Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Problema
Problema Çeviri Türkçe
110,043 parallel translation
Podrías decir que cuando tengas un problema conmigo, lo arreglarás conmigo en lugar de ir a mis espaldas.
Şu andan itibaren benimle bir sorunun varsa arkamdan iş çevirmek yerine benimle halledebilirsin.
Tenemos un problema.
Bir sorunumuz var.
Pero si no es unánime, tendremos un gran problema.
Ama oybirliği olmazsa, büyük bir sorunumuz olacak.
Ningún problema por aquí.
Sorun yok.
¿ Tienes un problema con que yo tome las decisiones?
Kararları benim vermemle ilgili problemin var mı?
Ningún problema.
Sorun yok.
¿ Cuál es tu problema?
Senin derdin ne?
¿ Cuál es tu problema, eh?
- Senin derdin ne?
Si tengo problemas de hormigas porque tú los tienes, tendrás un problema conmigo.
Senin karınca sorunun olduğu için karınca sorunu yaşarsam ikimizin arasında bir sorun çıkar.
Si Abby está teniendo un problema adolescente típico qué le pasa a cualquier familia típica, como la nuestra, en vez de castigarla, tendría que mostrarle compasión.
Abby, bizimki gibi sıradan her ailede görülen sıradan bir ergen sorunu yaşıyorsa onu cezalandırmak yerine ona anlayış göstermelisiniz.
Creo que el problema fue que de verdad empecé a creer que podía pasar.
İşin üzücü yanı sanırım bunun gerçekleşebileceğine inandırmışım kendimi.
Pero tenemos un problema
- Ama bir sıkıntı var.
Porque movimos cielo y tierra para salvarte el pellejo, y no tengo problema en devolverte a esa situación.
Çünkü senin işi halletmek için yapmadığımız şey kalmadı. Yaptıklarımızı iptal etmekte bir an olsun tereddüt etmem.
¿ Y no ves un problema con ese patrón?
İşte bu döngüde sana yanlış gelen bir şey yok mu?
Bueno, el problema de mi cliente es que no cumplen su reclamo y no puede mantener a sus hijos.
O halde müvekkilimin sorunu sigorta parasını vermediğiniz için çocuklarına bakamıyor olması.
El problema es que el Sr. Ross nunca fue a Harvard.
Buradaki sorunsa Bay Ross'un aslında Harvard'ta hiç okumamış olması.
Anoche te pregunté si tenías algún problema con que tomara las decisiones y dijiste que no.
Dün kararları vermemle sorunun var mı diye sordum ve olmadığını söyledin.
El único problema con eso es que fui a 15 bufetes antes de recurrir a usted, y ninguno hubiera tomado mi caso por culpa de esa foto.
Asıl sorun sizden önce on beş farklı şirkete daha gitmiş olmam. Ama o fotoğraf yüzünden hiçbiri davamı kabul etmedi.
¿ Hay algún problema?
Burada sorun mu var?
Si tengo que tirar estas cervezas, vas a tener un problema.
Eğer bu biralar dökülürse bu senin için sorun olur.
- No hay problema.
- Sorun değil.
Solo hay un problema, oficial Morse.
Ufak bir sorun var memur Morse.
Y eso... sería un grave problema.
Ve bu da büyük büyük bir problem olurdu.
Si tienes algún problema con eso, vete a quejarte al jodido Consejo.
Bir derdin varsa siktiğimin yönetim kuruluna gidersin.
Entiendan el problema...
Sorununu anlamaya ça...
No hay problema.
Sorun değil.
- A ver si te puedo ayudar. No hay problema.
Gerçekten hiç sorun değil.
Hicimos que un doctor se ocupara del problema, un problema muy pequeño, a decir verdad.
Doktor sorunlarını çözdü. Açıkçası... çok ufak bir problem.
Relatar tus antecedentes de arresto no ayuda a solucionar el problema.
Sabıka kaydın bu sorunu çözemez.
Pero sabemos que nada de eso importa si no podemos resolver nuestro problema más urgente.
Ama şunu biliyoruz ki... en büyük sorunu çözmezsek bir anlamı kalmaz.
Eso no es un problema. Sin su apoyo, no tendremos éxito.
Onların desteği olmadan başaramayız.
Se la devoró sin ningún problema.
Minik Angela sütünü içti mi? Hepsini içti.
¿ Hay algún problema?
Bir sorun mu var?
- Ese no es tu problema.
- Bu senin sorunun değil.
Ya no es problema mío, ¿ no?
Artık benim sorunum değil, ha?
El problema es que no me siento vieja.
Sorun şu ki kendimi yaşlı hissetmiyorum.
Si queréis ir a por Caputo, genial, pero el verdadero problema es que esas zorras tienen un arma.
Caputo'yu suçlayacaksanız buyurun. Ama bence asıl sorun bu çatlak karıların bir silahı olması.
Entonces ya no es tu problema.
Artık senin derdin değil.
Mientras el mundo trata de resolver el problema de la esterilidad, ha surgido una nueva amenaza, los híbridos... criaturas de laboratorio que amenazaban la costa oeste.
Dünya kısırlık problemini çözmeye çalışırken... yeni bir tehdit ortaya çıktı... melezler... Batı Kıyısı'nı tehdit eden laboratuvarda üretilmiş yaratıklar.
¿ Ves? Ese es el problema de la Zona Temporal.
Zaman Bölgesi'nin sorunu da bu.
- Sí. Cada problema a su tiempo.
Her seferinde tek sorun yeter.
¿ Cuál es nuestro otro problema?
Diğer sorunumuz ne ki?
Ciertas las dos cosas... Pero Gertie es problema mío.
İkinizin dediği de doğru ama Gertie de benim sorunum.
¿ Cuál es el problema?
Asıl sorun ne?
El problema es que ella trae muerte y destrucción.
Sorun onun ölüm ve yıkım getirmesi.
De acuerdo, ¿ ese... es como un problema aquí en la Tierra o...?
Tamam... Yoksa bu dünyada bir problem olarak mı...
Ese es precisamente el problema.
Sorun tam olarak bu.
Lo creas o no, tengo un problema de chicas.
Bilirsin işte. İster inan ister inanma ama kız meselesi.
No es un problema, ¿ no?
Sorun olmaz, değil mi?
Oye, he estado pensando en una solución para nuestro problema.
Problemimize bir çözüm düşünüyordum.
Y las comisarías, mi padre tuvo un problema con las fuerzas de la ley, es como todo un... no lo sé.
Sanki bütün... bilemiyorum.