Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Maña
Maña Çeviri Türkçe
879 parallel translation
Como pescador, el Sr. Chandler tiene maña, sí señor.
Bay Chandler bana göre de avlamada çok usta.
¡ Con un poco de maña se vence al mismo diablo!
Bilgiyle, bir büyücüyü öldürebilirsin!
No sé en qué líos suele meterse pero dese maña para salirse de ellos.
Belaya ne kadar alışıksın bilemem ama umarım yeterince tecrübelisindir.
Ella vivía al sur, en Sevilla y desde la plaza hasta la villa tenía una maña que era la maravilla de todas las gitanillas.
# Kız Sevilla'da yaşardı # # Dairede başlayıp villaya çıktı # # Diğer çingene kızlarda olmayan #
Giovanni, date maña con eso que el tiempo está cambiando.
Giovanni, elini çabuk tut! Hava değişiyor!
- Depende de tu maña.
- Daha ağırdan almalısın.
Dicen que tiene mucha maña con la navaja.
Elinin bıçağa çok yatkın olduğunu söylüyorlar.
Se da mucha maña.
Elin bu işe bayağı yakışıyor.
Se dió maña para poner arsénico en mi curry, de lo cual nunca me olvidaré, sabiendo que le pedirían que se encargara de los contra efectos.
Körime arsenik katmayı planladınız, bunu asla affedemem, ve etkileriyle ilgilenmenizin isteneceğini biliyordunuz.
Hay que reconocer que tiene maña.
Onun kurnazlığını takdir etmelisin.
Hay que tener maña.
Bu bir yetenektir.
Para llamar por teléfono os dais buena maña...
Telefonunu bekliyor olacağım.
Hablare con ella maña.
Yarın onunla konuşurum.
Ponen a su esposa y su hogar en un compartimiento y a esas mujeres en otro.
Eşlerini ve evlerini bir kompartımana bu kadınları bir başkasına koyarlar.
Yo voy a buscar cigarrillos, será mejor que subas.
Sigara almaya gidiyorum, sen iyisi mi kompartımana gir.
¡ Tenemos que seguir martilleando hasta que lo aplastemos!
Onun işini bitirinceye kadar bombardımana devam etmeliyiz.
¿ Te has fijado en ese oficial alemán?
Kompartımana gelen Nazi subayını gördün mü?
No quiero tu pena.
- Acımana ihtiyacım yok.
Entonces no fue ninguna casualidad que estuviera en el mismo tren,... en el mismo compartimento,... ninguna casualidad que usted me recomendara el hotel.
Öyleyse ayni trende bulunmanız rastlantı değildi. Ayni kompartımana girmeniz, tavsiye ettiğiniz otel de öyle!
Entré en el primer compartimento que vi, quería llegar a casa cuanto antes.
İlk gördüğüm kompartımana daldım. Bir an önce eve varmak istiyordum.
Pero él no se rendía al fin y le hizo un pequeño mohín, lo que era una forma de decir :
# Ama adam kolay lokma değildi # # Ufak bir sırıtmadan öteye gitmedi # # Gülüşün ardında bir mana gizliydi #
Les acomodare en el contiguo.
Sizi diğer kompartımana alacağım. Çok güzel.
Al parecer, iba a tener compañía.
Anlaşılan kompartımana biri geliyordu.
La primavera había entrado de pronto en el vagón.
Kompartımana ansızın ilkbahar girmişti.
Sólo me equivoqué de compartimiento.
Hayır, sadece bir yolcuyum. yanlış kompartımana girmiş olmalıyım.
"Hana" es "mana" y "ganda" también
"Hana", "Mana" nın eşi, "Ganda" da aynısı
¿ Crees que Annette te agradecerá que la lleves a un desierto?
Annette'in onu ıssız bir yere taşımana minnettar olacağını mı sanıyorsun?
¿ No te cansa llevar esto? Puedo ayudarte.
Bunları taşımana yardım edebilir miyim?
No es necesario que me lleves.
Taşımana gerek yok beni.
Su papel como fotógrafo adquirió un nuevo sentido.
Bir fotoğrafçı olarak rolü yeni mana kazandı.
- Todas os vamos a ayudar.
- Taşımana biz yardım ederiz.
No quiero tu comprensión.
Acımana ya da anlayışına ihtiyacım yok!
Date maña... ven aqui. Mira que niña.
Augusto, nereye gidiyorsun?
El general Mitchell pide permiso para iniciar el bombardeo.
Gen. Mitchell bombardımana başlamak için onay istiyor.
que nadie toque nada. conectado a la biela y al cigüeñal... y de ahí a las ruedas traseras.
Şimdi Tanrı aşkına kimse hiçbir şeye dokunmasın. Patlama gücü pistonlara iletiliyor... bağlantı rotu ve krank milinden... şanzımana, oradan da arka tekerleklere geçiyor.
No puedo soportar su compasión.
Bana acımana dayanamam.
De Phra Mana Mongut por bendición de la súper agencia más alta del mundo del universo entero, el Rey de Siam.
Gönderen Phra Mana Mongut. Dünyanın ve de kainatın en yüce süper devletinin takdirleriyle, Siyam Kralı.
Tragamos la basura de los columnistas y esperan que la llamemos maná.
Basın ajanı, köşe yazarının pisliğini yiyip, bunun için teşekkür etmesi beklenen kişidir.
La sangre mana y mana.
Kanlar her yere fışkırıyor.
Los alemanes seguían disparándonos, y cada semana morían más hombres.
Almanlar bombardımana devam ediyor ve... her hafta daha fazla asker ölüyordu.
Ha debido equivocarse.
Yanlış kompartımana geldiniz sanırım.
Ha vuelto a entrar.
Kompartımana geri döndü.
Y ahora, esperando el maná del cielo.
Şimdi ise meteliğe kurşun atıyorum.
Te ayudo.
Eşyalarını taşımana yardım edeyim.
Pero no pasaremos de 1 0-20 millones de muertos. ¡ Máximo!
Ama 10-20 milyon ölüden fazla olmaz. En fazla! Oda bombardımana bağlı...
Los verdes pastos esperan al pecador y la miel mana como el agua.
Yeşil otlaklar yorgun günahkarı bekler, bal su gibi akar.
En Reading.
Mana.
Y todos me juraréis lealtad.
Hepiniz mana biat edeceksiniz.
¿ Allí mana el dinero de los estanques, profesor?
Bizen'de ağaçlarda para da yetişiyor mu hocam?
Eso significa que iniciará un bombardeo.
Yani bombardımana başlayacak.
Significar algo para los demás.
Başkalarına bir mana ifade etmek.