English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Oír

Oír Çeviri Türkçe

19,339 parallel translation
Eso fue algo que no necesitaba oír nunca.
Duymama hiç gerek olmayan şeyler bunlar.
Querrás oír esto.
Bunu duymak isteyeceksin.
Deberías oír lo que acabas de decir.
Agzindan çikani bir duysan.
Podían oír las voces.
Sesler duyuyorlardı.
Sé que es difícil de oír para ti, pero soy yo. Ya no estoy perdida.
Duyması zor biliyorum ama bu benim.
Podía oír débilmente sus súplicas Través de la pared...
Söylediklerini zar zor duyuyordum.
Tendré que oír la grabación.
- Kaydı dinlemem gerek.
Hablan, y parece que piensan que si bajan el tono de sus rugidos un poco, no les voy a oír.
Konuşuyorlar ve yalnızca biraz daha kısık sesle böğürürlerse onları duyamayacağımı sanıyorlar.
¿ Es eso lo que querías oír?
Duymak istediğin bu mu yani?
Eres lo suficientemente mayor para oír esto.
Bunu anlayacak yaştasın.
¿ Qué podría oír?
Bilmiyorum.
¿ Le dolió no oír la homilía que redactó para mí?
Hazırladığınız metni duyamayınca üzüldünüz mü?
Su Eminencia, no quiero oír más malas noticias.
Başka kötü haber duymak istemiyorum, Kardinal.
No quiero oír nada más.
daha fazla dinlemek istemiyorum...
Seguro que querías oír lo que le dije a Krista ahí, pero no estoy listo para confiar en ti todavía, no después de lo que hiciste.
Orada Krista'ya ne dediğimi merak ettiğine eminim ama sana henüz güvenemem. ... özellikle yaptıklarından sonra.
Kyle, ¿ cómo te hace sentir oír esto?
Kyle. Bunları duymak sana neler hissettiriyor?
¿ Sientes alguna vergüenza al oír lo que estas mujeres sienten por ti?
Bu kadınların senin hakkındaki görüşlerini söylemesi seni utandırıyor mu?
Sólo dime qué quieres oír.
Bana ne duymak istediğini söyle.
Eso es todo lo que quería oír. ¡ Eso!
Tek duymak istediğim buydu.
Ponte un aparato o acércate para oír mejor.
İşitme cihazını açtırsan iyi olur ya da yakına gel ki sana açıkça anlatayım.
¿ Quieres oír algo gracioso?
Komik bir şey öğrenmek ister misiniz?
Sé que está esperando oír noticias tuyas.
Senden haber gelmesini beklediğini biliyorum.
Qué bueno, papá, me alegra oír eso porque tenía una idea completamente diferente, pensaba que quien se suicidaba iba directo al infierno.
Peki, baba. Bunu duyduğuma sevindim çünkü ben başka türlü biliyordum. İntihar edenlerin doğrudan cehenneme gittiğini sanıyordum.
Siento oír eso, doctor.
Bunu duyduğuma üzüldüm Doktor.
Puedo oír tu latido.
Kalp atışını duyabiliyorum.
Mamá tiene una imaginación muy activa que la hace ver y oír cosas que no existen.
Annen çok iyi bir hayal gücü var. Olmayan şeyleri duyup, görebiliyor.
¿ No quieres que mami vuelva a oír a los ángeles, que vuelva a ser feliz?
Anneciğinin tekrar melekleri duymasını,... mutlu olmasını istemiyor musun?
Solamente deseo... que me dejes oír tu voz.
Yalnızca... Senden duymak istiyorum.
Al oír que tú diseñaste este plan...
Planın senden çıktığını duyunca...
Para oír el ruido de las cadenas que sostienen los sacos.
Torbaları tutan zincilerin çıkardığı sesleri duymaya geliyorum.
No quiero oír más de usted, Temple.
Dinleyeceklerimi dinledim Temple.
¡ No quiero oír otra maldita excusa!
Tek bir saçma bahane daha duymak istemiyorum!
Usted me dijo lo que necesitaba oír,
Duymam gerekenleri söyledin bana.
Bueno, consigo una visión nueva... alguien que no tema ser sincero conmigo, incluso si no es lo que quiero oír.
Başka birine danışıyorum. Duymak istemeyeceğim şeyler olsa bile bana karşı dürüst olmaktan korkmayacak birine.
Tenía que reunirse con usted donde nadie más podía oír.
- Başkasının duymayacağı bir yerde buluşmam şarttı.
Necesito oír al Henshaw por él mismo.
Henshaw'ın kendisinden duymam gerek.
Sé que muchos de mis seguidores se sorprenden al oír que estoy revisando mi postura de la iniciativa anti-alienígenas.
Destekçilerim uzaylı karşıtı tutumlarımı değiştireceğimi duyunca şaşıracaktır.
¡ Bien, sí! ¡ Eso quiero oír!
- İşte bu bana böyle haberler verin.
Toda generación está llena de chicos perdidos, dañados ¡ que necesitan oír que no están solos!
Her nesil kayıp, batık durumda çocuklarla dolu ve onların yalnız olmadıklarını duymaları gerek. - Aynen.
Esto es lo que usted me dice que quiero oír, o nosotros enviará de vuelta a la calle sin su efectivo de día!
Bu, bana duymak istediğimi söyle yoksa seni paran olmadan sokağa yollarız günü!
Lo que este Emile necesita oír es que toquen su puerta bien fuerte, si podemos averiguar dónde está.
Emile denen bu adamın duyması gerekense kapısının bangır bangır çalınışı. Nerede olduğunu bulabilirsek eğer.
Tenía la esperanza de ser capaz de explicar a usted razón por la que arrestaron a su hermano hoy, pero se puede oír hablar de eso en las noticias después.
Size, bugün kardeşinizi neden tutukladığımızı açıklayabilmeyi umuyordum ama daha sonra haberlerden duyabilirsiniz.
¿ Eso querías oír?
Bunu mu duymak istediniz?
Espera a oír este sistema de sonido.
Şu ses sistemini bir deneyelim.
Me alegro de oír tu voz.
Sesini duymak ne güzel.
Y yo puedo ponerte en frente de las personas que necesitan oír tu mensaje, y tengo los recursos que vas a necesitar para expandir "Fost and Found".
Seni, mesajını duyurmak istediğin, insanların önüne çıkartıp,... "Fost ve Found" için gereken kaynakları genişlettirebilirim.
Mira, sé que es difícil tener todos estos niños buscándote todo el tiempo, y oír sus desgarradoras historias.
Bak, bütün o çocukların sana ulaşıp kalp kırıcı hikayelerini dinlemek senin için çok zor olmalı.
Parece que todo lo que puedes oír es tu corazón latiendo, ¿ no es así?
Sanki duyabildiğin tek şey kalp atışındır, değil mi?
Tras oír rumores de que Billy podría estar en Fort Sumner, Pat Garrett utiliza su conocimiento del terreno para rastrear al joven forajido hasta un rancho a las afueras de la ciudad.
Bill'nin Fort Sumner'da olabileceği söylentilerini duyunca Pat Garrett bölge hakkındaki bilgisini genç kanun kaçağını şehrin dışındaki kulübesine kadar izlemek için kullandı.
Mi problema no es el oír los pensamientos de la gente.
İnsanların düşüncelerini duymak sorunlarımın en küçüğü.
Oh...... puede... ¿ Puedes oír eso?
- Duyuyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]