Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Sato
Sato Çeviri Türkçe
891 parallel translation
Sato de Yodobashi es un Jefe de Detectives muy famoso.
Yodobashi'deki Baş dedektif Sato iyi adamdır.
Detective Sato. Lo encontré.
Baş detektif Sato, Onu buldum.
Trabajo de calle, Detectives Sato y Murakami.
Sato ve Murakami için tabana kuvvet.
¿ Qué? ¿ Agente Sato?
Baş dedektif Sato mu?
Por favor, no se muera Agente Sato.
Lütfen ölmeyin Bay Sato.
MASARU SATO y TORU TAKEMITSU
MÜZİK : MASARU SATO ve TORU TAKEMITSU
Música por MASARU SATO
Müzik : MASARU SATO
Música : MASARU SATO
Müzik SATO MASARU
Hubiera sido mejor que te casaras con Sato.
Sato'yla evlenseydin daha iyi olabilirdi.
Diseño de Producción por YOSHIRO MURAKI Música de MASARU SATO
YOSHIRO MURAKI Müzik : MASARU SATO
¿ Has terminado el jersey de la Sra. Sato?
Sato-san'ın kazağını bitirdin, değil mi?
Aprendimos en el castillo Thierry y el bosque de Belleau que estos Americanos son impredecibles.
Şato Thierry ve Belleau'dan edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda Amerikalıların hafife alınamayacaklarını biliyoruz.
A propósito, ¿ de quién es ese castillo?
Bu arada, o şato kimin?
Sabes de qué está hecho?
Şato neden yapılmış biliyor musun?
Con su caza, su castillo y sus pájaros mecánicos...
Av partileri, şato ve mekanik kuşlar!
¡ Un castillo encantado! ¿ Se dan cuenta? Murallas oscuras, ruidos de cadenas.
Düşünsenize, perili bir şato, rutubetli duvarlar, zincir sesleri...
Un castillo para mi amor
Aşkıma bir şato
Por aquí, señor. El castillo se ha rendido sin resistencia.
Buyrun efendim ; şato teslim oluverdi hemen.
Soy Sato.
Ben Sato.
¿ El oficial Sato? ¿ Qué quiere?
Ne istiyorsun?
El Agente Sato tiene mi arma,
Benim silahım Sato'daydı
Y con el tiempo, el castillo se fue echando a perder, porque la fortuna de la familia se malgastó en las vanidosas hermanastras mientras humillaban y abusaban de Cenicienta, que acabó teniendo que hacer de sirvienta en su propia casa.
Bu yüzden, zaman geçtikçe şato harap olmuştu. Ailenin serveti kendini beğenmiş ve bencil üvey kardeşler için telef edilirken Külkedisi hırpalanmış, küçük düşürülmüş ve sonunda kendi evinde hizmetçi olmaya zorlanmıştı.
Nunca duerma fuera de su habitación Debido a que esta mansión ha sido el escenario de muchos grandes eventos.
Çünkü, bu harap şato, pek büyük hadiselere sahne olmuştur.
- Canta "La luna sobre el castillo en ruinas".
- "Ay Işığındaki Yıkık Şato" yu söyle.
Bueno, eso es definitivamente un castillo en España.
Burası kesin İspanya'da geleceğim şato.
La puerta del castillo, la entrada de la aldea.
Şato kapısı, Ravenburg Şatosu, çarmıhta yün örenler...
"A la luz del sol el castillo tenía un aspecto muy inocente y todo parecía normal..."
" Sıcak güneşin altında şato zararsız görünüyordu...
Pero si es un castillo.
Ama burası bir şato.
Es como un palacio.
Ne yer ama! Şato gibi.
¿ Yo, en un castillo?
Ben şato da mı?
Esta pequeña y pobre casucha es tu castillo de ensueño
Bu korkunç küçük ev senin hayalindeki şato.
Este castillo, este aire odioso.
Bu şato, bu nefret uyandıran atmosfer.
La horrible historia del castillo la había obsesionado.
Şato ve onun korkunç tarihi, ona rahatsızlık veriyordu.
Es como un castillo de otra época, con jardines para dar fiestas.
Parti verilebilecek, bahçeli, eski bir şato gibi görünüyor.
Es como un sitio encantado.
Büyülü bir şato gibi.
El castillo está lleno de plomeros, el foso tiene goteras.
Şato tesisatçılarının istilasına uğramış durumda. Hendekte sızıntı var.
Y un castillo en Auberge.
Auvergne'de de küçük bir şato.
Esta era una tierra próspera y mi pueblo era feliz.
Bu şato, bu topraklar... bir sürü tebaamla refah ve mutluluk içinde yaşıyorduk.
Su palabra es la que realmente cuenta en el Castillo, no la de Dobé.
Dobé için olmasa da, sözleri Şato'da kabul görür.
¿ Piensa que me complace mi servicio al Castillo?
Sence Şato'daki işimi seviyor muyum?
Los oficiales del Castillo.
Şato'daki görevliler.
No hubo mención de ellos en el Castillo..
Şato'da onlardan hiç bahsedilmedi.
Antes moriría que regresar a ese Castillo.
Şato'ya dönmektense ölmeyi yeğlerim.
Mi padre quiere que vuelva al Castillo.
Babam Şato'ya dönmek istiyor.
Aunque estoy retirado, aun se me permite visitar el Castillo.
Emekli olmama rağmen hâlâ Şato'ya girmeme izin veriliyor.
Ha hablado de volver al Castillo en unos pocos días...
Birkaç gün içinde Şato'ya dönmekten bahsetti.
" Ella me trataba como un sirviente, dijo el leñador, marido de la huésped desaparecida.
"Kayıp şato sahibesinin kocası" Bana köle gibi davranıyordu'dedi.
- El castillo está vacío.
- Şato şuanda boş.
Tendrás tu palacio.
Şato sana kalacak.
Danos el santuario de las paredes del castillo.
Şato duvarlarınızın korumasını bahşedin bize.
Sí, he leído algo de él : juerguista internacional, castillo en Normandía, chalet en la Riviera, yate particular en Montecarlo.
Evet, ünlü bir playboy olduğunu duymuştum. Normandiya'da bir şato, Riviera'da bir villa Monte Carlo'da özel yatı olan, buraların en seçkin bekarı.