Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Rán
Rán Çeviri Türkçe
19,553 parallel translation
¡ Ta-rán! Es como un truco de circo que no le interesaría a mucha gente.
Bu insanların hoşlanmadığı sirk hileleri gibi.
Yo me muevo más rápido.
Senin sıran.
El pasado es un lugar enorme lleno de toda clase de cosas.
Geçmiş, içinde her türden şeyi barındıran çok büyük bir yer.
Quería que firmara el decreto de simplificación del procedimiento para ordenar nuevos sacerdotes porque la prensa nos ataca.
Yeni rahip atama prosedürünü kolaylaştıran bir kararı imzalamanızı istedim çünkü basın bize saldırıyor.
Es demasiado peligroso. Para nosotros y para quienes nos dan refugio.
Hem bizim için hem de bizi barındıran insanlar için çok tehlikeli bu.
Te toca, J.
Senin sıran, J.
La célula que nos atacó está destruida.
Bize saldıran hücrenin işi bitti.
Ya sabes, con el demonio.
İblis'i çağıran hani.
Había un niño, Preston, que me daba palizas en el entrenamiento de kendo.
Kendo antrenmanlarında ağzımı burnumu kıran Preston adında bir çocuk vardı hani?
Lo único que había visto parar a un matón en plena pelea era un matón más grande.
Serseri kavgasını ayıran gördüğüm tek şey daha büyük bir serseriydi.
Tienes que esperar.
Sıranı beklemek zorundasın.
Porque leímos un artículo muy sospechoso en US Weekly y...
Çünkü Amerika Haftalığı adlı dergide çok şüphe uyandıran bir makale okuduk ve...
Entonces, espera tu turno.
Meseleniz varsa sıranızı bekleyin.
Willow, que hace de Chance en la película fue el caballo número 52 que rescató Cubo Rojo.
Filmde Şans'ı canlandıran Willow, Red Bucket tarafından kurtarılan 52. attı.
Sé que quiere sentarse aquí y catalogarme como otro caso más de un veterano de guerra enloquecido.
Ne yapmak istediğini biliyorum. Karşıma oturup, "Aklını kaçıran başka bir eski asker daha" damgası vurmak istiyorsun bana, değil mi?
Lo que distingue a nuestro amigo Stan es que no es más que un contador.
Dostumuz Stan'ı ayıran şey onun sadece bir muhasebeci olması.
Las reglas son lo que nos distingue de los animales, Sr. Murdock.
Kurallar bizi hayvanlardan ayıran şeydir, Bay Murdock.
Creo que los asesinos que nos atacaron trabajan para él.
Bize saldıran katillerin ona çalıştığını düşünüyorum.
Incluido el idiota del oficial que los metió en el aprieto.
Onları orada sıkıştıran aptal subay bile.
Señor, hemos localizado a los rebeldes responsables del secuestro de su hija.
Kızınızı kaçıran isyancıların yerini bulduk efendim.
Ahora, el Sr. Secuestrador, yo creo que es una petición justa realidad, por lo que basta con meter a su alrededor y el suyo es el dinero.
- Adam Kaçıran Bey bence bu gayet adil bir istek kızı şöyle bir dolaştır, para senin olsun.
Es más como un trabajo de un día.
Çok daha sıkıştıran işlerim var şu an. Düzenli bir iş gibi...
Ella te engañó para leer el libro sobre el panda estornudo, no lo hizo?
Şu hapşıran panda kitabını okutmaya ikna etti, değil mi?
Sí, perdón por interrumpir el fascinante elogio, pero estoy aquí para ver al director de la funeraria.
Hayranlık uyandıran bu methiyeyi böldüğüm için kusura bakmayın ama cenaze levazımatçısıyla görüşmeye geldim.
Espera tu turno.
Sıranı bekle.
Es tu turno, compañero.
- Senin sıran dostum.
Mi equipo y yo estamos actualmente rastreando a su atacante.
Ekibimle size saldıranı izliyoruz.
Supergirl ha accedido gustosamente a traer personalmente a su atacante, un gran riesgo para ella, podría agregar.
Supergirl size saldıran yaratığı şahsen getirmeyi nazikçe kabul etti. Söylemem gerekir ki, onun için de büyük bir risk.
Pónganse en la fila, ¿ sí?
Neden sıranın arkasına geçmiyorsunuz? Sıradaki.
Asumo que tiene una buena razón para saltar en línea, ¿ verdad?
Sıranın önüne geçmenin iyi bir sebebi vardır herhalde?
Y te lo digo, Hay un montón de comportamiento sospechoso pasando aquí para un martes por la tarde en una iglesia protestante.
Ve sana söylüyorum, bir Protestan kilisesinde salı öğleden sonraya göre çok fazla şüphe uyandıran şeyler dönüyor.
Sí, Sykes, armas de fuego Francine Parece que dejar siempre se corta en línea,
Evet, Sykes, Balistikçi Francine görünüşe göre sıranın önüne geçmene hep izin veriyor.
¿ Pero sabes qué, Usted no es el único que atornilla esto.
Bu işi eline yüzüne bulaştıran tek kişi sen değilsin.
¿ No eres el hombre que nos secuestró?
Yani bizi kaçıran adam sen değilsin?
Esa línea definitoria entre un hombre de ley y un criminal, creo que está mucho más difuminada en los tiempos de la banda de James.
Kanun adamlarını ve suçluları ayıran çizgi James çetesi zamanında çok daha inceydi.
Describa a la Bestia que lo atacó. ¿ Cómo logró entrar aquí?
Sana saldıran Yaratık'ı tanımla. İçeri nasıl girdi?
¿ Entonces sabes qué fue lo que te atacó?
Size saldıran şeyin ne olduğunu biliyor musun?
Te llevan a una habitación especial en el despacho del decano y te borran cada recuerdo que crearas aquí.
Seni Dekan'nın ofisindeki özel bir odaya alıyorlar. Burada kazandığın her hatıranı siliyorlar.
Me temo que tengo razones para creer que esta clase es el epicentro de las travesuras viciosas nuestra escuela ha soportado este semestre.
Korkarım, bu dönemde katlandığımız kötü şakaların bu sınıftan olduğuna inandıran sebeplerim var.
Está bien, por lo que poner la cámara en la parte superior de una fila de armarios Lo obtener el mejor ángulo.
Tamam, en iyi açıyı elde etmek için kamerayı dolapların olduğu sıranın üstüne koydum.
De hecho es un elaborado mercado con corredores, falsificadores, y trata de donantes vivos.
Bünyesinde simsarlar, kalpazanlar ve insan kaçakçıları barındıran geniş bir piyasa.
Adelante.
Seni duyalım. Senin sıran.
Ahora es su turno.
Şimdi sizin sıranız.
Es el teléfono que perteneció a alguien de esta oficina que filtró la ubicación de Lobos.
Büroda Lobos'un yerini sızdıran kişiye ait telefon.
Encontraron a esa persona, así que estoy libre.
Sızdıranı buldular, temize çıktım.
Tengo esa imperfección escalada sobre una cerca Me separa de un agujero secreto natación.
Bu kusuru beni gizli yüzme noktamdan ayıran çitin üstünden tırmanırken edindim ben.
Y para recapitular, pasaste una noche de fiesta con el sospechoso de asesinato, e hiciste que te trajera al jardín del agente del FBI que lo está investigando... y sin ninguna evidencia.
Pekala, özetlemek gerekirse tüm geceyi cinayet şüphelimiz ile birlikte geçirdin sonrasında da davayı araştıran FBI ajanın çimeninde sızdın. Ve hiçbir bilgi alamadın.
Pero esa última cosa... con el hacha... fue demasiado.
Ama bu... Bu son şey balta ile yaptığı bardağı taşıran son damlaydı.
Ahora podemos dirigirnos al trabajo, dejar a nuestros hijos en el colegio y disfrutar de los pequeños placeres de la vida sin que la amenaza de la violencia nos aceche en cada esquina.
Şimdi her köşeden fışkıran şiddetin tehdidi olmadan, işe gidip, çocuklarımızı okula bırakıp küçük zevklerin tadını çıkarabiliyoruz.
Un momento que aún nos despierta sudando.
Bizi sabahın dördünde ter içinde uyandıran bir an.
Escúchense, la multitud aulladora, balando como ovejas.
Şu bağıran kalabalığa bakın. Koyun gibi meliyorsunuz.