Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Sensación
Sensación Çeviri Türkçe
8,579 parallel translation
Necesito a alguien que se preocupe más de crear música que del resultado final, y tengo la sensación de que tú sabes lo que digo.
Paradan çok müzik yapmakla ilgilenen birisini istiyorum. - Ve sanırım sen ne demek istediğimi biliyorsun.
Tengo una sensación real por asteroides y te digo esa nave está detrás de ese.
Asteroitler için gerçek düşüncem bu. Gemi onlardan birinin arkasında olmalı.
¿ Qué hay con tu sensación por asteroides?
John, neden bizi onore etmiyorsun? Ne de olsa... "Astreoit" senin fikrindi.
Antes de embarcar a este tipo, ¿ Qué sensación tienes sobre él?
Bu adamı gemiye götürmeden önce, aranızda ne olduğunu bilmeliyim.
La noche anterior tuvimos una sensación muy fuerte de que ella estaba tratando de comunicarse con nosotros.
Cenazeden önceki gece iletişim kurmaya çabaladığını güçlü bir şekilde hissettik.
Voy a empezar a prestar atención a la sensación de calor que tengo en la nuca.
Ensemdeki sıcaklık hissine kulak vermeye başlayacağım.
Cada vez que me acuerdo de esa sensación...
Ne zaman hatırlasam o hissi gurur duymuşum gibi...
- No, mira, Junior pidió ayuda a Hildy, pero tengo la sensación de que no le contó toda la historia.
- Junior, Hildy'den yardım istedi ama bir şeyler sakladığını düşündük.
- Es sólo una sensación que se consigue.
- Sadece hisseder.
A veces la extraña sensación se asocia con el dolor extremo.
Bazen hisler acıyla doğrudan ilişkili olabilir.
Abajo, en España, tuve la sensación que Sonja lo tomaría tranquilamente.
Güney İspanya'da, Sonja Romalıların yaptığını yaptı.
Esa sensación la reconozco.
Bu hissi iyi bilirim.
Vas a notar un poquito de sensación.
Bunu biraz hissedeceksin.
Tengo la sensación de Sammy corrió con unos tipos muy malos.
- Sammy'nin kötü adamlarla takıldığını hissettim.
Cuando me relajo, me gusta un poco de sensación de audio-él-en-su-huesos.
Rahatladığımda müziği iliklerime kadar hissetmek isterim.
Día y noche de nuevo, el aroma de las flores frescas y la vaga sensación de un alfiler penetrando en mí.
Gece gündüz, taze çiçek kokuları ve bir iğneden kanıma karışan sıvının hayal meyal farkındalığı eşliğinde.
Sus efectos son concentración intensificada, mucha energía... y la sensación de ser invencible.
Yan etkileri, aşırı konsantrasyon, anormal güç, gereksiz bir yenilmezlik hissi.
Una sensación de hormigueo pasa a través del cuerpo
Vücudunu karıncalanma hissi sarar.
¿ Esa sensación?
Onu mu diyorsun?
Me da la sensación de que estamos hablando de los síntomas y no del problema más grande.
Sonradan değil de semptomlarından konuşuyormuşuz gibi hissediyorum.
¿ Por qué tengo la sensación de estar siendo amenazado?
Neden tehdit edilmiş gibi hissediyorum?
Pero, ¿ nunca tienes esa sensación de que has manejado mal algo importante?
Ama hiç bu hisse kapıldın mı? Önemli bir şeye yanlış karar vermişsin gibi?
Recuerda esa sensación.
Bu duyguyu unutma.
Tengo la sensación de que nunca lo habías escuchado nombrar hasta que nosotros lo mencionamos.
Biz söyleyene kadar daha önce hiç duymadın gibi bir hisse kapılıyorum.
Me deja una mala sensación.
Doğru gelmiyor, değil mi?
Sí, conozco esa sensación.
O hissi bilirim.
Pero me dio la sensación de que ya había hecho todo el daño que podía, así que no fue necesaria.
Genel bir fikre göre sen zaten zararı vermiştin, dolayısıyla buna gerek yoktu.
Estamos dentro de un sueño que está dentro de otro sueño, influido por una sensación de aburrimiento.
Belli belirsiz bir "ennui" hissinden etkilenen bir hayalin içindeki rüyanın içindeyiz.
Había un sensación de comunidad en cada calle.
Her sokakta toplum anlayışı vardı.
- Los tres-en-uno son la sensación. - Los cuatro-en-uno son la sensación.
- Dördü bir aradalar revaçta şu an.
¿ Nunca tuviste esa sensación? - ¿ En la conversación?
Hiç öyle bir hisse kapıldığın oldu mu?
- ¿ Qué sensación?
Hangi hisse?
Y por eso tienes esa sensación de que ser un adulto, ser sexual está mal. Bueno, hace lo mejor que puede.
Belki bu yüzden yetişkin olmanın, cinselliğe girmenin yanlış olduğu fikrine kapılıyorsundur.
DAVID BISBAL. SENSACIÓN POP INTERNACIONAL.
DAVID BISBAL
Entonces... la sensación de alguien en la habitación que sabe lo que pasa, quien ha hecho esto un montón es...
Yani... Yanımızda olan biten hakkında bir fikri olan bunu çok defa tecrübe etmiş birinin olması...
Tenia la sensación de que ibas a querer olvidar esta noche.
Bu gece bilincini yitirmek istiyormuşsun gibi hissediyorum.
Tengo la sensación de que estoy a punto de seguir hacia adelante con alguien realmente especial.
Daha özel biriyle ilişkimin olacağına dair içime bir his doğuyor. Anladım.
Tengo la sensación de que estoy a punto de avanzar con alguien especial.
Daha özel biriyle ilişkimin olacağına dair içime bir his doğuyor.
No me he sentido esta sensación desde el tercer grado cuando madam Yi me registró para los piojos de la cabeza.
Madam Yi üçüncü sınıftayken bit kontrolü yaptığından beri böyle bir his yaşamamıştım.
No me había sentido así de enfadado en años. Es una bonita sensación. Estaba...
Yıllardır o kadar öfkeli hissetmemiştim.
Tengo una buena sensación sobre él.
- Sanmıyorum. Onun iyi olduğunu hissediyorum.
¿ Y dónde se origina exactamente esta sensación?
- Bu his nereden geliyor peki?
Qué sensación tan buena.
Çok güzel bir his.
Algún tipo de contacto, alguna experiencia que te dé una sensación de realización.
Bir tür iletişim. Size tamamlanmışlık hissi veren bir deneyim.
Tenía una gran sensación de ineptitud, de que no sabía lo suficiente, de que no tenía suficiente educación.
Müthiş bir yetersizlik hissettim. Yeterince şey bilmiyordum. Yeterince eğitim görmemiştim.
Esa sensación de sentirme bien, me hacía superar la semana.
O güzel duygu... hafta boyunca içimde olurdu.
Si me he acercado a una sensación de paz, ha sido allí.
Huzur duygusuna en çok burada yaklaşmışımdır.
Pero tengo la extraña sensación... que no es la persona con quien debo hablar.
Ama konuşmam gereken insan olmadığınıza dair kuvvetli bir his doğdu içime.
Tengo la sensación de que algo muy malo está pasando.
Çok kötü bir şeyler olduğuna dair bir hissim var.
Me dieron una sensación de'nosotros no secuestramos a nuestra propia hija'pero digamos que ellos aparecieron para recuperar a Emily de la fiesta la noche que desapareció. Sus perros puede que fueran los que Dylan escuchó.
Onların onu kaçırdığını sanmıyorum şahsen, hadi ortadan kaybolduğu gece Emily'yi partiden almaya geldiler diyelim.
Siempre he tenido la sensación de que había alguna cosa que no le gustaba, pero necesitaba el trabajo. ¿ Por qué?
Niye?