Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Satan
Satan Çeviri Türkçe
4,098 parallel translation
Estoy nerviosa. ¿ Qué me pongo para la cena con nuestro escritor?
Çok heyecanlıyım. Çok satan yazarımızla yemeğe ne giyeceğim?
Señor, hemos comprobado en cada tienda de segunda mano de este lado de la calle Yonge.
Efendim, Yonge Sokağı'ndaki her ikinci el eşya satan dükkanı kontrol ettik.
- Revisa todas las otras tiendas de sombreros.
- Şapka satan her dükkana bak.
- Señor, lo hicimos y hay una tienda que vende ese sombrero exacto, con la cinta también disponible en ciruela y frambuesa.
- Efendim baktık o şapkayı satan sadece bir dükkan var ayrıca başka şekilde şapkalar da satıyorlar.
Esta es la segunda muerte, que acontecerá a todos los que no están inscritos...
Bu olan ikinci ölüm bize gösterdi ki... George? Pizza satan adamla konuştum.
Hay un vendedor en el mercado que vende estas cosas por docenas.
Yakında bir yerde bu şeyleri satan bir satıcı var.
Alumbro, soy ostentoso.
Benim parlayarak caka satan.
- ¿ "Soy ostentoso?" - Sí, señor.
"Caka satan" mı?
Algunos sí, otros no.
Kimi başarabilendir, kimi başaramayan. Benim parlayarak caka satan.
Recuerdo a un tipo que vendía colchones cuando llegó un gigante.
Bana eskiden yatak satan bir adamı hatırlattın. Karşısına dev bir adam çıktı!
Le hizo recordar a ese pobre diablo que aún hay sueños flotando por ahí.
Bu adam, yatak satan adamı, hala peşinden koşulacak hayaller olduğuna ikna etti.
Yo tengo una amiga "camella" que las vende en Madrid.
Madrid'te satan bir arkadaşım var.
Él dijo que hay personas en tu territorio traficando drogas, y tu no sabes nada de eso. No te das cuenta de nada?
Bölgende senden habersiz mal satan insanlar olduğunu mu söylüyorsun?
Un par de putas de sangre estarían bien.
Kanlarını satan birkaç fahişe güzel olurdu.
Y consiga la lista de proveedores farmacéuticos a 3 km. a la redonda.
3 kilometre içinde bu tarz şeyleri satan herkesin listesini bulun.
¿ Sabes dónde venden licuados por aquí? Lo siento.
- Burada meyveli buzlu içecek satan bir yer var mı?
No hay televisión, nadie me vende mierda.
Televizyon yok, bana ıvır zıvır satan yok.
Y luego Steve, que vendía cubiertas para piscina defectuosas.
Daha sonra da kusurlu zemin üstü havuz satan Steve.
Quién por otro lado también vende productos farmacéuticos, Sr. Sandman.
İkinci iş olarak ilaç satan siyah arkadaşı, Bay Sandman.
No. Y pino sigue siendo nuestro mejor vendido, ¿ cierto?
En çok satan hâlâ çam ağacı, değil mi?
¿ Nos vemos en la tienda?
Parti malzemeleri satan yerde buluşuruz.
Eres solo un italiano sucio engreído de traje caro que se prostituye por los sindicatos.
Pahalı bir takım giyince kendini bir bok sanan, sendikalar için bedenini satan birisin.
Hay un bar clandestino llamado INSOMNIA.
Orada gizli gizli içki satan bir yer var, adı da Insomnia.
Es exactamente igual que el tipo que tuve cuando niño, y la dama, ella ni siquiera me cobro por ello.
Satan bayan benden para almamıştı.
Si vas a comprar un ticket de lotería, lo cual sé que no harías, porque somos snobs ¿ lo comprarías en la misma tienda donde fue vendido el último ticket ganador?
Eğer piyango bileti alacak olsak, ki züppe olduğumuz için aslında almayız geçen sefer kazanan bileti satan mağazadan mı alırdın?
¿ Eso no es una noticia antigua? ¿ Sabes el chico de abajo de la calle, el tipo de artículos deportivos, Zev Buchwald?
Bu eski bir haber değil miydi? Yani üzgünüm demek istedim. Aşağı caddedeki Zev Buchwald'ı tanıyorsun şu spor eşyaları satan adamı.
Thai estaba cerrado, Chippie era el único lugar abierto.
Thai restoranı kapalıydı, sadece balık ve kızartma satan yer açıktı.
Soy dueño de una tienda local de partes de computadoras en Mountain View,... el Byte Shop.
Mountain View'da bilgisayar parçaları satan bir dükkanım var Byte Shop.
Porque nadie recuerda que es el mejor vendedor del mundo.
Hiç kimse dünyanın en iyi içecek satan adamını hatırlamaz.
Es usted quien me ha vendido una sustancia ilegal.
Yasaklı malı satan sensin.
Parece que es una solución de ganar-ganar para ti.
Alan memnun satan memnun durumu senin için sanırım.
Y no una de esas que venden en tiendas de juguetes sexuales.
Öyle seks oyuncakları satan yerlerden olmayacak.
Esto no es tan solo un niño haciendo películas piratas para sus amigos, es uno de los malos.
Bu herif korsan film satan işportacılardan değil. Bu, kötü adamlardan biri.
Si hubiera un lugar especializado en tejidos para camisas... Y Io hay.
Aslında böyle sadece gömlek-kumaş satan bir yer olsa.
La tienda que vende basura para que metas tu basura dentro... -... y puedas comprar más basura.
Daha fazla ıvır zıvır alabilesin diye ıvır zıvırlarını koyabileceğin ıvır zıvırlar satan dükkân.
¿ Alguien tiene algo que me pueda vender por esto?
Aranızda bu fiyata bir şey satan yok mu?
Y se podría pensar que lo sabría, porque la mayoría de los camellos que venden estos pequeños paquetes azules trabajan aquí.
Düşünebiliyor musun? Çünkü bu küçük mavi paketleri satan satıcıların çoğu buraya geliyor.
Uh, de una vendedora llamada...
Bunu satanın adı Penny'di.
Le vendía cosas italianas a mi esposa.
Evet, karıma İtalyan malı satan adamdı.
Si yo le hubiera matado, ella hubiera sido la primera en delatarme.
Evan'ı öldürseydim beni satan ilk kişi Dina olurdu.
Un hombre que compra y vende cosas.
Bir şeyler alıp satan insandır.
Hizo una compra de 240 dólares en una tienda de suministros para restaurantes.
Lokanta malzemeleri satan bir dükkandan 240 dolarlık bir alışveriş yapmış.
O el hereje que convocó la ira de Satán sobre los inocentes de Florencia.
Yahut şeytanın gazabını Floransa'nın masum halkına yönelten kâfir olarak.
"Vete, Satán, porque está escrito adorarás al Señor tu Dios, y solo a él servirás".
"Şeytan..." "... yazıldığı üzere Tanrı'na tapacak ve yalnızca ona hizmet edeceksin. "
Está bien, vamos gente!
En çok satan en yüksek primi alacak.
- ¿ Cómo le va a Satán?
- Şeytan nasılmış bakalım?
Las iglesias siempre están diciendo que estas bandas... están relacionadas con adorar a Satán y esas cosas.
Kilise her zaman bu grupların şeytana tapma gibi şeylerle ilintili olduğunu söylüyor.
¿ Vas a la Iglesia de Satán?
Şeytanın kilisesine mi gidiyorsun?
Pero cuando le miré a los ojos, Satán me devolvió la mirada.
Ama gözlerine baktığımda, şeytan da bana bakıyordu.
Era una prisionera de Satán, y las drogas eran las cadenas.
O şeytanın tutsağıydı, uyuşturucular da zinciriydi.
Por volver a traer a Satán a nuestra casa. ¿ Qué has hecho?
- Şeytanı eve geri getirdiğim için.