Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Oró
Oró Çeviri Türkçe
23 parallel translation
En la víspera de la crucifixión... tomó el pan en sus sagradas manos... y, mirando hacia el cielo, hacia ti, su padre todopoderoso... te dio las gracias y oró... lo partió y lo dio a sus discípulos diciendo...
Çilesinden bir gün önce ekmeği mübarek ellerine aldı ve cennete, Ulu Tanrı'sına bakarak şükran ve minnetlerini iletti. Ekmeği kopardı, havarilerine uzattı ve...
Niños, ¿ alguien oró pidiendo zapatos gigantes?
Çocuklar, dev ayakkabılar için dua eden var mı?
He trabajado en las bibliotecas. Oró el pie de los ríos
İşçilerle çalıştım, nehir kenarında dua ettim.
La principal víctima de los actos de ella, era él... y, aún así, él oró por ella.
Karısının yaptıkları en çok ona zarar vermişti yine de onun için dua etti.
¿ Nunca antes oró por los Muertos?
Daha önce hiç ölmüşlerinize yakarmadınız mı?
Oró por su asesino cuando aún tenía el cuchillo clavado.
Bıçak hâlâ saplı iken katili için dua etmişti.
Todo el equipo oró por mamá, punto.
Tüm ekip baş sağlığı diliyor. Stop.
Pero Dios tomo a tu madre y ella oró y me amó incondicionalmente.
Ama Tanrı annene sahip çıktı ve o da dua ederek, beni kayıtsız şartsız sevdi.
Oró y oró todos los días.
Her gün dua etti.
# Oró por aquellos que se burlaban y le mataron.
Kendisini aşağılayan ve katledenler için etti duasını.
Cáncer de mama. Vino el sacerdote, oró por ella, leyó la Biblia, y ahora va al mercado por su cuenta.
Rahip geldi ve onun için dua etti şimdi yürüyerek pazara gidiyor.
Y para los musulmanes, es la cueva que Mahoma oró en después de haber sido llevado allí desde La Meca antes de ascender al cielo para ser confirmado como el sello de los profetas.
Müslümanlara göre burası, Muhammed'in peygamberliğinin nişanı olarak göğe yükseltilmeden önce Mekke'den getirildiğinde namaz kıldığı mağaradır.
Dice que oró porque esto ocurriera.
Bunun olması için dua ettiğini söylüyor.
Se arrodilló, oró a Dios y nos dieron una respuesta.
Diz çöküp Tanrı'ya dua etti ve bir cevap aldı.
El Fariseo oró,
Ferisi adam dua etmiş...
Él oró a Dios para salvar a su 40 años de matrimonio.
Kirk yillik evliligini kurtarmasi için Tanriya dua etti.
Que, aunque ella lloró y oró mucho en un santuario, no había tenido un hijo para alegrar sus ojos.
Bu racanın Lona adında ağlayan, pek çok tapınakta dua eden ama çocuk sahibi olamayan bir de karısı varmış.
Oró por la redención.
Kurtulmak için dua ederdi.
Oró por un retorno a la gloria.
Görkemini geri kazanmak için dua ederdi.
He quemado incienso y oró a Buda.
Ben tütsü yaktım ve Buddha'ya dua ettim.
Más de lo que mi Tita oró.
Tita'mın dualarından daha fazlası.
Trudy oró con estas personas, Bernard.
Trudy bu insanlarla dua ederdi, Bernard.
Cuando la peste hacía estragos en Vladimir, usted oró sobre cada hogar y la plaga desapareció!
Yılında Vladimir atı vardı. Bir dua ile her eve yürürken - Veba gitti.