Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Hatta
Hatta Çeviri Türkçe
37,730 parallel translation
Sí, pues no lo detuviste. Lo estrellaste directo contra mi matrimonio porque Jill y yo no habíamos peleado como ahora desde la noche que me trajo aquí, así que de ahora en adelante, llévate tus malditas buenas intenciones y vete al infierno.
Hiç engelleyemedin hatta evliliğimi de mahvettin, çünkü Jill ile buraya girdiğim geceden beri hiç böyle kavga etmemiştik.
Con mucha calma, en realidad.
Fazlasıyla ağırdan hatta.
Podría ir a parar a la carcel.
Hatta hapse girmesine bile neden olabilir.
Ya lo hizo.
Hatta çoktan oldu bile.
Incluso sugirió el club al que fuimos.
Hatta gittiğimiz kulübü bile o önerdi.
Algunas veces, incluso limpian todo el piso.
Hatta birkaç sefer tüm daireyi temizledi.
Si acepto lo oferta, yo invito los almuerzos cenas, desayunos hasta las meriendas, por el resto de tu vida.
Bak ne diyecegim. Teklifi kabul ediyorum. Ögle yemegi hesabini ben ödeyecegim aksami da, kahvaltiyi da hatta atistirmaliklari bile.
"¿ Quién puede afirmar o negar que las casas que nos albergan siendo niños, adultos y también a nuestros predecesores, no han arraigado en sus paredes la huella de lo que fueron entonces el sufrimiento, el gozo?"
"Bu evlerin çocukluğumuza, yetişkinliğimize hatta... atalarımıza da barınak olduğunu o günlerin acı ve neşelerinin izlerinin duvarlarında saklı olduğunu kim inkâr edebilir ki?"
He intentado el yoga la meditación, incluso la hipnoterapia.
Yogayı meditasyonu hatta hipnoterapiyi bile denedim.
Mandaremos a alguien ahora mismo, no cuelgue.
Derhâl birini gönderiyoruz. Lütfen hatta kalın.
Hasta la ley sabe que es mejor no meterse con nosotros.
Hatta yasalar bile bize karışamaz.
Pero tengo a la senadora Nadeer en la línea, señor.
Ama Senator Nadeer şu an hatta efendim.
Ni siquiera mi madre.
Hatta annem bile.
He identificado un probable motivo para el asesinato de Rey y podría tener un sospechoso.
Büyük ihtimalle Rey'i öldürmelerinin sebebini buldum ve hatta bir şüpheli bile bulmuş olabilirim.
Es lo mejor que les podía haber pasado.
Hatta bundan gayet memnunlar. Bu onların başına gelen en iyi şey.
Un vicio es como una mala costumbre, como morderse la uñas, pero peor.
Kötü alışkanlık işte, tırnaklarını yemek mesela, hatta daha kötüsü. - Uyuşturucu?
Acabábamos de comprar esta casa aún sabiendo que necesitaba un montón de reformas, aún sabiendo que no podíamos permitírnosla en absoluto.
Gözümüzü kapatıp bu evi aldık, evde yapılması gereken bir çok şey varken, hatta alırken maddi sıkıntı çekeceğimiz halde.
- ¿ O lo que ha provocado?
Hatta üstümüze saldığın şey?
- Te han caído ocho iPhones en el último año, uno de ellos en un cuenco de salsa ranchera en el Souplantation.
- Jimmy! - Bir sene içinde sekiz tane iPhone düşürdün. Hatta biri Souplantation'daki ranch sosu kabına düştü.
A veces las minorías consiguen trabajo por encima de los blancos, incluso cuando los dos están igual de cualificados o puede que la minoría esté un poquito menos cualificada.
Bazen aynı özelliklere sahip beyazlar yerine azınlıklar işe alınır hatta daha deneyimsiz olsa bile alındıkları oluyor tabii.
¿ Por qué siquiera andas hablando con ella?
- Onunla niçin konuşuyorsun ki hatta?
Solía robar, engañar y mentir, buscando mi próxima dosis.
Eskiden mal alabilmek için yalan söyleyip dolandırıcılık yapardım hatta çalardım.
Hasta hambrientos.
Aç, hatta.
Todo la papilla de maíz, se la meterán por allí. ¡ Suficiente!
- Hatta kafan da çorba oldu.
Ladrón, nosotras también queremos escuchar.
Hırsız! Hatta duymak istiyoruz.
¡ Nosotras también queremos escuchar!
Hatta duymak istiyoruz!
¡ No puedo escuchar nada!
Hiçbir şey duyamıyorum - Hatta duymak istiyoruz!
.. "el pasado jamás está muerto, de hecho, ni siquiera es el pasado".
Geçmiş asla ölmedi. Hatta geçmiş değil bile.
Más bien hasta odiada, por individuos desesperados y temerosos.
Korku dolu, çaresiz kişilerce hatta nefret ediliyor.
Shetani puede recoger entre 500 y 1000, 2000 o hasta 3000 kilos de marfil.
Ondan alacağınız bir parti mal 500 kilogramdan başlayıp 1.000, 2.000, hatta 3.000 kilo fil dişine ulaşabilir.
Es el mismo problema, pero estamos 10 o 20 años más atrasados que ustedes, quizás más.
Bizde de aynı sorun var ama büyük ihtimalle sizden 10-20 yıl gerideyiz hatta belki de daha da fazla.
Queremos que las futuras generaciones de kenianos, africanos y del mundo entero experimenten la majestuosidad y belleza de este animal magnífico.
Kenya'nın, Afrika'nın ve hatta tüm dünyanın gelecek nesillerinin bu muhteşem hayvanların görkem ve güzelliğini tecrübe etmelerini istiyoruz.
Puedo decir que he cometido errores, incluso cosas que he tenido que confesar,
Yanlislar yaptigimi söyleyebilirim, hatta günah çikarmak zorunda kaldigim bile oldu
Sr. presidente, su llamada por la línea uno.
Sayın Başkan birinci hatta çağrınız var.
No, más grande que Dios.
Hatta ondan daha büyük.
Hasta podría ser bueno para mi salud.
Hatta sağlığıma bile iyi gelebilir.
Un hombre, dos hombres, uno es policía.
Ha bir adam, ha iki adam. Hatta biri de polis.
Esto es... 20 años atrás.
Yirmi yıl öncesi. Hatta daha fazlası. O zamanlar çocuktum.
Emily, estás en con el Presidente.
Emily, Başkan hatta.
De hecho, ¡ soy mejor en esto que cualquier persona que vayas a conocer!
Hatta böyle şeylerden bulabileceğin herkesten daha iyi anlarım.
Ya sabes, es que solo que, con tu hermana, Superman e incluso Hank a veces, o más bien J'onn...
Bilirsin işte, kardeşin, Superman hatta Hank, bazen J'onn...
Puede ser lo único.
Hatta yegane şey bile olabilir.
¿ Cuál es la frase que usó?
Ne demişti hatta?
- Oye... Podría estar muy cómoda en mi palacio, incluso con Jafar.
Saraya geri dönüp rahatlık içinde yaşayabilirim hatta Jafar'la bile
Uno muy bueno, para ser justos.
Onların hesabına göre hatta çok iyi bir hırsızı
Oh, bueno, si está bien que me pateen el trasero, entonces sí, estuvo fantástico.
Bu iyiyse, yediğim dayak da iyiydi. Hatta harikaydı.
Y su nombre surgió, así que sentí curiosidad e incluso esperanza.
Ben de adınızı daha önceden duymadığım için merak ettim hatta umutlandım.
Bueno, está al este de Wharton.
Birkaç kez söylemişsiniz. Hatta bir keresinde, tatlı barının yerini sorduklarında dahi lafını etmişsiniz.
Estoy segura de que dejaste embarazado a uno de los Chet.
Chetlerden biri hamile bıraktığına eminim hatta.
Parte de ella incluso se volvió canción infantil.
Hatta bir kısmı bir kreş kafiye haline geldi.
Debiste de haber participado.
İştirak etmişsin hatta.