Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Far
Far Çeviri Türkçe
674 parallel translation
Sé que le dije a Jack que no invertí todo en la compañía de faros pero lo hice.
Araba farı şirketine para yatırmadığımı söylemiştim sana ama yatırdım.
Parece que invirtió todo en la compañía de faros.
Görünüşe göre her şeyini far şirketine yatırmış.
La metí en ese negocio de faros.
Onu şu far işine, Jack ile birlikte ben soktum.
Disculpe, pero se ha puesto más sombra en el ojo izquierdo que en el derecho.
Hanımefendi izin verirse, sol gözünün üzerindeki far olmamış.
Su observación oculta la crítica de costumbre : el "dolce far niente".
Ne kadar rahat. Bana sanki, altında gizli bir serzeniş yatan komplimanlardan biri gibi geldi. "Dolce far niente."
¿ Cómo se dice en inglés?
İngilizce "Dolce far niente" nasıl denir?
Sí, si te vas a la cocina, mañana te llevo a dar una vuelta.
- Şimdi mutfağa gidin, yarın bineriz. – Farı var mı? – Uzak farı bile var.
Polvos, maquillaje, lápiz de labios.
- Pudra, far, ruj? - Olması gerek.
Entonces cuando llego a la orilla, delante de un árbol, veo en el agua como seis faros de motocicleta que avanzaban. ¿ Sabéis lo que eran?
Nehre yaklaştım bir ağacın önünde suyun içinde gördüğüm şey, bana doğru gelen altı motorsiklet farı gibiydi.
- Dolce far niente.
- Dolce far niente.
Dolce far niente.
Dolce far niente.
Puede que esté loco pero, ¿ cuál es la diferencia?
Belki biraz çatlak ama ne far keder ki?
Un faro anti-niebla para el cacharro.
- Bizim tıftıf için sis farı.
¡ Tú y tu faro anti-niebla! ¡ Sólo para pavonearte!
Gösteriş yapmak için şu sis farını almasaydın sen de!
Luego vino la "El Cielo está Lejos" y, por supuesto, "Calor Caliente".
Sonra Heaven ls Far ve tabii ki Hot Heat geldi.
¿ Con esas luces?
Onca araba farı varken mi?
Tú te encargas del conductor y yo de los faros y neumáticos.
Sürücüyü al. Ben far ve lastikleri alıyorum.
Sabe, puede o no creerlo, pero estropeé el farol de enfrente esta mañana cuando salí del establo.
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
¿ Quiere una mano? ¡ Vaya a arreglar el farol y déjeme solo!
- Sen farını tamir et ve beni rahat bırak.
Váyanse de San Miguel lo mas lejos posible.
Get as far away from San Miguel as possible.
Amortiguadores y un faro nuevos.
Yeni amortisör. Yeni far.
Ha conquistado el Far West, abierto nuevos territorios, y me ha enriquecido.
Medeniyet onlar sayesinde gelişti. İnsanlara, vahşi batıyı açmayı başardılar.
Ha ido demasiado lejos.
It has gone too far.
- ¿ Sombra de ojos o lápiz labial?
- Göz farı için mi, ruj için mi?
Trabajo con una fórmula nueva para sombra de ojos.
Göz farı için yeni bir formül üzerinde çalışıyorum.
Uno que sacudía a otro por estropearle un faro.
Farını kıran adamın birini dövüyordu ötekisi.
No se tarda mucho para llegar A la Montaña Dormilona
# # It isn't far to Hushabye Mountain
Va a la vela lejos De la Bahía Arrullo
# # Sail far away from Lullaby Bay
Donde estemos en nuestro auto Lo pasaremos muy bien
# # Near, far, in our motor car, oh, what a happy time we'll spend
Estoy en camino a una tierra lejana
# # I'm on my way to far away, ta-ta and toodle-oo
Colorete, pestañas postizas, sombra de ojos,... todo.
Göz farı, takma kirpikler, göz kalemi - her şey yani.
Si él mismo reemplazó... un alerón o un foco es un buen mecánico.
Eğer kendi başına değiştirdiyse tamponu veya farı çok iyi bir mekanikçi demektir.
Sombra.
Göz farı.
He descubierto que la maldad lleva una gruesa armadura.
Ahlaksızlığın oldukça kalın bir zırh giydiğini far etmiştim.
Si esas chicas llevan una muestra de tu nueva sombra de ojos Cosméticos Lang está en apuros.
Eğer şu kızlar senin yeni göz farı örneğini sürmüşlerse, Lang Cosmetics'in başı dertte.
Veo que trabajas en la luz delantera.
Ön farını tamir ediyorsun ha.
De acuerdo. Maria, llévate a las niñas y ponles sombra de ojos y labial... y algunos de esos, ya sabes, disfraces locos que tú haces.
Tamam Maria, sen kızları yukarı çıkar, biraz far ve ruj sürün... ve bilirsiniz, şu çılgın kostümlerden yapın.
# How far we've come along till now
* Nelere katlandık, ulaşmak için bugünlere *
# How far we've got to go
* Ve daha nelere katlanacağız *
# How far we've got to go
* Ve daha nelere katlanacağız * * Çok çalıştık, didindik *
# How far...
* Nelere... *
# Just as far as memory reaches
* Hatırlayabildiğim her yerde *
Ya sabes, sombra de ojos, mascarilla pintalabios, rouge.
Göz farı, maskara dudak kalemi, ruj.
A veces, cuando conduzco... de noche por la carretera... veo dos faros que se acercan hacia mí.
Bazen yolda geceleyin... araba kullanırken... Bana doğru gelen iki far görüyorum.
They've been squeezing the farmers dry far too long.
Uzun zamandan beri çiftçilerin kanını emiyorlar.
Te digo que él estaba usando maquillaje para los ojos.
Gözüne far sürmüştü, tanıyamadım.
No se desviarán demasiado señor.
That shouldn't bring him down very far off, sir.
Por supuesto que su luz derecha apuntaría directamente a mi maleta, no se aprovecharía esa luz.
Sağ farının arabamın tam kaportasına yönelik olduğunu, yararlı hiçbir ışık göndermediğini kabul edelim.
Pero la izquierda podía iluminar el lugar donde él fue asesinado.
Fakat sol far Harry Stone'un öldürüldüğü yeri aydınlatacak uygun bir konumda olsun.
El no de matrícula está ilegible... Le falta un faro, y el intermitente izquierdo no funciona.
Plaka okunmuyor, far kırılmış ve sinyaller çalışmıyor.
- How far...
- Nelere...