English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Pérdida

Pérdida Çeviri Türkçe

16,325 parallel translation
Y qué pérdida de tiempo. ¿ Qué?
- Ne zaman kaybı be.
En cuanto a la pérdida del sentido creo que Charles tuvo algo llamado síncope relacionado con el estrés.
Bilincini kaybetme konusunda ise bence Charles'da stres kaynaklı baygınlık dediğimiz şey görüldü.
Esto es una pérdida de...
Bu vakit kaybı...
Se busca indemnizar la pérdida de un ojo, con un único pago por la suma de... 200 dólares.
Göz kaybı karşılığında tazminat talep ediliyor. Tek seferde ödenecek şekilde, toplamda 200 dolar değerinde.
- Es una pérdida de tiempo.
Bir ses eklentisi var.
" citando su persistente visión doble, pérdida de memoria
" kalıcı görme bozukluğu, hafıza kaybı
Perder el fuerte significaría la pérdida del oro.
Hisar giderse altınlar da gider.
Pérdida de razón, rabia...
Sağduyu kaybı, asabiyet...
Pedazo de Carne 35 es sensible a la temperatura, además de la hinchazón obvia y la pérdida de hombros.
Et tabakası 35, bir şişkinlik ve omuz kaybına ek olarak sıcaklığa duyarlı.
Tienes suerte de que las balas no dieran a otros órganos vitales, pero a la vez, hubo una pérdida masiva de sangre.
Mermi diğer hayati organlara gelmediği için çok şanslısın. Ama yine de çok kan kaybettin.
Con respecto a la pérdida de memoria, podría estar fingiendo, exagerando o simplemente simulando.
Hafıza kaybı konusunda ise, rol yapıyor, abartıyor ya da basitçe hasta numarası yapıyor olabilir.
Aplicación del protocolo de pérdida... en acción.
Projeyi sonlandırma işlemi... devrede.
Simplemente no me gusta pasar el tiempo con la gente que me parece que es una pérdida de tiempo, y me pone ansiosa.
İnsanlarla zaman geçirmeye bayıImıyorum. sadece... zaman kaybı, ve beni - şüphelendiriyor.
Parece que el Sr. Spector ha sufrido alguna pérdida de memoria.
Görünüşe göre Bay Spector bir hafıza kaybı yaşıyor.
Hay una ausencia de evidencia para establecer infarto... pero esto de aquí sugiere una pérdida de diferenciación entre materia gris y blanca.
Damar tıkanmasına dair bir bulgu yok ama gri-beyaz madde farkının kalkmasına dair bir önerme var.
Ahora que puede estar en consonancia con la lesión isquémica en la región del lóbulo temporal frontal, pero no puedo decir que explique la pérdida de la memoria.
Ön lobda iskemik hasar ile uyumlu olabilir bu ama hafıza kaybını açıkladığını söyleyemem.
Ha recibido por cuatro días antibióticos intravenosos de amplio espectro, pero debo recordarle, debido a la pérdida de su bazo, necesitará antibióticos profilácticos de por vida.
Dört gündür damardan antibiyotik alıyorsun ama unutma ki dalağını kaybettiğin için ömür boyu tedbir amaçlı antibiyotik alman gerekecek.
Mis condolencias por su pérdida...
Kaybınızdan ötürü başsağlığı...
Hubiera sido una gran pérdida de tiempo si al final fuera culpa tuya.
Bunların senin hatan olduğunu düşünmek temiz zaman kaybı olur senin için.
Unos momentos fugaces de felicidad, rodeados de aplastante pérdida y dolor.
Birkaç kısa mutluluk anı büyük kayıplar ve acıyla bastırılıyor.
- Mi pérdida es su ganancia,
- Ama sizce bu uygunsuzdu.
Me desmayé por la pérdida de sangre me desperté en un hospital.
Kan kaybından bayılmışım. Hastanede uyandım.
¿ Harry en Las Vegas? Eso es una pérdida de tiempo.
Vegas'a Harry mi yolluyorsun?
Y la pérdida de un buen agente.
İyi bir ajan heba olmuş.
Señor, lamento mucho su pérdida.
Kaybınız için çok üzgünüm efendim.
¡ No tengo ni puta idea de cómo absorber esta pérdida!
Bu kaybın üstesinden nasıl geleceğimi bilemiyorum.
Es imposible expresar el vacío que deja su pérdida en nuestra comunidad.
Onun yokluğunun bu toplulukta açacağı gediği anlatmak imkânsız.
Pero antes de que suba, quiero que quienes tengan problemas para manejar esta pérdida trágica...
Ama o gelmeden önce trajik bir kayıpla baş etmekte zorlananlar için
Se podria llamar, una perdida de razon momentanea.
Anlık bir mantık kayması olarak düşün.
Haití es una causa perdida.
Haiti, ümitsiz vaka.
- No, no es una causa perdida, no, dijiste que querías ayudar a la gente pobre.
Ümitsiz vaka değil. Yoksullara yardım etmek istediğini söylemiştin.
Debería estar jubilosa por nuestro éxito. Pero la verdad es que me sentía perdida.
Başarımızdan dolayı zafer sarhoşu olmalıydım ama bunun yerine kaybolmuş gibi hissediyordum.
Sin el fundador, yo estaría perdida.
Kurucu olmasa kaybolurdum.
- Estoy perdida.
Ben kayboldum.
Tiene la mente perdida.
Aklı gitmiş.
No sé qué pensar, estoy perdida.
Hayır, ne düşündüğümü bilmiyorum. Kafam karışık.
Realmente estoy perdida.
Kafam çok karışık.
A tu vuelta, eras como un alma perdida.
Eve geldiğin zaman, bir süre uzaklara daldın.
Tienes la mirada perdida.
Uzaklara dalmışsın.
¡ Eres un bala perdida!
Tam bir deli fişeksin!
Tu reputación quizá soporte que te vayas a una empresa menor a luchar por una causa perdida.
Kaybedeceğin belli bir savaşa girmek için vasat bir şirkete geçmekle senin kariyerin bitmez belki.
Los humanos no pueden vivir en paz con los nacidos del barro, y si lo intentamos, sufriremos el destino de la tribu perdida.
İnsanlar çamur doğumluların yanında huzur içine yaşayamaz ve zorlarsak hepimiz kayıp kabileyle aynı kaderi paylaşırız.
No soy responsable de la perdida del 40 % de la fauna aviar o de la aniquilación de la mega fauna.
Kuş ırklarının yüzde 40'ının yok olması ya da büyük hayvanların neslinin tükenmesinden ben sorumlu değilim.
Es porque durante las últimas semanas me he sentido perdida y...
Son birkaç hafta kendimi boşlukta hissettim.
El resultado fue una nave perdida y una tripulación muerta.
Sonuçta bir gemi battı ve koca bir mürettebat öldü.
Lo siento. Los voluntarios se están congregando para buscar a la novia perdida.
Gönüllüler bu kayıp sevgiliyi bulmak için toplanmış durumda.
Los voluntarios se están congregando para buscar a la novia perdida. ¿ Cómo te va el día, cariño?
Günün nasıl tatlım?
- ¿ Bala perdida?
- serseri mayın?
Y la corrió. Ex-empleada furiosa, bala perdida.
Oh, işten atılmış sinirli serseri mayın.
Pero además evaluaría el verdadero costo de oportunidad perdida.
Ama kaçırdığım fırsatlardan dolayı ettiğim zararlar daha çok etkilerdi.
A adorar al embajador, aficionarme a los videojuegos, proteger la base, evitar al oficial de seguridad y no intentarlo con la ricura informática porque es una causa perdida.
Elçi'ye tap, video oyunları oynamayı sevmeyi öğren Birinci Mahal'i koru, BGM'den uzak dur ve güzel bilgisayar hanımıyla çıkmaya çalışma çünkü görünüşe göre o umutsuz vaka.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]