Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Ríe
Ríe Çeviri Türkçe
1,900 parallel translation
# Ríe, Kukaburra, ríe # # Qué alegre debe ser tu vida #
Eğlen yalıçapkını, Eğlen yalıçapkını Neşeli bir hayatın olmalı
# Ríe, Kukaburra, ríe, Kukaburra, qué alegre debe ser tu vida #
Eğlen yalıçapkını, Eğlen yalıçapkını Neşeli bir hayatın olmalı
Durante ese tiempo, se ríe con tus bromas, aunque algunas no eran graciosas.
Bu süre boyunca bazıları hiç komik olmasa da kız senin bütün şakalarına güldü.
Y cuando se ríe, en fin ¿ no te hace sentir que puedes volar?
Diye gülüyor Ve ne zaman, yani, Değil sadece uçabilir gibi hissettiriyor?
Son dos, uno que se ríe y este.
Onlardan 2 tane var. Biri gülen diğeri ise o
Ahora ya nadie se ríe de los dinosaurios.
Artık binlerce dinozor yapmıyorlar.
El hombre se ríe
Adam gülüyor
Se le ve salir de la cocina, y ríe en la oscuridad.
Mutfakta görülüyor, ve karanlıkta gülüyor.
Nadie se ríe del jefe.
Kimse patrona gülmez.
Lleva 30 años contándolo, y la gente siempre se ríe, cada vez que lo cuenta.
30 yıldır, Ne zaman bahsi geçse, insanlar her seferinde gülerler.
Ríe si debes hacerlo, pero le enseñarás que tienes sentimientos y detonará un tierno impulso dentro de él, que los "sensis" no resistimos.
İstersen gül. Ama duygusal derinliğin olduğunu gösterecek ve biz duygu adamlarınıın karşı koyamadığı anaçlık dürtüsünü ateşleyecek.
Don ríe como si fuese algo gracioso lo que pasó en la oficina.
Don sanki ofste olan bitenler komik bir şeymiş gibi gülebildi.
Y mientras tanto, ríe como si esto fuera cómico.
Bu arada sanki kendinle dalga geçiyormuşsun gibi gül.
¿ Le pago un corte de 75 dólares a la pequeña sabandija y se ríe de mí?
Küçük ukalaya 75 dolarlık saç tıraşı ısmarlıyorum ve benimle alay ediyor.
Ella nada en los cielos se ríe entre las estrellas, respira el polvo cósmico.
O cennetlerde yüzüyor yıldızlara gülüyor, evrensel tozda nefes alıyor.
¡ Ahora se ríe!
Şuna bakın bir de gülüyor!
El Superyó no es una instancia ética, es una instancia obscena que nos bombardea con órdenes imposibles y que ríe de nosotros cuando no logramos atender sus demandas.
Süperego ahlaçı bir aktör değildir,... süperego bizi gerçekleşmesi imkansız talepler bombardımanına tutan,... bunları yerine getiremediğimiz zaman bize gülen bizimle dalga geçen müstehcen bir aktördür.
La Ley, no es solamente severa, impiadosa, ciega, ella al mismo tiempo ríe de nosotros.
Yasa sadece şiddetli, köksüz ya da kör değildir. Yasa aynı zamanda bizimle dalga geçer.
¿ Quién ríe ahora?
Son gülen iyi gülermiş.
ella se ríe por sí sola o sólo se ríe cuando tú te ríes?
güleceği yeri kendi mi anlıyor yoksa sen gülünce mi gülüyor?
Pero este chico no sonríe, no los abraza, no se ríe...
Fakat bu çocuk... Gülümseyemeyecek, sarılmayacak, kahkaha atmayacak.
Y sueles ser la primera persona que se ríe con un chiste.
Ve bir espri yapıldığında genellikle ilk gülen kişisindir.
Lo que pasa con Barry es que, he notado que la gente se ríe DE él.
Bunu yeni fark ettim. İnsanlar Barry'e güler, Barry'le gülmez.
Sí, mira quién ríe ahora.
Evet, bak şimdi kim gülüyor.
Y ella se ríe, porque él hizo una broma que no debe de ser graciosa.
İşte gülüyor, çünkü muhtemelen hiç komik olmayan bir espri yaptı.
¡ Toda la ciudad se ríe de mí!
Tüm şehir bana gülüyor!
Sólo sé que es lindísimo, y se ríe con cada uno de mis chistes.
Biliyorum ki çok sevimli ve tüm şakalarıma gülüyor.
La gente todavía se ríe cuando digo mi nombre y me relacionan con el Asesino Carnicero del Río.
İsmimi duyunca insanlar, hala şakalar yapıp... Water Caddesi Kasabıyla bir alakamın olup olmadığını soruyorlar.
Lo otro que oyes es mi cinismo, que se ríe del derrumbe de tu idealismo.
Diğer ses ise idealizminin yok oluşuna gülen alaycılığım.
¿ De qué se ríe?
Niye gülüyorsun?
- El todavia ríe.
- Herif hala gülümsüyor.
¿ Quién ríe ahora, puta?
Son gülen kimmiş sürtük!
Parece que el muerto se ríe del degollado y esto tiene irritado al joven Bass y si conocemos a Chuck, no es de los que dejan las cosas fluir.
Görünüşe göre, tencerenin altı yanıyor, ve Genç Bass içinde kaynıyor. ve eğer biz Chuck'ı tanıyorsak, O işleri serecek biri değildir.
No puede evitarlo. Sock ríe cuando se pone nervioso.
Sock sinirleri bozulduğunda güler.
Mi trasero se ríe.
Bok ye! Al sana!
Él no se ríe.
O gülmez.
Él no se ríe contigo.
O seninleyken gülmez.
Él dijo, "no se ríe contigo."
O, "o senileyken gülmez." dedi
Como ríe deliciosamente, al ver el efecto, sobre un caballo gordo... de mi forma de relinchar como una yegua calurosa.
Besili, uzun yeleli bir at iken bir kısrak gibi kişnerdim.
El que se ríe es Pavlica.
Şu karşında gülen de Pavlica.
Ríe ahora, sólo espera a que necesites soporte técnico.
Şimdi gülüyorsun ama teknik desteğe ihtiyacın olduğunda göreceğim seni.
Todo el mundo se ríe de mí por eso.
Yaptıklarından dolayı herkes bana gülüyor.
Se ríe como tú.
Gülüşünü senden almış.
- ¿ Se ríe?
- Gülüyor mu?
Se ríe cuando estás desnudo.
Savunmasız olursan senle alay eder.
Según un antiguo dicho de Bosnia cuando se pone una botella sobre la mesa el diablo se sienta en un rincón y se ríe.
Şöyle diyelim. Eski bir Bosna atasözü der ki : Bu meretin bir şişesi masadaysa, şeytan köşede oturmuş kahkaha atıyordur.
En cuanto empiezas a beber ese brandy de Bosnia, el diablo se sienta en un rincón y se ríe.
O Boşnak brendisini içmeye başladığın an köşedeki şeytan sana gülmeye başlar.
¿ Quién es la que se ríe fuerte?
Şu yüksek sesle gülen esmer kim?
¡ Ríe!
Gülsene!
¿ Lo ven? Nadie se ríe.
Görüyor musunuz?
Quien ríe mucho, también llora mucho.
Çok gülen, günün birinde çok ağlayan olur...