Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Paraiso
Paraiso Çeviri Türkçe
239 parallel translation
¿ Crees que fué al Paraiso?
- Canım arkadaşım. - Sence cennete mi gitmiştir?
LOS NIÑOS DEL PARAISO
CENNETİN ÇOCUKLARI
Si no hacemos rápido, el se va y regresa al paraiso.
Çabuk olmalıyız! Cennet'e geri dönebilir!
Esto es el paraiso de invierno de Nueva Inglaterra?
Burası kış sporlarının yapıldığı New England Vermont'mu?
Se supone que es el paraiso invernal de America.
Burası Amerikanın kış oyunları pisti olmalı.
- Las trompetas del paraiso.
- Borazanlar Harry'i uğurluyorlar.
El paraiso terreno, es mi paraiso.
Dünyevi cennet, benim cennetimdir.
Cegados y extrañados, ellos contemplaban el paraiso terrenal.
Gözleri kamaşmış ve sendeleyerek dünyevi cenneti seyrederler.
Mal pronunciado a la francesa : Valpagaisó. ... es Val-paraíso.
Valparaiso'nun Fransızca söylenişi çok kötü "Val Paraiso" şeklinde söyleniyor, "Cennet Vadi" anlamına geliyor.
"ESA CARA DEL paraiso"
"CENNETİN BU TARAFI"
En el Paraiso. Ahi estamos.
Nirvanaya ulaşmış olmalıyız.
- Bienvenido al paraiso.
İki kez mi? Cennete hoş geldin.
CALLE PARAISO
PARADISE SOKAK Hızlı!
Yo estoy muerta. Y no estoy en el paraiso si tengo que preocuparme por ti "'.
Ve senin için üzülmekten mutlu olamıyorum'derdi. "
Está en el paraiso.
O cennette.
- Nadie quiere que la cárcel sea un paraiso.
Hiçkimse hapishanenin çocuk oyun alanı olmasını istemiyor.
Igual que el paraiso recuperado.
Sanki cennet geri kazanılmış gibi.
Si, la leche del Paraiso.
Evet, süt cenneti.
No es tan malo como el SIDA. De otra forma la homosexualidad sería el paraiso en la tierra.
Yoksa yeryüzü homoseksüellikten geçilmezdi.
Vengaremos la muerte del embajador sudafricano del ministro del exterior Mauricio Burguenobo de Roberto Cuoma del Coronel Rosario de Gutiérrez y Molina y del alcalde de El Paraíso.
Hiçbirinin kanı yerde kalmayacak ; ... ne Güney Afrika büyükelçisinin ne dışişleri bakanı Mauricio Borgenovo'nun ne Roberto Cuoma'nın ne Binbaşı Rosario'nun, ne Guiterrez'in, ne Molina'nın ne de El Paraiso Valisinin.
Esto es el Paraiso.
Burası cennet.
Paraiso, paraiso.
Cennet, cennet.
Te llevaré al verdadero paraiso, Giuseppi Mayart!
Şimdi seni gerçek cennete götüreceğim, Giuseppi Mayart!
Bienvenido al paraiso, Cadete.
Cennete hoşgeldin, Onbaşı.
Cuando ella me ve, me sonríe y yo digo : "¿ Te acuerdas de nuestra partida de besos?" El Paraiso.
Monica beni her gördüğünde gülümser ; ben de ona "Yerde nasıl hayvanlar gibi düzüşmüştük, değil mi?" derim. Gerçekten de cennette gibiydik!
. Es como sacado de "Aventuras en el Paraiso".
Bu "Cennet Maceraları" ndan fırlamış gibi.
Las puertas del Paraiso se me habían cerrado.
Cennetin kapıları sadece yüzüme kapanmak için açılmıştı "
Porque, si no fuera por el calor infernal los bichos y el olor de tus pies friendose Podria pensar que estamos en el paraiso.
Bin derece sıcak, uçuşan palmiye böcekleri ve senin kavrulan ayaklarının kokusu olmasa cennete olduğumuzu sanabilirdim.
¡ Las puertas del paraiso... una de las siete maravillas del mundo!
Cennetin Kapıları... Dünyanın yedi harikasından biri!
Mi pequeño... puertas del paraiso.
Cennetin Kapıları...
Cuando terminé con Nueva Halana era un paraiso.
Yeni Halana'dan geçtiğimde bir cennetti.
En el paraiso no hay tiempo, ni edad, ni santuarios.
Cennet zamandan ve mekândan münezzehtir.
Es fácil ser un santo en el paraiso, pero los Maquis no viven en el paraiso.
- Maquis. Maquis, sorumsuz, öfkeli kişilerden oluşan bir grup.
Erase una vez o quizás dos veces, un paraiso fantástico llamado PepperLand.
Bir varmış bir yokmuş... Veya belki... "Pepper Land" adında esrarengiz bir cennet varmış.
Las comparaba con aquellas del pasaje en el Paraiso Perdido cuando el paraiso se hunde después del Diluvio.
Eskiden onları Kayıp Cennet'teki büyük selden sonra yok olan cennet ile ilgili pasajlarla karşılaştırırdım.
Soy demasiado viejo para creer en los primeros padres en el paraiso.
Yaşım o kadar ileri ki, cennetteki ilk aileye bile inanmıştım.
Si vamos a viajar juntos... verá que lo recordaremos... como un paraiso de lujo.
Eğer beraber seyahat edeceksek şu ana geri dönersek, burasının dünyanın en rahat yeri olduğunu düşüneceksin.
Esta es la historia : un joven loco, lleno de nobles principios e ideales, pensando que él encarna la justicia, es tirado en paracaidas en un paraiso terrenal donde nadie dicta una condena.
Afili ideallerle dolu, kendini adaletin vücut bulmuş hali sanan genç bir aptalın hiç kimsenin umurunda olmayan bir yeryüzü cennetine paraşütle atlamasının hikayesi.
¿ Problemas en el paraiso?
Cennette sorun mu var?
Mama en el paraiso.
4 sene olmuş. Haberin yok muydu?
Estoy muy lejos, en el paraiso.
Ben senden çok uzaktayım ama, cennetteyim.
Pensáis que estáis a salvo en este "paraiso" vuestro, pero no.
Sen burada güvende olduğunu düşünüyordun. bu "cennete" ama güvende değilsin.
Después de vivir en los barracones, esto va a ser un paraiso.
Geçen yılı askeri öğrenci koğuşlarında geçirdikten sonra burası cennet gibi olacak.
No queda nada vivo en lo que antes se llamaba el Paraiso Latino.
Bir zamanlar Latin cenneti denilen yerden eser kalmadı.
Lo haces sonar como el paraiso.
Cennetmiş gibi anlattın.
EL PARAISO DEL MAS ALLA
BAŞKA BİR DÜNYA
Al Paraiso Secreto. Es increíble.
Saklı Cennet'e, acayip bir yerdir, ha!
Paraiso, no?
Muhteşem, değil mi?
Fuera del control de la sede central se encuentra el paraiso.
- Nedir?
EL ORDEN ES LA PRIMER LEY DEL PARAISO
İntizam, Cennetin İlk Kuralıdır
Un paraiso artificial logrado con un sistema de control meteorológico.
Burası yapay olarak oluşturulmuş bir cennet