Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Olan
Olan Çeviri Türkçe
234,915 parallel translation
" Vas por un sendero polvoriento con dos lesbianas que antes eran pareja, pero ahora son sólo socias.
" Eskiden bir çift olan ama şimdi küçük bir işletmeleri olan iki lezbiyenle birlikte yola koyuluyorsun.
y todas las ventajas posibles ".
Ve mümkün olan her avantajla.
Esto es lo que pasa si alguien se entera.
Biri öğrenirse olan şu.
Es cuando alguien les declara amor eterno y luego desaparece de la faz de la Tierra.
Birinin size olan ölümsüz aşkını ilan edip sonra da sırra kadem basması.
Intenté explicarle a mamá que el mundo del espectáculo es como una amiga que tiene problemas con el alcohol.
Anneme, eğlence sektörünün alkol sorunu olan bir arkadaşın olması gibi olduğunu açıklamaya çalıştım.
Sólo necesitamos dos alcohólicos, una suicida un hotel Seven, y hay palomitas de maíz ".
Tek ihtiyacımız olan... iki alkolik, bir intihar, bir de yedi sayısı, sonra gidip popcorn yeriz.
Todos quieren jugar al fútbol, un deporte de logro y gloria individual.
Herkes bireysel başarı ve ihtişam oyunu olan futbolu oynamak istiyor.
¿ Debe repetir lo que hizo con los perros calientes con toda la comida?
Yani, sosisli için yaptıklarını var olan bütün yemekler için yapması mı gerekiyor?
Me necesitas a mí... El medio loco, medio Apache que hará todo para protegerte.
Senin bana ihtiyacın var, yarı çılgın, yarı Apaçi, senin için her şeyi yapacak olan adama.
Cuando se refiere a un empleado potencial como "cara de cerdo", yo escucho : "Necesito que me necesiten".
Eğer potansiyel bir çalışana "domuz suratlı, sikik burunlu" diyorsa ben bunu "ihtiyacınız olan benim" olarak duyuyorum.
Me contó toda la historia. Su entrevista en Periscope, la aparición de una foto del pene de Bachman mientras mostraba la app y su momento eureka, cuando resultó que su tecnología "No es un perro caliente" superó a la propia tecnología de Periscope.
Bana bütün hikayeyi anlattı, Periscope'la olan görüşmesini, uygulamayı denerken, Bachman'ın cinsel organının fotoğrafı sayesinde bulduklarını, ve bir anda aklına gelen fikri, "sosisli değil" teknolojisini Periscope'un kendi teknolojisi haline dönüştürmesini anlattı.
Esta es la choza de Mike, y él es rico.
Ben Fenasi Kerim, zengin olan.
¿ Qué valor podemos ofrecerle ahora al usuario para que descargue la app y elija nuestra red?
Kullanıcının uygulamayı indirmeye ikna olmasını bizim ağımıza dahil olmasını sağlayacak olan nedir?
Y tiene un yate con una piscina, y una piscina con un yate.
Aynı zamanda içinde yat olan bir havuz ve içinde havuz olan bir yat da vardı.
Conoces a la gente por cómo trata a sus inferiores.
Bu küçük insanlara karşı olan tutumunu gayet iyi anlatıyor Richard.
Richard, yo lo siento.
Hayır Richard, üzgün olan benim.
Vamos, Bryce es un fraude.
Hadi ama. Dolandırıcı olan Bryce.
Soy un fraude, todos lo saben...
Dolandırıcı olan benim, herkes bunun farkında.
Sí, es en el único sitio que hay lugar.
Evet ama boş alanı olan tek oda orası.
De seguro sobran empresas con grandes cantidades de datos, pero es riesgoso.
Kabul edelim, büyük miktarda verisi olan şirketler masraftan kaçmazlar ama çok risklilerdir.
- Sí. Pero creemos que lo importante no es si Gavin se fue o no, sino lo que lo acercó a nosotros en primer lugar.
Evet, ama bizce önemli olan durum Gavin'in gitmesi değil, ilk etapta size ne getirdiğimiz.
Desearía poder, pero mi pene es el ábaco sobre el cual...
Ben de çok isterdim ama, bu problemi çözecek olan abaküs benim siki...
Bueno... El más pequeño tiene el corazón más grande.
Görünüşe göre en koca yürekli olan en ufağımızmış.
Richard, no hace mucho, agonizaste por usar un acceso robado para competir con Endframe, una empresa que nos robó.
Richard, kısa süre önce, çalıntı bir şifreyle bizden çalmış olan bir şirketle, Endframe ile yarışa girdin.
Siempre me dices que pasaste toda tu infancia fingiendo que todo a tu alrededor estaba bien.
Bana her zaman çocukluğunda etrafında olan bitenlerin iyi olduğuna dair kendini inandırdığını anlatıyorsun.
Él no, pero ella está con él y yo soy el idiota.
O yapmıyor ama kız onunla beraber. Aşalığık durumda olan benim.
¿ Qué tal si planta maíz real para alimentar a gente real?
Gerçekten aç olan insanlara, gerçek mısır mı yetiştirsek?
Es una entrevista de Code / Rag de octubre de este año donde dijiste que tú y Gavin Belson, cito : "Dejarían sin trabajo a Jack Barker".
Bu Ekim'de olan Code / Rag'den bir röportaj buldum. Dediğinize göre sen ve Gavin Belson, diyorsunuz ki, "Jack Barker'ı işinden edeceğiz."
¿ O sea que todos los HooliPhones con nuestra red serán reemplazados por uno nuevo que no tiene nuestro código?
Yani, üzerinde kodumuz olan her sikik HooliPhone servis dışı olacak ve üzerlerinde kodumuz olmayan yenileriyle değiştirilecek.
Aun dejando de lado la extorsión sexual de nuestro CEO, el adulterio y el vandalismo escatológico poco inteligente, somos esencialmente una empresa delictiva, cuyo único producto real es un malware peligroso.
CEO'muzun cinsel deformasyonunu, çocukça davranışlarını ve odunca bel altı şakalarını bir kenara bırakırsak, biz aslında hala tek gerçek ürünü tehlikeli bir yazılım olan kriminal bir şirketiz.
Todo lo que está apilado atrás en este camión gigante.
Bu koca kamyonun arkasında depolanmış olan her şey.
Ustedes son los cobardes.
Pısırık sizsiniz. Pısırık olan sizsiniz.
El tiempo de vuelo a Mountain View será de 11 : 36 horas.
Mountain View'a olan uçuşumuz onbir saat otuz altı dakika sürecek.
Que tuve con ella.
Kadınla olan tabii.
He estado en contra de Oasis desde el comienzo... de una balsa salvavidas para el uno por ciento.
Ben başından beri nüfusun % 1'i için bir cankurtaran salı olan Oasis'e karşıyım.
Para ti, hijo de puta, te daría una maldita oveja con un cascabel.
Senin gibi orospu çocuğu için, boynunda çanı olan sikik bir koyun getirteceğim.
Miro a mi alrededor, y todo lo que veo son caras valientes que han venido tan lejos de sus hogares, familias, de sus hijos, arriesgando mucho en nombre de generaciones de seres humanos que nunca conocerán pero que les deberán... todo.
Şimdi çevreme bakıyorum da evlerinden, ailelerinden ve çocuklarından hiç tanıyamayacakları ama her şeylerini size borçlu olacak olan pek çok insan nesli için bu kadar risk alan ve uzaklara gelen cesur yüzler görüyorum.
Durmiendo bajo estrellas que no son familiares, lejos de casa... y las personas frágiles de mente... pueden sentir esos terrores cósmicos volver para vengarse.
Kırılgan bir zihni olan insanlar, bu kozmik korkuların bir intikamla geldiğini hissedebilirler.
- Presión en el nervio óptico.
Görme sinirine olan baskıdan.
Que el Señor que te libera del pecado te salve, te resucite y te conceda vida eterna.
Günahlarından bağışlayıcı olan Rab seni yüceltip sana sonsuz hayat bahşetsin.
Para aquellos que aún no lo saben, Paul Halloran ha muerto... de lesiones sufridas durante un accidente en la plataforma. No.
Henüz duymamış olanlar için söylüyorum, kazı sırasında olan bir kazadan kaynaklı aldığı yaralar nedeniyle Paul Halloran öldü.
La doctora Severin dijo que podría ser la presión en el nervio óptico.
Doktor Severin bunun nedeninin görme sinirlerine olan baskıdan olabileceğini söyledi.
Con el chico bonito.
Şu güzel çocukla birlikte olan.
El pequeño Stanny lo hizo bien, ¿ verdad, papá?
Küçük Stanny doğru olanı yaptı baba.
Hiciste los correcto, Raims.
Sen doğru olanı yaptın, Raims.
Tenían problemas, sí, pero problemas de mejores amigas.
Aranızda problemler vardı, tamam mı? Ama onlar en iyi arkadaşlar arasında olan problemlerdi.
Su amor por su familia solo se equiparaba a su amor insaciable por los trenes a escala.
Ailesine olan sevgisi anca model trenlere olan doyumsuz tutkusuyla eş tutulabilirdi.
Un superasesino que tiene un brazo de metal.
Metal kolu olan süper güçlü bir suikastçı.
Desde entonces, mi familia ha estado guardándola para alguien que de verdad la merezca.
Gerçekten layık olan biri çıkana kadar ailem bunu sakladı.
En ese vídeo que me enseñaste de la función de "Los Miserables" de tu instituto.
Bana gösterdiğin senin lise prodüksiyonun olan "Les Mis." videosu.
Estás fuera de tu elemento, hijo de la tierra.
Sen bir elementten var olan dünya çocuğusun.