English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Pantalón

Pantalón Çeviri Türkçe

1,308 parallel translation
La oración más larga... ... ocupa toda la costura del pantalón.
En uzun cümle pantolonumun boyu kadar gidiyor.
Te revienta el pantalón.
Pantolon sıkıştırıyor.
Dímelo tú, que andas mostrando el escote y desabrochándote el pantalón.
- Bluzunu aç, fermuarını indir... biraz göster, sanırım anlıyorsun.
Llevaba una pistola plateada con empuñadura negra en el pantalón.
Pantolonuna takılı, siyah kabzalı gümüş bir silahı vardı.
- El pantalón.
- Pantalonu da.
- El pantalón.
- Bana yardım etmelisin.
Con pantalón corto estarías guapo. Sí, claro.
Şortla da çok şirin görünürsün.
Venía de la Costa Azul con una gorra de tela roja una camisa verde un pantalón mostaza...
Riviera'den çıkmış gibiydi. Görünüşü öylesine... Kırmızı pamuktan bir kırmızı şapka bir yeşil gömlek hardal sarısı bir pantolon bağcıklı bir espadril ve...
Hay que cortar el pantalón.
Pantolonunun bacağını kesmek zorundayım.
Voy a tener que cortarte el pantalón para examinarte la pierna.
Pantolonunu kesmem gerekiyor.
Pero, ahora con pantalón largo.
Vay canına, uzun pantolon demek. - Evet, evet, uzun pantolon giymiş.
Así que se apartó, se abrochó el pantalón y me dijo que me levantara.
Üstümden kalktı. Pantolonunun fermuarını çekti. Kalkmamı söyledi.
Se me rompió el pantalón.
Dükkan açık kalmış.
- Pero es difícil correr sin pantalón.
-... koşmak çok mu zordu?
Ponte el pantalón.
Neden şu pantolonunu giymiyorsun?
No me gusta ese pantalón horrible.
Bir daha seni o pantolonla görmeyeyim.
Veamos, si al pantalón, si al sweater, y sí a cualquier desición que te esté torturando.ok
Pantolona evet, süvetere evet ve karar vermediğin diğer şeye kesinlikle evet diyorum, tamam mı?
Perconte, ¿ estás tonto? ¡ Plánchate el pantalón!
Perconte, pantolonunu ütüleyip de ne halt ediyorsun?
No aguanto cómo se alza la pierna del pantalón después de comer mucho.
Çok yemek yedikten sonra sol bacağını kaldırması beni çıldırtıyor.
El 4 de julio estaba en la playa con abrigo y pantalón corto.
4 Temmuz'da, üzerimde palto, altımda da şort vardı.
¡ Casi me agarra, me rompió el pantalón!
Az daha yakalanıyorduk. Lanet olası pantolonumu söktü.
Y el pantalón.
Pantolonunu unutma.
¿ Con el culo al aire, en pantalón de cuero, con un hombre manoseándolo?
Kıçı açıkta deri kıyafetler içerisinde bir erkek tarafından okşanan?
Y un día salió en una foto en pantalón de cuero, abrazado a un gay y aquí les extrañó, o sencillamente les divirtió.
Bir gün, fotoğrafını gördüm, kıçın açıkta, bir Gay'a sarılmış. Burada, şaşırtıcı ya da eğlenceli buldular.
¿ Llevaba falda o pantalón?
- Etek mi giyiyordu pantalon mu?
Mi pantalón está casi seco.
Hey, pantolonum neredeyse kurudu.
Yo le compro el pantalón y tú buscas algo más a tu gusto.
- Bunu giymezsin sen. - Şu hoşuma gitti!
- No me molesta comprarle este pantalón... - Vincent...
Daha basit ama daha sık giyeceğin bir şey almayı tercih ederim.
Es más fácil si te quitas el pantalón.
Pantolonunu çıkartırsan daha kolay olur.
Pero es bonito y cada día tiene que llevar... chaqueta y pantalón.
Fakat güzel, Her gün pantolon ve ceket giymeli Takım olmalı.
¿ Por qué quitas el pantalón?
Pantolonunu neden çıkardın?
- ¿ Hallaron qué en mi pantalón?
- Pantolonumda ne buldunuz?
Significa que el cristal de su pantalón y el de la ventana de su sala tienen la misma densidad.
Evindeki camla, pantolonundaki camın yoğunluğu aynı.
Debe ser cuando el cristal cayó en mi pantalón.
Herhâlde cam, pantolonumun paçasına o zaman girmiştir.
Parece la presilla de un pantalón.
Kemer köprüsüne benziyor.
Pantalón caqui y blazer azul sería genial.
Khakis ve mavi bir ceket mükemmel olur.
Tenía una botella de agua en el pantalón.
Pantolonumda su şişesi vardı.
Te golpearé tan fuerte que te cagarás tu pantalón calvo.
Sana öyle bir koyarım ki altına edersin.
No saben que la camisa de Stewie tiene un romance con el pantalón de Meg.
Stewie'nin tişörtünün Meg'in pantolonu ile ilişkide olduğunu bilmiyorlar.
Una vez derramé mantequilla en un pantalón de terciopelo blanco.
Bir seferinde beyaz kadife pantolonuma tereyağı dökülmüştü.
Eres flaco, llevas un pantalón que tu mamá prometió que llenarías.
Çelimsizsin, annenin kesinlikle tam dediği ama büyük gelen slip mayo giyiyorsundur.
Mi pantalón me queda ajustado.
Çok isterdim ama benimki tam gelmiyor. Pantolon biraz küçük.
Es que tengo que cambiarme el pantalón.
Sadece pantolonumu değiştirmem gerek.
- ¡ No, es mi pantalón de Día de Gracias!
- Hayır, bu benim şükran günü kıyafetim.
- Que nadie me presione el estómago. Quédate ese pantalón, por cierto.
- Bu arada, pantolon sende kalabilir.
¿ No es posible que la compañía que los hace vendiera más de un pantalón?
Pantolonu yapan şirketin birden fazla yapacağı aklına gelmedi mi?
En la escalera con el pantalón bajo.
Merdivende, pantolonu inik halde. Tecavüze uğramış galiba.
Luego me arrastró me tiró al piso me arrancó el pantalón y me penetró.
Sonra beni sürükledi yere itti pantolonumu indirdi ve içime girdi.
¡ Ay, caray! También me mojó el pantalón.
Oo, Adamım, Pantolunumda ıslakken görecek beni.
Rompió una ventana, se llevó mi estéreo. Debo haber usado ese pantalón.
O gün üstümde o pantolon vardı herhâlde.
- ¡ Es un pantalón de maternidad!
- Joey, o benim hamilelik kıyafetlerim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]