Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Gol
Gol Çeviri Türkçe
5,409 parallel translation
¡ Gol!
Bastır! Gol!
Si se dirigen a Pusan, deben pasar por Young Dam Gol.
Pusan'a gideceklerse, Young Dam Gol'dan geçmeleri gerek.
Sí, dijo que vendría antes de pasar por Young Dam Gol.
Evet, biz Young Dam Gol'u geçmeden önce geleceğini söyledi.
¡ Druthers tira y encesta!
Druthers vurdu ve gol! Üzgün mü?
La señorita de los esteroides toma unos dos tragos más antes de... Ponte a cubierto.
Bayan Roids iki yudum sonra... şut ve gol.
Voy a jugar de portero, bloquear un gol con la cabeza.
Ben kaleci olacağım, kafamla gol girmesini engelleyeceğim.
Papá, los Blackhawks acaban de anotar!
Baba, Blackhawks'lar az önce gol attı!
Iniciamos el gol de campo ganador desde la línea de "puta yardas".
Galibiyet golünü taa kaltak metresinden attık.
Un tremendo gol ".
Müthiş bir gol oldu da. "
¿ Hubo un gol? "Me encantaría ir al juego contigo".
Gol mü oldu? "Seninle maça seve seve gelirim." Anne, süper bir haberim var!
¡ Tira y marca!
Vurdu ve gol!
Genial. Lancé, y bateaste afuera.
Ben ortaladım, sen gol attın.
¡ Ho-ho! ¡ Gran gol!
Güzel gol!
Estamos en la línea de gol, pero Londres mueve hacia atrás los postes del arco.
Tamam. Gol çizgisindeyiz. Londra kaleyi geri çekip duruyor.
Sacó la bola del campo. ¡ Jonrón! - ¡ Felicidades!
Topu stadın dışına attım, gol.
Bien, ¿ primer strike? Ella no vino.
Tamam, birinci gol, karın burada değil.
¿ Segundo strike? Falló el programa de rehabilitación.
İkinci gol, iyileşme programını geçememişsin.
Ocasionalmente, cuando las condiciones del agua son las adecuadas, el lago florece con masas de pequeñas algas un manjar para los flamengos.
Bazen, su koşulları uygun olduğunda göl kitleler halinde minik yosunlar üretir. Bu flamingolara çok lezzetli gelir.
Necesitamos anotar 11 goles para ganar.
Kazanmamız için on bir gol atmamız lâzım.
Jugaremos por un gol.
Tek kale oynayacağız.
Vas a meter un gol, no te trajimos hasta aquí para nada.
Sen de bir gol atmalısın, seni bu yüzden getirdik.
- ¿ Tirke le metió gol a los brasileños?
- Tirke Brezilya karşısında gol attı!
¡ Dos goles!
İki gol. İşte bu!
Marcaste un gol contra Brasil.
Brezilya'ya gol attın değil mi?
- Sí, gol.
Evet, gol attın.
- Ah, gol.
Evet, gol.
Ahora va la segunda parte. Lo importante es marcar un gol cuanto antes.
İkinci yarıda olabildiğince çabuk bir gol atın.
Perdona, por favor, solo tengo que marcar uno más.
- Niçin pas atmadın, dostum? - Üzgünüm, bir gol daha atmalıyım.
¡ Un estanque!
Göl!
Y esto es cuando fuimos al Lago Mundo.
Burada da Göl Dünyası'na gitmişiz.
Cuando eras pequeño, todos los otros niños fanfarroneaban sobre ir al Lago Mundo, así que te llevamos.
Sen küçükken, bütün çocuklar... Göl Dünyası'na gitmek konusunda övünüyorlardı, biz de seni götürdük.
Y la mañana siguiente, de todo lo que podias hablar de lo bien que te lo pasaste cando estuviste en Lake World.
Ve ertesi gün bahsettiğin tek şey Göl Dünyası'nda ne kadar harika vakit geçirdiğindi.
El artista imagina a los etruscos, celebrando el ritual al lado del Lago.
Heykeltıraş Etrüsklerin göl kenarında ayinlerini kutlamalarını tasavvur etmiş.
No, no, el Lago daba vida, el Lago curaba sus enfermedades.
Hayır, göl hayat veriyordu. Hastalıklarını iyileştiriyordu.
Sigo soñando con el Lago.
Göl rüyalarıma girip duruyor.
El Lago, es salvación.
Göl kurtuluştur.
El Lago es vida.
Göl hayattır.
Estabas parado en medio de la carretera Lake Shore.
Shore Drive Göl'ünün ortasında duruyordun.
Esa noche que nos conocimos en Lake Shore Drive y me estaba congelando en mis calzoncillos, un hombre del tamaño de Pie Grande se sacó su chaqueta de carpa de circo y la envolvió alrededor de mí.
Shore Drive Göl'ünde tanıştığımız o akşam çamaşırlarımla orada titrerken koca ayaklı adamın teki montunu getirip üstüme sardı.
A la orilla del lago.
Göl kenarı.
- Vengan conmigo.
- Gol Ta, gidelim.
Go Dok Mi es una persona tan tranquila como un estanque de agua de la naturaleza.
Aynı sessiz, durgun bir göl gibi!
Solo imagine un lago, donde las aguas comienzan a desvanecerse.
Suları çekilmeye başlayan bir göl düşün,
Esto es un lago, no hay tiburones.
- Burası göl, köpekbalığı olmaz.
El lago.
Vermillion'a yakın, göl olan.
Vamos a cortar a su alrededor, pero ¿ qué sigue? Con estos micrófonos, será mejor que consigamos la escena a orillas del lago.
Bu mikrofonların üzerinde, daha iyi bir "göl sahnesi"
El sol que se ponía había iluminado el agua en los hoyos y parecían charcos de oro.
Batan güneş sudaki bomba deliklerini aydınlatıp altın bir göl gibi görünmesini sağlıyordu.
Tiene una linda vista panorámica del lago.
Güzel bir göl manzarası da var.
Lago Bogoria donde hirvientes termas del inframundo se vierten en un vasto lago.
Bogorya Gölü yeraltındaki kaynar sulardan yayılan uçsuz bucaksız bir göl.
Pronto todos habrán dejado vacío el lago un año más.
Yakında hepsi gitmiş olacak ve göl sonraki yıla kadar bomboş kalacak.
Entonces tengo que meter por lo menos dos.
Yani en az iki gol atmalıyım.