Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Persona
Persona Çeviri Türkçe
73,644 parallel translation
Está bien. ¿ Puede darme un nombre? ¿ La persona que lo hizo?
Peki bana bunu yapan kişinin adını verebilir misiniz?
Tu problema es que la única persona que te importa algo eres tú mismo.
Senin sorunun sadece kendini umursaman.
Era una buena persona.
Çok iyi bir insandı.
Ya te has llevado a una persona de la Tierra.
Dünya'dan birini aldın zaten.
¿ Por qué Beeker se aparecería aquí en persona y ponerse en riesgo?
Arıcı neden aranızda şahsen görünsün ki? Ve kendini riske attı?
Aquí hay una petición muy especial para cierta persona en la sala Fosdick.
"Fosdick Koğuşundan birisi.. .. için özel bir istek geliyor."
Entonces, ¿ la persona tiene la sangre seca?
Yani bu kişinin kanı kuru mu?
Cuando alquilas un auto, no pagas por persona.
Araba kiralarken kişi başı ödemezsin ki.
Es un color poderoso, pero Nick ciertamente no es el tipo de persona que usa corbata, aunque es cierto que no sería Nick...
Gücü simgeler ama Nick kravat takan biri değildir,
No querrás que Diana vea sangre en tu cabello... o cualquier otra persona.
Diana'nın saçında kan görmesini istemezsin... Ya da başka birinin.
Así que ¿ podemos encontrar a la persona que se llevó a mi hijo?
Oğlumu kaçıran kişiyi bulabilir biyiz lütfen?
Bueno, ¿ cuántos bebés se puede comer una persona?
Bir adam kaç çocuk yiyebilir ki?
Digo, espero que no sea una persona discapacitada o algo así.
Yani, umarım engelli kişi veya birşey değildir.
Es una persona de interés en una investigación de asesinato.
Bir cinayet soruşmasıyla ilgili.
Jamás existió otra persona que no fueras tú para mí.
Benim için başkası olmamıştı.
Pero no veo a Eve como el tipo de persona que se pase mucho tiempo, ya sabes... mirándose.
Ama Eve'i bir tür insan olarak görmüyorum Çok zaman harcadık, biliyorsun... aynalama.
Tenemos que establecer dónde estaba antes y después de su muerte, ya que fue la última persona en verla con vida... además de quien la mató.
Ölümünden önce ve ölümünden sonra bulunduğunuz yeri belirlemeliyiz, Onu hayatta görmek için son kişi olduğun gibi görüyorsun... Onu kim öldürdü.
Así que Dev no es la primera persona desaparecida en esa zona general.
Bu yüzden Dev, kayıp ilk kişi değil Bu genel alanda.
Matar unos cuantos animales no es lo mismo que matar una persona.
Birkaç hayatı öldürmek, bir insanı öldürmekle aynı şey değildir.
Debemos hablar con esta persona.
Bu kişiyle konuşmalıyız.
Creo que me confunde con otra persona.
Sanırım beni başkası için yanlış anlıyorsun.
La moneda se pone en la boca de una persona muerta para permitirle cruzar el río Styx.
Onları Styx Nehri'ne geçmek için Ölü nün ağzına para koyarlardı
Apuesto a que es una persona muy enojada, ¿ no?
Sen de az öfkeli kerata değilsin, değil mi?
y ni me voy a dar cuenta que, No habre ayudado a una sola persona en 10 años.
ve sonra eminim önümüzdeki 10 yıl kimseye yardım edemem.
Fue mi culpa, debes empezar hoy, pero lo que puedo hacer es dejarte entrar, asi seras la primer persona que vean cuando entren
Bana kalsaydı, bugün başlardın ama tek yapabileceğim seni içeri almak böylece içeri girdiklerinde görecekleri ilk kişi sen olacaksın.
Y por que no se lo decis a la misma persona que lo saco de la carcle?
Peki niye onu dışarı çıkaran adama gitmiyorsun?
Pero en este caso no es una persona, son dos, y en este momento, los dos están perdiendo.
Ama bu olayda sadece bir değil iki kişi var ve şu anda ikisi de kaybediyor.
Me parece que le debo una cerveza a esa persona.
O kişiye bir bira borcum var gibi duruyor.
Solo para que quede claro... soy esa persona.
Açık olalım, o adam benim.
- Bueno, ¿ puedes entender qué tan devastador puede ser eso para una persona?
- Bunun insanı nasıl mahvettiğini anlayamıyor musun?
Resultó ser que la única persona que sabía que era un fraude desde hace años, es quien maneja la clínica.
Sahtekâr olduğumu yıllardır bilen bir adam, klinik işletiyormuş.
- En persona, y si no salgo de aquí con una cita en mis manos, te darás cuenta de lo que eso significa, porque Rachel Zane merece presentar su caso.
- Ta kendisi ve buradan elimde bir randevu kağıdıyla çıkmazsam bu ismin ne anlama geldiğini öğreneceksin çünkü Rachel Zane kendi görüşünü bildirmeyi hak ediyor.
Desearías estar relacionado a una mujer con la que quieres tener sexo. Sería una cosa si no fueras un monje budista, pero apenas eres siquiera una persona regular y funcional. ¿ Sabes qué?
Sevişmek istediğin kadınla akraba olma hayali kuruyorsun yani.
Sí, ¿ cuál persona es mi alma gemela?
- Evet. Hangisi gerçek ruh eşim?
A Eleanor, Eleanor real, y una tercera persona teórica.
Eleanor, gerçek Eleanor bir de varsayılan üçüncü bir kişi.
Hombre, eres una buena persona.
Tanrım, iyilik timsalisin resmen.
¿ Es con esa persona?
Evlendiğin kişi şu mu?
Y Jason es una persona que estuvo cerca de mí, y luego me pidió que me casara con él, y no hay nada en mi protocolo que prohíba específicamente que eso suceda.
Jason yanımda olan biriydi ve bana evlenme teklifi etti. Protokolümde bunu sınırlayan herhangi bir madde yer almıyordu.
Ella es una gran persona.
Kendisi gerçekten çok iyi biri.
- Si esta fuera una persona al azar que conectaste en un juego de Diamondbacks en el estacionamiento detrás del Port-a-Potties... No basado en un ejemplo real... Yo diría que la dejarás, pero, esta es tu alma gemela.
Eğer durum Diamondback maçında park alanında yiyiştiğin alelade bir kadından ibaret olsaydı kesinlikle farazi bir örnek bu sessizliğini koru derdim ama burada ruh eşin söz konusu.
- Tienes que ser una buena persona para quedarte aquí, y no puedo ser una buena persona, al menos que me vaya.
Burada kalabilmem için iyi olmam gerekiyor iyi olabilmem içinse buradan ayrılmam.
Realmente creo que ella es una buena persona.
Gerçekten iyi bir insan olduğuna tüm kalbimle inanıyorum.
Se estaba sacrificando. Porque ella es una persona maravillosa, desinteresada...
Kendisini feda etti çünkü o kadar özverili bir kişiliği...
Bueno, dado que ella es la única persona en el vecindario, supongo que este es el luga...
Buradaki tek kişi olduğunu düşünürsek sanırım şu ev -
Así que la pregunta era, ¿ si te darían crédito por todos los puntos de buena persona o no?
O zaman esas soru bu iyiliklerin puanı senin için sayıldı mı? Aynen öyle.
Se suponía que Eleanor estaría en el Mal Lugar, llegó aquí por accidente, asumió la identidad de otra persona, y ahora ha escapado.
Eleanor Kötü Yer'e gitmeliyken yanlışlıkla buraya getirildi. Başka birisiyle karıştırıldı şimdiyse kaçak durumda.
Eleanor es una persona magnífica que ha crecido enormemente en su tiempo aquí.
Eleanor burada büyük gelişme kaydetmiş muhteşem bir insandır.
Ir voluntariamente rumbo al Mal Lugar demuestra que ella es una persona desinteresada.
Gönüllü olarak Kötü Yer'e gidiyor olması bile özverisinin kanıtı.
Eleanor Shellstrop es una mala persona.
Eleanor Shellstrop kötü biridir.
Eres una persona muy interesante, Eleanor.
Sen gerçekten ilginç birisin Eleanor.
Me voy, así que sólo tendrán que elegir a una persona más.
Sonuç olarak gidiyorum aranızdan birini seçmeniz kafi.