Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Podías
Podías Çeviri Türkçe
8,446 parallel translation
Le despediste porque no podías despedirme a mí.
Onu kovdun çünkü beni kovamıyordun.
Desde que era un niño, podías verlo.
Bunu küçük bir çocukken bile görebilirdin.
Creo que dijiste que no podías violar esa cerradura.
- Hani bu kilit açılmazdı.
Me dijo, hace tiempo que tú no podías... hacer que la canción funcionara.
Annem zamanında şarkıyı adam edemediğini söylemişti.
Dime, ¿ cómo sienta que tu hija pueda con algo... que tú no podías?
Küçük kızının senin yapamadığın bir şeyi yapması nasıl bir duygu?
Porque podías escupir muy lejos.
Çünkü öyle uzağa tükürebilirdin ki.
Antes, cuando en realidad podías hacer trabajo policial.
O zamanlar gerçekten polislik yapabiliyordun.
Nena, ni siquiera podías estar allí para ti misma.
Bebeğim kendine bile destek olamadın ki.
Siempre dijiste que no podías recordar nada.
Her zaman hiç bir şey hatırlamadığını söyledin.
Te quedas ahí parado y me dejas morir... pero no podías matarme tú mismo.
Yani orada öylece durup ölmeme izin vereceksin, öyle mi? Ama beni kendin öldüremiyorsun.
Sabía que podías hacerlo.
- Yapabileceğini biliyordum. - Teşekkürler baba.
Podías haberlo hecho por teléfono.
Bunu telefondan da yapabilirdik.
Mira, sé que Mike dijo que no podías hablar del caso Lobos, pero, quiero decir, aquí afuera no se enterará, ¿ verdad?
Dinle, Mike'ın Lobos hakkında konuşamazsınız dediğini biliyorum ama bu işi çözemeyecek, değil mi?
Así tú podías ordenar lo que querías.
Sen istersen başka sipariş verebilirsin.
Podías coger veinte dólares y transformarlos en ocho horas de apuesta.
20 $ alabilir ve onu sekiz saatlik kumara dönüştürebilirdin.
Si no podías ayudarme, ¿ Por qué estuviste de acuerdo en venir?
Madem yardımcı olamayacaktın neden gelmeyi kabul ettin?
Podías llamar anoche para avisarme de que estabas.
Söyler misin, dün, kalacağım demek için neden beni aramadın?
Sé que es una locura, pero sabía que podías salvarme si yo saltaba.
Delice biliyorum ama atlarsam beni yakalayacağını biliyordum.
Te dije que podías tenerlas esta noche.
Onlara bu gece bakabilirim demiştin.
Con la perspectiva de una campaña invernal... y de que las provisiones de grano escaseasen, sólo tú podías firmar un alto el fuego y llamarlo victoria.
Kış savaşı beklentisi var. Tahıl tedariki de azalıyor. Sadece sen bir ateşkes imzalayıp buna zafer diyebilirdin.
Incluso antes de que fueras uno de los bendecidos podíamos sentirlos, podías saber que estaban allá afuera.
Daha öncesinde de sen kutsanmışlardan biriydin. Onları sezebiliyordun. Varlıklarından haberin vardı.
Incluso antes de que fueras uno de los bendecidos, podías sentirlos.
Daha öncesinde de sen kutsanmışlardan biriydin. Varlıklarını sezebiliyordun.
¿ Por qué no podías esperar por mí?
Neden bekleyemedin?
En realidad no podías tener sexo antes de casarte.
Evlenmeden önce seks yapamazdın.
Antes podías con un carné.
Gün içinde bir ehliyet geri döndü.
Cuando Bonacieux estaba vivo, no podías dejarle.
Bonacieux hayattayken onu bırakamıyordun.
¿ No podías traerlo más discretamente, ponerlo en alguna habitación trasera?
Kimse görmeden getirseydin adamı olmaz mıydı?
Él sabía que no podías decir que no.
Reddedemeyeceğini biliyordu.
A nadie le preocupaba de lo alto o lo rápido que podías volar.
Kimse ne kadar hızlı ya da uzağa uçtuğumuzla ilgilenmezdi.
¿ Cómo podías estar seguro?
Nasıl emin olabildin?
- Podías habérmelo dicho... pero no, tenías que inventarte una historia sobre lo bien que estaría ese sitio para Doris.
- Ama önemliydi. - Söyleyebilirdin ama yok Doris için iyi bir yer olabileceğini düşündüğün bir hikaye uyduracaktın.
¿ Todos esos años fingiendo que no podías caminar para manipularme?
Tüm o yıllar boyunca sırf beni yönlendirebilmek için rol mü yaptın?
Y si hubiera sabido que podías ser tan caprichosa sobre todo esto...
Ve senin her şey hakkında kaprisli olacağını bilseydim...
- ¿ Qué haces tú aquí? - De repente pensé que te podías morir, sentí que tenía que venir y verte.
- Bir anda, ölebileceğini düşündüm ve buraya gelip seni görmem gerektiğini düşündüm.
¿ Porque nunca podías estar seguro?
Çünkü hiçbir zaman emin olamadın.
Podías haber conservado... un rastro de humanidad.
İnsanlığının bir parçasını koruyabilirdin.
Podías haber afrontado lo que hiciste... haber aceptado tu castigo.
Yaptığınla yüzleşip, cezanı çekebilirdin.
Sé que no hemos hablado, desde, 1983 cuando te pregunté si podías hacer que Ray Lamoy me besara en séptimo grado.
Biliyorum, 1983'ten beri, Ray Lamoy'a 7. sınıfta beni öpmesini sorduğumdan beri konuşmadık.
Aun así, ni siquiera podías dar en el blanco antes... y mucho menos tres disparos en la cabeza.
Yine de, üç kafadan vuruşu bırak daha önce hedefi tutturamadın.
Porque no podías parar, no podías ir más despacio.
Çünkü düz... ya da yavaş olamazdınız.
Pero no podías verlo, ¿ sabes?
Ama göremiyorsun.
No podías mantenerte alejado.
Uzak duramadın, değil mi?
¿ No podías convertirme en algo cool?
Beni daha harika bir şeye dönüştüremez misin?
¿ Pensabas que podías escapar a mis lentes, hijo?
Aha! Benim gözlüklerimden kaçabileceğini mi sanıyorsun, evlat.
¿ Qué te hace pensar que podías hacerlo sin mi permiso?
Sana, iznim olmadan insanları soyabileceğini düşündüren nedir?
Dijiste que había cosas que no podías decirme, porque querías protegerme.
Beni korumak istediğin için bana söyleyemediğin şeyler olduğunu söyledin.
Cuando saliste del purgatorio, dijiste que no podías evitar ver la belleza a tu alrededor.
Araftan ilk geldiğinde, etraftaki güzelliği görebildiğini söylemiştin.
Anita dijo que podías conducir.
Anita araba kullanabildiğini söylemişti.
- Podías haber venido a decírmelo.
- Gelip bana anlatabilirdin.
¡ Podías haberlo detenido!
Durdurabilirdin!
Nunca supe cómo podías aguantar tanto.
Nasıl becerdiğini hiç çözememiştim.