Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Fresca
Fresca Çeviri Türkçe
3,026 parallel translation
¿ Se sabe algo de la carne fresca?
Yeni gelenlerden bir haber var mı?
- Tu madre es un poco fresca.
- Sanırım annen biraz kaltak.
Acabo de recibir una pista fresca.
Arabaya yarım saat önce, kurbanın dükkânından birkaç blok ötede trafik cezası yazılmış. Yeni bir şey buldum.
Dieta, col fresca.
Diyet, taze lahana.
Y todavía relativamente fresca.
Ve hala birbiriyle bağlantılı.
Pesca fresca.
Taze bir av yakaladık.
No me quito la idea de piña fresca de la cabeza.
Taze ananaslar bir türlü aklımdan çıkmıyor. Ya sen?
¿ No te basta con verte fresca como una flor del desierto...
Çöl çiçeği gibi tazesin...
Saldrás de ahí fresca como una margarita.
Bir papatya kadar taze çıkacaksın.
¡ Busca una tumba con tierra fresca en ella! .
Üzeri yeni örtülmüş bir mezar ara.
Muy bien, ¿ qué os parece si nos tomamos un buen descanso de 5 horas y volvemos con la cabeza más fresca?
Pekala, ne dersiniz, 5 saatlik bir ara verip buna gözlerimizi dinlendirdikten sonra devam edelim mi?
Está bien. Carne fresca.
El değmemiş.
No es fresca. ¿ Lo has intentado?
Taze değil
Carne fresca.
Taze et var.
- Necesitamos vegetales y carne fresca.
- Sebzeye ve taze ete ihtiyacımız var.
Necesitamos carne fresca.
Taze ete ihtiyacımız var.
No digo que seas una sobra. No lo eres. Estás fresca.
Yani harika olmuş tabi tazesin sen organik
Te traeré una cerveza fresca.
Tazesinden getireyim sana.
¡ Carne picada fresca! ¡ Gran ambiente!
Taze et, harika atmosfer!
Puede parecer sorprendente, pero en términos de energía por sí solos, Alimentación fresca de Debbie no es ningún problema.
Şaşırtıcı gelse de sırf enerji açısından bakıldığında Debbie'nin cips rejiminde hiç bir sorun yok.
Tengo mi propia placa fresca.
Kendi yeni tabağım var benim.
Serás como carne fresca para esas señoras patrocinadoras... ya sabes, una especie de cebra coja en un abrevadero.
Okul aile birliğindeki kadınlar, seni çiğ çiğ yer, aynı su içen sakat bir zebra gibi.
Haré una fresca jarra de té.
Taze bir çay yapayım.
"Hey, ¿ quieres una tasa de hierba?" "¿ Es eso fresca hierba aplastada?"
"Selam, bir bardak ot ister misin?" "Bu taze sıkılmış ot mu?"
A todos los jugadores les encanta mi cara fresca.
Oyuncular tazelenmiş yüzümü çok seviyor.
Menta fresca.
Nane ferahlığı.
Me gusta la menta fresca.
Nane ferahlığını severim.
Con toda esta modificación del comportamiento que hay por aquí, casi olvido lo bien que sabe la sangre cuando está... fresca.
Burada sürekli davranışlarımızı değiştirdiğimizden neredeyse kanın tazeyken ne kadar güzel olduğunu unutuyormuşum.
Necesitaba carne fresca.
Taze et yemesi.
Es sólo un pequeño consuelo si crees que Bob Michaels encontró pizza fresca en un sendero de montaña una hora antes de que le echaran spray de pimienta y le empujara de un precipicio un hombre invisible.
Bob Michaels'ın, yüzüne bilinmeyen bir adam tarafından biber gazı.. .. sıkılıp, bir uçurumun kenarına bırakılmasınından bir saat önce, bir dağ yolunda taze bir pizza bulduğuna inanıyorsanız biraz teselli bulursunuz.
Estaba buscando una caja fresca de hojuelas de maíz y encontré esto escondido al fondo de la despensa.
Yeni bir kutu mısır gevreği arıyordum ve bunların kilerde gizlenmiş olduğunu gördüm.
Oye, un sol cálido, una fresca brisa del océano, comiendo un jamón de puta mierda.
Sıcak güzel, serin okyanus esintisi bir de üstüne jambon.
De todas maneras ha llegado el momento, para poner sangre fresca a la cabeza.
Artık taze bir kanın zamanı gelmişti.
Para mí te ves muy fresca.
Bana oldukça taze göründün.
Entonces así fue como sacó el dinero, ¿ cierto? Chicos, tengo sangre fresca en este billete.
Demek nakiti böyle halletti, değil mi?
Claro, la pintura fresca.
Doğru, sınıf boya kokuyor.
Un parásito con sangre fresca en la boca.
Suratında taze kan olan bir parazit.
Bebe, bien fresca y de coco.
Al iç dostum, taze hindistancevizi.
Es una sopa rústica de calabacín salpicada con crema fresca de arce y un poco de salvia frita desmenuzada.
Ezilmiş biskli rustik palamut isfendan eklenmiş krema ve biraz da ufalanmış adaçayı ile tamamlanmış.
Tienen limonada con menta fresca.
Taze limonata da veriyorlar.
"la increíble almohada que permanece fresca."
- Tabii, bir de Chillow. "Rahat bir uyku için inanılmaz yastık."
¿ Recuerdas lo fresca que era su siciliana?
Sicilya pizzalarının ne kadar soslu olduğunu hatırlıyor musun?
En prados de hierba fresca me hace reposar me conduce junto a fuentes tranquilas y repara mis fuerzas.
"Beni yemyeşil çayırlarda yatırır, sakin suların kıyısına götürür."
Muy fresca la forma en que descubrió... el problema eran los collares.
Sorunun tasmalarda olduğunu anlaman bayağı iyiydi.
A los inversores les gusta la carne fresca.
Yatırımcılar yenilikleri sever.
Quiero decir, el demonio ha probado sangre fresca.
Yani sonuçta şeytan daha yeni kanın tadına baktı.
Necesitas un embudo, una lata, algo de fruta fresca... fresas, frambuesas, tal vez una mora, tal vez una madura...
Bir kavanoz, bir konserveci,... biraz taze meyveye - çilek, ahududu, belki bir de böğürtlen gerekir, belki de olgun bir -
Huelo como a carne fresca, chicos.
Taze et kokusu alıyorum beyler!
¿ Por qué no le traes a Robert una buena, caliente y fresca taza? Y yo me quedo con esto.
Neden Robert'a güzel, sıcak, taze bir kahve almıyorsun ben de bunu alırım.
La tumba está fresca.
Mezar taze.
Esa tierra estaba fresca, pero la tierra hallada en nuestra victima tenía una humedad diferente y es también totalmente diferente en color y textura. No.
- Eşleşmedi mi?