Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Ojo
Ojo Çeviri Türkçe
15,327 parallel translation
¿ Así que vivir en el ojo público era bastante difícil?
Yani, gözler önünde yaşamak biraz zor?
Parece que Ojo de Halcón los marcó el mes pasado, en dos ocasiones...
Şahin-Göz geçen ay burayı potansiyel olay yeri olarak iki kere işaretlemiş.
- Y yo también. Bueno. Háblame de esta persona de interés de Ojo de Halcón.
Tamam, şu Şahin-Göz'ün belirlediği adamı anlatın bakalım.
Ojo de Halcón detectó patrones de movimientos sospechosos.
Şahin-Göz şüpheli hareketler tespit etti.
¿ Qué crees que hace Ojo de Halcón?
Şahin-Göz programı ne yapıyor peki?
¿ Y sabes por qué lo hago mejor cuando uso Ojo de Halcón, que cualquier otro Policía?
Şahin-Göz programını diğer polislerden nasıl daha iyi kullandığımı merak ediyorsun.
No lo hice. Ojo de Halcón lo hizo.
Ben yapmadım, Şahin-Göz yaptı.
Vaya, hola, Ojo de Halcón.
- Merhaba Hawkeye.
Hola, Ojo de Halcón.
- Selam Hawkeye.
He podido echar un ojo al asesino.
Bombacının bir görüntüsünü almayı başardım.
Tengo esposa de Vince mantener un ojo sobre él.
- Vince'in eşi ilgileniyor onunla.
La sarna en el ojo?
- Gözünden mi?
Es mi ojo derecho.
Sorun sağ gözümde.
Los músculos del ojo se atrapan.
Gözünüzdeki kaslar sıkışmış.
La sangre es detrás del ojo, comprimiendo el nervio óptico.
Kan gözünüzün arkasında, göz sinirine baskı yapıyor.
El problema es que podría perder la visión en ese ojo de forma permanente si no hacemos esto ahora mismo.
Sorun şu ki eğer bu işi hemen yapmazsak gözünüzü kaybedebilirsiniz.
Estoy inyectando el lado de la cuenca del ojo con lidocaína.
Gözünün yan tarafından lidokain enjekte ediyorum.
Quiero que tome su mano. Póngalo sobre su ojo bueno.
Elini iyi olan gözünün üstüne koymanı istiyorum.
Pensé que podríamos tener suerte con tu tercer ojo.
Medyumluğuna ihtiyacımız olabilir.
Lo siento, mi tercer ojo no está enfocado.
Üzgünüm, ama şu an odaklanamıyorum.
Mantener un ojo en ella.
Aptal aptal davranmayın.
La manzana de mi ojo ; usted es, usted es, usted es.
Gözümün nurusun ; Öylesin, öylesin, öylesin.
La manzana de mi ojo ; usted es, usted es, usted es.
Gözlerimin nurusun ; Öylesin, öylesin, öylesin.
Ese ojo parece bastante grave.
- Gözü bayağı kötü duruyor.
Bueno, ¿ aún te duele el ojo?
Gözün hâlâ yanıyor mu?
¿ Qué, así que has pensado en venir a echarme un ojo?
- Ne yani, öylece ziyarete mi geldin?
Ya sabéis, hay que andarse con ojo.
Biliyorsunuz güvende olmalıyım.
- Voy a mantener un ojo sobre él.
- Gözümü üzerinden ayırmam.
Oh, se consiguió un ojo roto.
Gözü kırılmış.
Así que si tan sólo pudiera enderezar eso un poco, Ese ojo debe estallar a la derecha de nuevo.
Biraz çekersem gözünü olması gereken yere sokabilirim.
Ay. Un fragmento puso en mi ojo.
Bir parçası gözüme kaçtı.
♪ pero sólo hay uno que tiene mi ojo ♪
Ama benim gözüm bir tanesini görür
♪ Voy a escupir mi buen derecho en el ojo ♪
Sakızımı gözüne tükürürüm!
Consiguió que el ojo del tigre.
Doğru yoldasın.
La mantis religiosa tiene brazos que puede mover diez veces más rápido que un abrir y cerrar de ojo.
Peygamber devesinin kolları bir göz kırpma süresinden on kat daha hızlı hamle yapabilir.
Un escupitajo en el ojo podría cegar la Portia.
Tek bir tükürük Portia'yı kör edebilir.
Voy a mirarla a su ojo bueno y voy a decirla...
Tek gören gözüne bakıp diyeceğim ki...
- en el DBC, así que mantenga un ojo abierto
- Bu yüzden gözün açık olsun.
No le quité el ojo de encima.
Gözümün önünden ayırmadım.
¿ Puedo obtener un ojo negro.
Bir tane Black Eye alabilir miyim?
Y ¿ sabía usted que un hombre diestro es 75 % más probabilidades de ser golpeado en el ojo izquierdo?
Ve sağ elini kullanan bir adamın % 75 olasılıkla sol göze vurduğunu biliyor muydun?
Esta es la parte superior de la órbita del ojo izquierdo, la parte superior de la órbita del ojo derecho, el hueso nasal izquierdo.
Bu sol göz çukurunun üst kısmı sağ göz çukurunun üst kısmı, burun kemiğinin sol tarafı.
Ae Ri... cuando estábamos en la secundaria... fue la única amiga que se quedó a mi lado... cuando todos los otros chicos se reían de mi ojo monstruoso.
Ae Ri liseye gittiğimiz sıralarda diğer çocuklar benimle dalga geçip gözümün rengi yüzünden bana canavar dediklerinde yanımda olup beni koruyan tek arkadaşımdı.
Solo tiene un ojo.
Tek gözü var.
Abre tu tercer ojo.
Gözünü aç.
Una vez, me dijiste que abra el tercer ojo.
Bir keresinde bana gözümü açmamı söylemiştin.
"Primero, abrir el Ojo de Agamotto".
"Önce, Agamotto'nun Gözü'nü aç."
El mismo hechicero que creó el ojo que tomaste prestado.
Agamotto, senin düşüncesizce ödünç aldığın gözü yaratan kişi.
Ojo de Halcón mostró...
- Şahin-Göz'e göre...
# Mírala directo al ojo, sí # Me dirijo ahora, voy a verte en una hora aproximadamente.
Şimdi çıkıyorum, bir saat içinde buluşuruz.
Y su ojo.
Gözünü de.