Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Le
Le Çeviri Türkçe
790,333 parallel translation
¿ No me estás tomando el pelo con lo de los 5.000?
5000'le ilgili olarak benimle dalga geçmiyor muydun?
- ¿ Qué le vas a decir a la policía?
- Polise ne söyleyeceksin?
¿ A quién coño le importa?
Kimin umurunda ki?
Le diré algo a mi jefe.
Patronuma bir şey söylerim.
¿ Le zarandeaste?
Onun gözünü mü korkuttun?
- Espero que le gusten las manzanas.
Umarım elma seviyorsunuzdur.
Creí que estarías con Robin en el reino del deseo.
Robin'le o Dilek Diyarı'ndasın sanıyordum.
Ahora le robamos a los ricos para darles a los pobres.
Artık zenginden çalıyor, fakire veriyoruz.
Incluso aunque le quitara todo, lo cual hice... sigue teniendo una molesta chispa de fe que se niega a morir.
Elinden her şeyini almış bile olsam - ki aldım - hâlâ ufak bir inanç kırıntısı yaşamak için direniyor.
- No le tendrás miedo a un fueguito.
Azıcık ateşten korkuyorum deme bana.
Lo poco que le quedaba de creencia se fue con el humo... junto a las páginas de tu preciado libro.
Tutunduğu son umut tanesi de duman oldu gitti aynı senin pek kıymetli kitabın gibi.
Y sufrirás por lo que le hiciste a Belle y Gideon.
Belle ile Gideon'a yaptıklarının cezasını çekeceksin.
Le fallé a nuestra familia.
Ailemizi utandırdım.
Beau, le has sacado el dedo al que pedía dinero para el Ejército de Salvación.
Beau, Kurtuluş Ordusu için bağış toplayan adama hareket çektin.
¿ Así le hablas a Papá Noel?
Yoksa Noel Baba'ya mı çemkirdin?
Bueno, nadie ha vomitado y a nadie le han disparado.
Kusan yok. Vurulan yok.
Cuando mi padre me regaló esa navaja, dije : "Gracias, señor", y le di la mano.
Babam bana o bıçağı verdiğinde "Sağ olun efendim." deyip elini sıkmıştım.
Bueno, le digo esto a un hombre que ve discriminación positiva hasta en los dibujos animados.
Tabii bunu söylediğim adam, bir keresinde Rudolph için pozitif ayrımcılık vakası demişti.
Le estás dando demasiada importancia.
Abartıyorsun.
Le he traído uno a Abby, pero dice que "no es de su talla".
Abby'ye de aldım. Güya "üstüne olmuyormuş."
No digo que le compres munición. No soy idiota.
Mermi alın demedim, aptal değilim.
A papá le gustan las chuletas del Marriott.
Babam Marriott'un domuz pirzolasını seviyor.
A Él le parecerá bien.
Sorun etmez, rahat ol.
¿ Que quieres tenerlo? Pues le enseñaré a cazar, a lanzar el balón y todas las cosas que a ti se te dan tan mal.
Babalık yapmak istersen de çocuğa avlanmayı, futbol oynamayı ve senin beceremediğin diğer şeyleri öğretirim.
- Bueno le traigo a Luke su regalo de Navidad.
- Şöyle ki Luke'a Noel hediyesini getirdim.
Bastará con que le quites la matrícula donde pone "Kyle".
"Kyle" yazan plakayı çıkar yeter.
¿ Quieres que le eche un vistazo al coche?
Arabana bir bakmamı ister misin?
¿ Qué te parece si mientras estés en la reunión, pillo gasolina y voy a donde tu coche, y le echo un par de litros?
Peki ya sen toplantıdayken, biraz benzin çekip arabana doldursam ve içine birkaç litre benzin koysam?
No a todo el mundo le cae bien su madre.
Herkes annesinden hoşlanmaz.
Un tipo salió de la nada, no le vi.
Adamın biri bir anda önümüze çıktı, hiç görmedim.
Nada de esto hubiera pasado si le hubiera puesto gasolina al coche.
Eğer arabamda benzin olsaydı, bunlardan hiçbiri olmayacaktı.
Puedes irte ya si quieres. Yo le meteré en la cama.
Sen artık gidebilirsin, onu yatağa götürürüm.
No, le prometí que me quedaría y nunca rompería una promesa.
Hayır, kalacağıma söz verdim ve asla sözümden dönmem.
No, no le estoy vacilando.
Hayır, seninle uğraşmıyorum.
¿ Es cierto que le disparó porque intentó ayudar a la agente Keen y a su familia a escapar para tener una vida normal?
Ajan Keen'e ve ailesine normal bir hayat kurmalarında yardım ettiği için onu vurduğun doğru mu?
El Sr. Kaplan le dijo a las autoridades lo de la pista de hielo.
Bay Kaplan yetkililere buz pateni pisti hakkında bilgi verdi.
¿ Le conocemos?
Seni tanıyor muyuz?
¿ No te das cuenta de que si le haces daño, me lo estás haciendo a mí?
Ona zarar verirsen beni inciteceğini göremiyor musun?
Te ayudaré a detenerla, pero no te dejaré que le hagas daño.
Onu durdurmana yardımcı olacağım ama ona zarar vermene izin vermeyeceğim.
Necesito que me mires a los ojos y me digas que no le harás daño.
Şimdi, gözlerimin içine bakıp bana ona zarar vermeyeceğini söylemene ihtiyacım var.
¿ Qué le das para comer?
Onu neyle besliyorsun böyle?
Le prometí que te defendería con mi vida.
Seni hayatım pahasına koruyacağıma söz verdim.
Le he dado suficiente a las autoridades para que lo encierren para siempre.
Yetkililere onu sonsuza dek hapse tıkacak kadar kanıt verdim.
¿ Entonces le has servido a Reddington en bandeja de plata al FBI?
Yani, Reddington'u FBI'a gümüş bir tabakta sundun...
Mi exmarido... le abandoné y estamos en una batalla por la custodia.
Eski kocam. Ben... Onu terk ettim ve biz velayet savaşındayız.
Evidentemente es donde Fowler estaba sentada cuando le dispararon.
Fowler'ın vurulduğu anda nerede oturduğu aşikar.
¿ Crees que ella le tendió una trampa?
Sence onu ele mi veriyor?
Si lo es, le vincula con su asesinato.
Öyleyse, onu Diane'nın cinayetiyle bağdaştırır.
Bueno, no le interesa ella, le interesa su hermano.
Onunla ilgilenmiyor, kardeşiyle ilgileniyor.
Le llamaré para avisarle que estáis de camino.
Ona geldiğinizi haber edeceğim.
y le ordené matar a la Salvadora.
Ona Kurtarıcıyı öldürmesini emrettim.