Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Macedonia
Macedonia Çeviri Türkçe
224 parallel translation
- ¿ Sí? - De Macedonia.
- Makedonya'dan.
Ha llegado un mensaje de Macedonia.
Makedonya'dan ulak geldi.
Alejandro de Macedonia.
Makedonyalı Alexander.
Creo en la gloria de Macedonia, en el reino y en su ejército, forjado con tu determinación y tu convicción de que éramos los más capacitados para gobernar en Grecia,
Makedonya'nın ihtişamına, egemenliğine inanırım. Senin iraden, gücün ve inancınla bilenmiş ordusuna ki, Yunanistan'dakilerden, hatta Atina'dakilerden daha güçlüydük ve yönetmeye daha uygunduk.
Debemos proclamar al mundo que Macedonia no se desmoronará, que continuará su gobierno contigo y con tu hijo a la cabeza.
Dünyaya ilan etmeliyiz ki, Makedonya parçalanmayacak senin ve oğlunun sayesinde hükümranlığını sürdürecek.
Una lanza macedonia.
Bir Makedon mızrağı.
Que mi padre es Filipo de Macedonia.
Benim babam Makedon Philip'tir.
Y allí, delante de todo el pueblo, te proclamaré regente de Macedonia.
Orada, tüm halkın gözü önünde seni Makedonya'nın vekil prensi ilan edeceğim.
Por primera vez desde que conquisté Macedonia hay un ejército foráneo en la frontera.
Makedonya'da iktidara geldiğimden beri ilk kez bir yabancı ordu, Makedon sınırlarına dayanıyor.
En mi capacidad de rey, te entrego, Alejandro de Macedonia, el sello de la regencia.
Krallık hakkımı kullanarak sen, Makedonyalı Alexander'a, vekillik mührünü veriyorum.
Lo que puede hacer el rey, según la antigua ley macedonia, lo puede hacer su regente.
Kral için geçerli olan her şey eski Makedonya yasasına göre, vekil için de geçerlidir.
Padre, eres Filipo de Macedonia, capitán general de toda Grecia.
Baba, sen Makedonyalı Philip'sin, artık tüm Yunanistan'ın komutanısın. Haklısın.
Filipo de Macedonia, además, decreta que ninguna tropa macedonia...
Makedonyalı Philip buyurur ki, hiçbir Makedon birliği...
¡ Una princesa macedonia!
Bir Makedonyalı prenses!
No de Epiro, ni de Atenas. De Macedonia.
Epirus ya da Atina'dan değil de, Makedonya'dan.
Y que los dioses concedan a Macedonia un heredero legítimo al trono.
Sonunda tanrılar Makedonya tahtına meşru bir varis ihsan edecek.
En el día de hoy, Filipo de Macedonia y la reina, Eurídice, han tenido un hijo.
Bugün, Makedonyalı Philip ve kraliçesi Eurydice'in bir oğulları dünyaya gelmiştir.
El rey que fundó la familia real macedonia se llamaba Carano.
Makedonya kraliyet ailesini kuran kralın adıydı Karanos.
Alejandro de Macedonia, con treinta mil hombres, arribó a las costas del Helesponto.
Otuz bin askerle Hellespont kıyılarına ulaşır. Bu orduyla kıtayı fethetmeye niyetlidir.
Estos griegos, a Macedonia, a trabajar en las tierras y las minas hasta el fin de sus días.
Bu Yunanlar Makedonya'ya günleri dolana kadar toprak sürüp madenlerde çalışacaklar.
Te propones seguir sin la flota ateniense, sin apoyo, con una línea de suministro de más de mil leguas que llega a Macedonia.
Sen devam etmeyi öneriyorsun, Atina donanması olmadan, destek olmadan Makedonya'ya kadar 5 bin kilometreden fazla gerilen bir cankurtaran halatıyla.
Habría dejado una guarnición aquí y habría llevado el botín a Macedonia en los pocos barcos que nos quedan, habría buscado el apoyo de Atenas e invadido con un ejército más poderoso.
Burada bir garnizon bırakırdı elimizde kalan ufak filoyla ganimeti Makedonya'ya götürürdü Atinalıları bizi desteklemeye zorlardı, sonra da 5 kat güçlü bir orduyla istila ederdi.
A mi rey, Alejandro de Macedonia, hijo de Filipo, que nos ha conducido hasta aquí y nos volverá a conducir a casa victoriosos.
Bizi buraya getirip, muzaffer fatihler olarak güvenle yeniden evimize götürecek olan kralıma, Makedonyalı Alexander'a, Philip'in oğluna.
Por primera vez en los diez años desde que dejó Macedonia, Alejandro, enfermo y cansado, ordenó la retirada.
Makedonya'dan ayrıldıktan sonra geçen on yıl içinde ilk kez Alexander hasta ve yorgundu, geri çekilmişti.
La macedonia que lleva en el pecho... ¿ no representa neutralidad e imparcialidad?
Bana öyle geliyor ki, göğsünüzdeki şu madalya ve nişanları tarafsızlığınıza bahane edip kaçamak cevaplar vermek ve fırsatçılığınızı göstermek için kullanıyorsunuz.
Oí que la crisis en nuestra frontera macedonia es más grave cada hora.
Temin Makedonya sınırımızdaki krizin gittikçe büyüdüğü haber aldım
Hígado frito y macedonia de frutas.
Ciğer ve meyve salatası. Lezzetliye benziyor.
- Bien, mi bananita... mi macedonia de frutas, no puedo esperarte más.
- Küçük muzum meyve salatam, bekleyemeyeceğim.
- Mena Tarciso, de Macedonia.
Menne Tarcisio, Manfredonia'dan.
Macedonia de frutas, carne oriental con arroz y zanahorias... café, pastel de manzana.
"Meyve salatası, doğu usulü sığır eti, pirinç, havuç... kahve, dondurmalı elma turtası."
¡ Alejandra de Macedonia!
Makedonya'dan Alexandra!
Está registrado a nombre de un holding de Macedonia.
Makedonya Holding şirketine kayıtlı.
Después de la batalla, en vez de coger prisioneros, hacíamos una gran macedonia.
Savaştan sonra, esir almak yerine, dev bir meyve salatası yapmıştık.
Asia, Anatolia... Palestina, Macedonia... año tras año, tras año.
Asya, Anadolu Filistin, Makedonya yıllar yıllar boyunca.
¿ Qué tal una macedonia?
Hey, hafif bir meyve tabağına ne dersin?
De Macedonia.
Makedonyalı.
En cambio, Zavros, él solo quiere dinero para llevar a cabo su pequeña revolución en Macedonia.
Zavros, Makedonya'da küçük bir ihtilali finanse etmek istiyor.
- Macedonia no es segura.
- Makedonya güvenli bir yer değil. - Tabii ki güvenli.
Déjalo todo, vayamos a Macedonia.
Boşver bunları. Makedonya'ya taşınalım.
Llamo desde Macedonia.
Makedonya'dan. Sağ olun.
Las he visto en Macedonia.
Makedonya'da bir tane görmüştüm.
Hígado frito y macedonia de frutas.
Kızarmış ciğer ve meyve salatası var. Çok leziz bir şeye benziyordu.
¿ De Tracia, Macedonia?
Makedonya mı?
No. Alejando el Grande de Macedonia.
Büyük İskender'den bahsediyorum.
¡ Alexandre de Macedonia!
Makedonyalı Büyük İskender.
No hay macedonia. Rompimos la ensaladera.
Yazık ki meyve salatamız yok.
Hará macedonia contigo, Romeo!
O gelince seni meyve salatası yapacaktır Romeo!
Macedonia Extra.
Macedonia Extra.
De Macedonia.
Manfredonia'dan geldim.
Era el líder de un grupo de militares fanáticos que reclamaban ser dueños de Macedonia por derecho.
- O, Makedonyali militan ve fanatik bir grubun basi.
Ámsterdam-Skopje Macedonia, mañana por la mañana.
Amsterdam, Üsküp, Makedonya, yarın sabah.