Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Odié
Odié Çeviri Türkçe
1,653 parallel translation
Siempre odié los rompecabezas.
Daima yapbozlardan nefret etmişimdir.
- No lo odié.
- Hoşlanmadım diyemem.
Te odié durante muchos años, Jerry.
Yıllar boyu senden nefret ettim, Jerry.
- Siempre odié a ese tipo.
- O hıyardan hep nefret etmişimdir.
Odié ir allá.
Orada bu işten nefret ettim.
Yo nunca la odié.
Büyük kavgalar ettik.
Siempre te odié, capitán Jack Mamón.
Senden hep nefret ettim, Kaptan Jack Swallows.
¿ No sabes como te odié cada minuto?
Geçen her dakika senden daha çok nefret ettiğimi biliyor musun?
Odié haber molestado a Julie, así que le conté sobre mi padre... y Gorman y todos los demás neandertales que siempre se metieron en mi camino y de repente dejé de ser un acertijo para ella
Julie'yi üzmekten nefret ediyordum, o yüzden ona babamdan bahsettim. Ve yoluma çıkan Gorman gibi tüm ilkel insanlardan. Ve aniden, onun için artık bilmece değildim.
Y odié a mi padre después de que se marchara.
Gittikten sonra babamdan nefret ettim.
Cuando llegué a París, lo odié.
Paris'e ilk geldiğimde ondan nefret etmiştim.
Sí, primero lo odié, y luego me gustó.
- Başta nefret ettim. Sonra hoşuma gitti.
Y luego lo odié de nuevo, y luego me excité, y luego me dormí.
Sonra yine nefret ettim. Sonra azdım, sonra dalmışım zaten.
No sé. No lo odié.
Bilmem.Pişman olmadım.
Siempre odié las escalas.
Gamlardan da hep nefret ederdim.
Bien, lamento haber asumido que otras personas odiarían la película sólo porque yo la odié.
Filmi beğenmedim diye başkalarının da beğenmeyeceğini düşündüğüm için özür dilerim.
Odié al pequeño arrogante desde que me lo presentó.
O ukala yaratıktan, tanıştığım an nefret ettim.
Siempre odié que Patty fuera a crecer.
Patti'nin büyümesinden hep nefret ettim.
Alguien a quien le guste el aire fresco, pero odie la comida china.
Temiz hava seven, ama Çin yemeğinden nefret eden biri.
Puede ser un libro de 500 páginas pero cuando lo empiezo, aunque lo odie, lo termino.
Kitaplar, 500 sayfa olabilir. Bir kez başladığımda, nefret bile etsem, bitiririm onu.
Sólo estoy suponiendo - y sus visados de trabajo estarán en regla, lo que hace que odie el papeleo, así que,...
Hepinizin çalışma vizesi vardır herhalde. Evrak işlerini hiç sevmem.
Así que, aunque odie admitirlo, esta en lo correcto.
Bunu söylemekten nefret ediyor olsam da, adam masum.
Pero parte de esta nueva Sam hace que realmente te odie.
Yeni Samantha'nın bu yanları, senden nefret etmeme neden oluyor.
Asistí a su curso y lo odie.
Ondan ders aldım. Ve hiç sevmedim.
Tus amigos, ¿ Hay alguno que odie el sexo oral?
Erkek arkadaşlarından oral seksi sevmeyen var mı hiç?
Y cuando vuelva voy a buscar cosas que odie de Otani.
Geziden döndüğümüzde de, Otani'den nefret ettirecek bir şeyler düşüneceğim.
Me dijo que no lo odie.
Sizden nefret etmememi söyledi.
Cuando entraste al ejército, odie a tu padre.
Sen orduya katıldığında, baban yanımdaydı.
Por mucho que odie admitirlo, supongo que estaba celoso por como todo era mas facil para el.
Kabul etmek istemesem de, her şeye bu kadar hazır konması beni kıskançlık krizlerine sokuyordu.
Estás consiguiendo que te odie. No quiero volver a verte...
Beni senden nefret eder hale getiriyorsun ve ben senin yüzünü görmek istemiyorum...
Siempre odié ese juego.
Sesler benzeyebilir..
Por mucho que odie ese trabajo, es preferible a esto.
Her ne kadar bu işi sevmesem de... bu saçmalığa tercih ederim.
Aunque odie sus mentiras, engaños... Aun le quiero.
Yalanlarından ve aldatmasından nefret etmeme rağmen, onu hala seviyorum.
Quiero que todo el mundo se odie..
Ben, birbirlerinden nefret etmesi için herkesi isterim..
Catherine, estoy segura de que nada hará que te odie, y Henry tampoco.
Oh sevgili Catherine, eminim ki yaptığın hiçbir şey senden nefret etmeme neden olamaz, Henry'nin de öyle.
Por cierto gente, para que todos sepan no hay nada que odie más, que el que inventen excusas
Bu arada, bilin diye söylüyorum. Daha da haz etmediğim şey, kendinize bahaneler bulmanızdır.
Por ejemplo puedo darle una mano a Barbie pese a que sea una insensible. Defienda la guerra en Irak, respalde la ANR y que odie a los inmigrantes y sea una loca autosuficiente, básicamente una con pechos pequeños.
Mesela, kalpsiz, muhafazakâr, kişisel silahlanmayı destekleyen, yasadışı göçmenlerden nefret eden, kendini üstün gören, Karl Rove'un küçük göğüslü hali olan bir ahmak olmasına rağmen, Elliot'a yardım edebilirim.
Creo que he conseguido que me odie.
Sanırım benden nefret etmesini sağlamada başarılı oldum.
No veo como esto hará que Julie... no me odie más.
Julie'nin benden nefret etmesini önleyecek bir koku yok.
Es uno de esos tipos que hacen que uno lo odie,
Kendinden nefret ettiren cinslerden...
Tal vez odie a los judíos, No lo sé,
Belki Yahudi düşmanıdır amınakoyayım.
Quizás incluso me odie.
Hatta belki benden nefret bile ediyor.
Debo fastidiar a Naomi hasta que me odie.
Benden nefret edene kadar Naomi'yle çıkmalıyım.
No, el peor escenario es que ambos leamos los números mal usemos un montón de energía y la ciudad no se sumerja en absoluto. Mira, tanto como odie decirlo, Zelenka no es infalible.
Bak, bunu söylemekten nefret ediyorum ama, Zelenka hatasız bir kul değil.
¿ Qué intentas conseguir? ¿ Que ella te odie?
Ne yapmaya çalışıyorsun onu kendinden nefret ettirmeye mi?
Siempre odié los cementerios en vida. REX VAN DE KAMP 1 962-2005 AMADO ESPOSO Y PADRE
Yaşadığım süre boyunca hep mezarlıklardan nefret etmişimdir.
Aunque odie admitirlo quizá William era bueno juzgando el carácter.
Kabul etmek istemesem de galiba William insandan iyi anlıyordu.
No quiero que me odie. Déjame contarle el resto.
Benden nefret etmesini istemiyorum Geri kalanını benim anlatmama izin ver
Me intimida pedírselo al padre de la chica cuyo cuerpo aunque odie citar a John Mayer, es una maravilla.
Vücudu, John Mayer'ın deyimiyle ölümcül olan, benim için ise cennet olan kız arkadaşımın babasına soruyu sormak mesele.
Todo esto forma parte de mi plan maestro. para conseguir que tu padre me odie.
Çünkü bunlar babanın benden nefret etmesi için hazırladığım büyük planın bir parçasıydı.
Bueno, te dejaré tranquila por más que odie sorber rápido y huir.
Eh, sizi rahat bırakayım bari, her ne kadar hüpletip kaçmaktan... nefret etsem de.