Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Poseidón
Poseidón Çeviri Türkçe
300 parallel translation
- Se lo ordeno. - El Poseidón es delicado y no debe tratarse como chatarra.
- Lanet olsun adam Poseidon hurdalığa atılmak için fazlasıyla iyi.
¡ Aquí el Poseidón!
Burası S.S. Poseidon.
Me gustaría anunciarles antes de comenzar a los productores de "Infierno en la torre" "La aventura de Poseidón", "Terremoto"...
Başlamadan önce Towering Inferno ( Gökdelen Yangını ), Poseidon Adventure ( Poseidon Macerası ), Earthquake ( Deprem )'in yapımcılarını sunmak istiyorum.
El sueño del barón... es ver el sol salir del mar... entre los pilares del templo de Poseidón en Sunión... anunciando el nacimiento del nuevo siglo.
Byron'un hayali... yeni yüzyılını doğuşunu haber veren güneşin... denizden, Sunion'daki Poseidon tapınağının... sütunları arasından yükseldiğini görmekti.
Este es el templo de Poseidón.
Bu Poseidon tapınağı.
Atenea y Poseidón.
Athena ve Poseidon.
A Atenea le dedicaron el Partenón, y en el cabo Sunión, levantaron en honor a Poseidón, este templo dórico de mármol, que brilla y domina el entorno, espléndido en su blancura, sobre una roca... salpicada por la espuma del mar.
Athena'ya Parthenon'u adadılar. Ve Sunion Burnunda, Poseidon'un onuruna... kabaran köpüklerin yaladığı yalçın kayalıkların üstünde... ışıltısıyla hakim, beyazlığıyla görkemli... bu mermerden, dorik tapınağı inşa ettiler.
Poseidón ordeno que levantes el viento y el mar.
Saygıdeğer Poseidon sana bir deniz fırtınası çıkarmanı emrediyorum.
Convence a tu Señor Poseidón de que envíe al lKraken a la ciudad.
Poseidon'u ikna et ; Kraken'ı şehrin üzerine salsın.
Poseidón la sedujo.
Poseidon onu baştan çıkardı.
También suizo. Pero éste es un Poseidón.
O da İsviçre malı, ama markası Poseidon.
Poseidón.
Poseidon.
Porque puedo entrar en un Poseidón en media hora.
Çünkü... Poseidon'a yarım saatte girebilirim.
"Las Aventuras del Poseidón". - Claro, sí.
"The Posedion Adventure".
Juro por Poseidón que quemare tu barco.
Poseidon üzerine yemin ederim ki, tekneni yakarım.
Imitaba a Shelley Winters en La Aventura de Poseidón.
"The Poseidon Adventure" daki Shelley Winters'ı taklite ediyordum.
Otro tesoro que le he robado a Poseidón.
Poseidon'dan çalabileceğim başka bir hazine.
Poseidón y Atenea querían Atenas.
Poseidon ve Athena'nın ikiside Atina'yı istiyormuş.
Poseidón hizo brotar un manantial sobre la Acrópolis y Atenea hizo un hermoso olivo que nacía del suelo rocoso.
Poseidon Akropol'de bir pınar meydana getirdi. Ve Athena'da kayalık toprakta güzel bir zeytin ağacı filizlendirdi.
Nadie recuerda que Poseidón estaba muy enfadado o que el árbitro sólo reflejaba la voluntad del pueblo.
Hiçkimse Poseidon'ın çok sinirli olduğunu... ya da hakemin sadece insanların isteğini yansıttığını hatırlamıyor.
Nadie recuerda que Poseidón lanzó una maldición sobre el árbitro o que el nombre del árbitro era Cécrope.
Hiçkimse Poseidon'ın hakemin üzerine bir lanet yerleştirdiğini... ya da hakemin adının... Cecrops olduğunu hatırlamıyor.
La maldición de Poseidón fue que nunca podría regresar a tierra hasta que el amor me redimiera.
Poseidon'ın laneti asla karaya geri dönemeyeceğimdi, ta ki... - sevgi beni kurtarana kadar.
Es cara o cruz para ver a quien odio más... -... Poseidón o Atenea.
Kimden daha fazla nefret ettiğim arasında bir yazı tura, Athena'dan mı yoksa Poseidon'dan mı.
el tesoro de Poseidón.
Poseidon'ın hazinelerinin.
Todas las riquezas que Cécrope le robó a Poseidón están en ese barco.
Cecrops'ın Poseidon'dan çaldığı bütün zenginlikler o gemide.
No le doy nada a Poseidón, cuando puedo evitarlo.
Kaçınabildiğim zaman, Poseidon'a hiçbir şey vermiyorum.
A mí me parece que le has dado todo a Poseidón incluida la esperanza.
Bana Poseidon'a herşeyi vermişsin gibi görünüyor... umut da dahil.
Fue tres días antes del solsticio de verano 27 años después de que Poseidón me maldijo.
Yaz gündönümünden üç gün önce, Poseidon beni lanetledikten 27 yıl sonraydı.
Fue cuando iba a ver a Terai que Poseidón se elevó de las aguas.
Poseidon sulardan ortaya çıktığı zaman, ben Terai görmek için yoldaydım.
Entonces Poseidón creó Caribdis el gran remolino, como recordatorio.
Sonra Poseidon Charybdis'i, güçlü girdabı yarattı, hatırlatıcı olarak.
Poseidón lo creó.
Onu Poseidon yarattı.
¿ Qué quieres, Poseidón?
Ne istiyorsun, Poseidon?
¡ Tú hiciste las reglas, Poseidón!
- Kuralları sen koydun, Poseidon!
Gracias por la oferta, Poseidón, pero nos gusta el olor del océano.
Teklif için sağol, Poseidon. Ama biz okyanusun kokusundan hoşlandık!
Poseidón está tratando de hacernos las cosas difíciles.
- Poseidon bizim için işleri zorlaştırmaya çalışıyor.
Créeme, Poseidón es mucho más tortuoso.
İnan bana, Poseidon çok daha dolambaçlı. - Savaşçı Prenses?
Nos preguntamos si vas a vencer la maldición de Poseidón otra vez.
Biz... biz tekrar Poseidon'ın lanetini yenebilecek misin diye merak ediyoruz.
Obviamente Poseidón no quiere que lleguemos a Caribdis.
Besbelli Poseidon bizim Charybdis'a ulaşmamızı istemiyor.
¿ Miedo de Poseidón?
Poseidon'dan korkmak mı?
- No de Poseidón.
Poseidon'dan değil.
Si Poseidón no pensara que yo planeaba algo, no me habría ofrecido la libertad.
Eğer benim birşeylerin üzerinde olduğum düşünmeseydi, Poseidon bana özgürlüğümü teklif etmezdi.
Tú no comenzaste esto ; fue Poseidón.
Bunu sen başlatmadın, Poseidon başlattı!
Si vienes a regodearte, Poseidón ¡ ahórratelo!
- Eğer zevkle seyretmek için geldiysen, kendine sakla!
¡ No, Poseidón!
Hayır, Poseidon!
Creo que Poseidón se delató cuando dijo que Cécrope no sabía dónde buscar.
Sanırım Poseidon Cecrops'ın nereye bakması gerektiğini bilmediğini söylediği zaman ele verdi.
Ni siquiera Poseidón pudo quitártela.
Poseidon bile bunu elinden alamadı.
Exacto, el gran dios Poseidón.
Doğru, büyük Tanrı Poseidon.
El Poseidón no es un barco.
Görüyorsunuz, Poseidon gerçek bir gemi değil.
Soy el Capitán Harrison, del Poseidón.
Ben S.S. Poseidon'un kaptanı Harrison.
Aquí el Poseidón.
Burası Poseidon.
¡ Poseidón!
- Geri çekilin! - Poseidon!