Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Oy
Oy Çeviri Türkçe
8,238 parallel translation
¿ Acordada unánimemente?
Oy birliğiyle geçmişti?
¡ Vote a Moscato!
Moscato'ya oy verin!
Es progreso.
- Dönen dönmeyen herkesin hakları var şuna cevap ver o zaman, vergi verirken oy verememenin... - Ama ilerleme var.
Siempre y cuando cada cliente sea un voto en contra de la condenada de Marci Coates.
Her yeni müşteri Marci Coates'a karşı bir oy daha demek.
Alison quizás consigas un par de votos con tus jabones puede que incluso consigas mi apoyo pero no puedes ganar.
Dinle Alison, bu sabunlarla birkaç oy satın alabilirsin. Hatta destekçilerimi bile tarafına çekebilirsin.
¡ Gané a Marci Coates por 56 votos!
Marci Coates'a 56 oy fark atmışım.
Puede votar, puede beber y puede conducir.
Oy kullanabilir, alkol tüketebilir, araba kullanabilir.
Bueno, entonces son tres a favor de deshacerse del bote. ¿ Luke?
"Tekneden kurtulmalıyız" a üç oy oldu. - Luke? - Beni saymayın.
¿ Sabías que el sargen cree que las mujeres no deberían tener derecho al voto?
Biliyor musun, Çavuş kadınlara oy hakkı vermememiz gerektiğini düşünüyor.
Además, he ganado un montón de votos.
Ayrıca bir sürü oy topladım.
Esto no es bueno.
Oy, bu hiç iyi olmadı.
Deberías presentarte para alcalde, aunque nadie estará aquí para votarte
Başkanlık için aday olmalısın, herkes oy vermek için burada olmayacak ama.
¿ Eso está bien?
- Tamam mı? Oy. - Ooy.
Con 18 votas, con 21 bebes alcohol.
18'de oy kullanabiliyorsun, 21'de alkol alabiliyorsun.
Sin embargo, en las últimas encuestas, surgió una sorpresa un hombre que ni siquiera ha declarado su candidatura Theo Galavan.
Son anketlerde daha adaylığını bile koymayan bir adama inanılmaz bir oy artışı görüldü. Theo Galavan'a.
Usted controla el 51 % de las acciones con derecho a voto de las Empresas Wayne.
Wayne Girişimcilik'in % 51'lik oy imtiyazlı hissesi senin.
Cosas de las urnas?
Oy sandığını mı doldurdun?
Eh, no soy el que le ha dado voto en cómo las cosas tienen que ir por aquí.
Ona buradaki şeylerle ilgili oy verme hakkını veren ben değildim.
Para mostrar a mis electores que soy una candidata seria y no es sólo un concurso de popularidad.
Oy verenlerime bunun popülerlik yarışması değil de,... ciddi bir aday olduğumu göstermek için.
Pero todos tus votantes están en esta habitación.
Ama sana tüm oy verenler, bu odada.
Vosotras, Chanel y Chanel número Tres todas votaréis por Chanel, lo que significa que Zayday necesitaría que Sam, yo y Grace votásemos por ella, y entonces habría un empate y Chanel seguiría siendo presidenta.
Sen, Chanel ve Chanel # 3 hepiniz ona oy vereceksiniz Bu durumda, Zayday'in, bana, Sam'e ve Grace'e ihtiyacı olacak. Hepimiz ona oy versek bile, eşitlik olur.
Muy bien, zorras, esta noche votamos para elegir a la próxima presidenta de Casa Kappa.
Evet, sürtükler, bu gece... Kappa evi başkanı için oy vereceğiz.
No me creo nada de eso, y yo habría tenido un momento muy duro regalándole mi voto a una mentirosa.
Bunun tek kelimesine inanmıyorum. Ve yalancının tekine asla oy vermem. Doğruyu söylüyor.
Tuvimos una muy buena elección anoche y la gente salió en gran número a votar.
Dün gece çok iyi bir seçim geçirdik ve büyük sayıda insanlar oy vermeye geldi.
Y votaron por un nuevo presidente, que es la elección del pueblo, y eso es la democracia en acción.
Ve halkın seçtiği yeni bir başkana oy verdiler, ve bu demokrasinin işlemesidir.
Yo, uh, siempre he votado, uh, demócrata.
Ben, ah, her zaman, ah, demokratlara oy verirdim.
Esto fue respaldado con videos que parecía mostrar los seguidores de los señores de la guerra rellenado las urnas con cientos de papeletas falsas.
Bu iddia, savaş ağalarının adamlarının oy sandıklarını yüzlerce sahte oy pusulasıyla doldurur göründükleri videolarla desteklenmişti.
¿ Fuiste tú la que votó que no a mi propuesta de dedicar un ala en su honor?
Hastanenin onu onurlandırması için verdiğim teklife karşı oy kullanan sen değil miydin?
Se lo debo, por eso fui a votar a favor de tu idea.
Ona borçluyum, bu yüzden senin teklifi lehine oy kullanmak için zamanımı harcadım.
Fuiste tú quien votó contra lo del ala dedicada a Daniel.
Daniel'ın hastanesine karşı oy kullanan sendin.
Hijo, ¿ tienes edad suficiente para votar?
Evlât, oy kullanmaya yaşın tutuyor mu?
Me encuentro con el voto de desempate.
Sonucu belirleyecek oy benim şu an.
Finalmente va a poder votar por su Florrick favorita.
- Favori Florrick'i için oy topluyor artık.
¡ Acaba de decirle a cada votante del Condado de Cook que no tienen que acercarse a las urnas!
Basitçe Cook County'deki oy verenlere onlara ihtiyaç kalmadığını söyledi!
Estás arriba cinco puntos, pero sólo si votan.
Beş puanla öndesin, insanlar oy verirse tabii.
La gente no va a votar si creen que ganaste.
İnsanlar kazanacağından emin olursa senin için oy vermeye gitmez.
Después de tres horas de votación, las filas en los centros de votación se están alargando.
Son üç saate girerken oy için sıra bekleyenler gittikçe artıyor.
De acuerdo, el número de votantes ha disminuido.
İnsanlar oy vermeye gelmiyor.
Estamos perdiendo un tercio de tus votantes.
Oy verenlerinin üçte biri kayıp.
Y si el número de votantes es tan bajo en los suburbios, Prady ganará.
Banliyölerde bile oy kaybı böyle devam ederse Prady alır.
Sobre el número de votantes, no.
- Oy kaybı için hayır.
Creemos que podemos motivar a los que votan después del trabajo, y ellos saldrán a votar por ti.
İş sonrası oy verenlerin dikkatini çekebiliriz bizce.
Queremos sugerir que una de las iniciativas está en problemas - a menos que la gente salga a votar por ella.
Yasa tekliflerimizden birinin tehlikede olduğunu, bu yüzden oy vermeleri gerektiğini düşündürtmek istiyoruz.
La gente no saldrá a votar si estoy perdiendo, pero, ¿ sí saldrán si los parquímetros están perdiendo?
Beni değil de parkmetreleri kaybederlerse mi oy verecekler?
- No hasta que se emita el último voto.
- Son oy sayılana kadar bilemeyiz.
Estamos viendo una participación más baja de la esperada en los suburbios como Barrington, Northbrook, Orland Park...
Barrington, Northbrook, Orland Park gibi banliyölerden beklenen oy çıkmadı.
Nadie quiere luchar con el tráfico para llegar a las elecciones.
Hiç kimse oy kullanmak için trafikle boğuşmak istemez.
- Ellos no tienen un voto.
- Henüz oy vermediler.
Porque los artistas dirigen... y los piratas piden un espectáculo de manos.
Çünkü sanatçılar oy alabilmek için, yol gösterirler ve sert oynarlar.
Votar.
Oy veriyoruz.
¿ Como lo que hice allí con el asunto de la votación?
Oy şeyi ile ilgili yaptığım şaka gibi, iyiydi, değil mi?