English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Sente

Sente Çeviri Türkçe

1,511 parallel translation
Y no me costó ni un centavo.
Üstelik bana tek sente bile mal olmadı.
Los venden por centavos.
İnternetten üç beş sente alıyorlar.
Luego cuando me sente para fumar, ahi estaba el hombre.
Sigara içmek için dışarı çıkınca tek başına bir adam gördüm.
Y... cuando recién llegaste al campamento y colgaste tu cartel para tragos de cinco y mujeres de 50 centavos...
Bu... Sen kasabaya ilk geldiğinde... 10 sente içki, 50 sente hatun diye tabelanı astığında...
Bien, encontré un lugar barato.
- Gayet iyi. 12,5 sente bir oda tuttum.
Cómo la vida se convierte en una mierda.
Hayat nasıl on sente tümüyle değişebilir?
Pareces una bailarina de cabaret
10 sente dans edecekmişsin gibi görünüyorsun.
Las acciones alcanzan de 76 a 95 centavos.
Hisseler 76'dan 95 sente yükselmiş.
Tenemos 20 sujetos para cambiarles el dinero a 30 centavos por dólar.
Doları 30 sente alacak 20 adam buluruz.
Está bien, si quieres arriesgarte y tener 30 centavos por dólar. Pero yo quiero un dólar por cada dólar.
- Tehlikeye girmek ve doları 30 sente satmak istersen var, ama ben parayı tam istiyorum.
Me sente fuera de su casa,
Evinin önünde oturdum.
Vales cada centavo.
Her sente değiyorsunuz!
El precio de la leche aumentará 49 centavos a partir del lunes.
Sütün fiyatı önümüzdeki haftadan itibaren 49 sente çıkacak. Okul gerekçe olarak ;
Dijo que lo haría por 25 centavos.
İşi yirmi beş sente yapacağını söyledi. — Yirmi beş sent mi?
Comida y bebida, baratijas y adornos por un penique, un penique, todo está en venta
- Hem de bir sente. Yemek ve içecek, her şey ucuz. Bir sente, her şey bir sente.
Ropa y grano, amistad y amor por un penique, un penique, todo está en venta
Kumaşlar tahıllar, dostluk ve aşk. Bir sente, her şey bir sente.
Por un penique, un penique
Bir sente, bir sente.
Terminarás bailando por 50 centavos en el First King igual que la señorita Bangkok.
Bangkok güzeli gibi senin de sonun 50 sente çıplak dans etmek olacak.
Compras 3 escobas y un balde por 99 centavos, con papel higiénico.
3 süpürge, 1 kova ve tuvalet kağıdını 99 sente alabilirsin.
Hay una caja llena de corbatas a 50 centavos cada una.
Tanesi 50 sente bir koli dolusu kravatları var.
Muchas veces me senté en silencio, ocultando mi rostro de la luna Y en un segundo, un agresivo viento atravesó mis defensas
Yüzümü saklama çabalarıma rağmen zalim meltem aldı ve gitti.
Cuando me senté, me coloqué para que el clítoris tocara el sillín.
Oturduğumda... Vajinamı selenin üzerine getirdim.
Me senté y le di a los botones así... y se lo mostré al día siguiente y me dijo :
böylece oturup o düğmelere şöylece bastım... ve öteki gün bunu ona gösterdiğimde, tamam budur, dedi.Bu kurgu şimdi filmde.
Me senté a trabajar, pasaron 30 años... y ni siquiera me di cuenta.
Oturup çalışmaya başladım ve.. 30 yılın nasıl geçtiğini anlamadım.
Me senté y me apoyé en ellos y, mientras comía algo de salmón seco ahumado, oteaba el entorno
Oturdum ve biraz dinlenirken tütsülenmiş somon yedim Kütüklere göz gezdirdim.
Me senté en la silla de mi padre y empecé a revisar su escritorio.
Babamın sandalyesine oturdum ve masaya bakmaya başladım.
¿ Recuerdas la primera vez que tuvisteis esta edad cuando os senté a ti y a tus hermanas, y tuvimos "la charla"?
Eğer bu yaş olan ilk defa hatırlıyor musunuz? Sana ve kız oturdu ve biz vardı "tartışma" Ne zaman?
¿ Quieres un huevo de chocolate? Me senté en ellos.
Çikolatalı yumurta ister misin?
- No, me senté en la pintura.
Hayır, boyaya oturdum.
No, me senté en la pintura.
Hayır, boyaya oturdum.
De todos modos, me senté y los vi ir adentro.
- Neyse, orada oturdum.
NECESITO $ PUEDEN DARME ¢
Dolara ihtiyacım var, sente de razıyım.
Nunca me senté tanto tiempo en la piscina sin tener que disculparme con alguien.
Hayatım boyunca bir havuz kenarında kimseden özür dilemeden bu kadar uzun süre oturduğumu hiç hatırlamıyorum.
Me senté en el escalón de piedra y me negué a moverme.
Taş basamaklarda oturup, kımıldamayı reddetmiştim.
Me senté en el gallinero esperando que terminaras conmigo.
O kümeste oturup beni ele vermeni bekledim.
Me senté en su orina.
İdrarının üstüne oturdum.
Me senté al lado de Chase Witherspoon creo que fue Moisés... Moisés, quien dijo, mientras miraba hacia el Mar Rojo : Ábrete, tengo que llegar a una reunión urgente.
Sanırım Musa'ydı, evet oydu, Kızıl Deniz'e bakıp dedi ki "Açıl, NRA toplantısına yetişmeliyim!"
por un penique
- Hem de bir sente.
por un penique.
- Her şey bir sente.
¿ Recuerdan cuando me senté aquí la última vez?
Burada en son ne zaman oturduğumu hatırlıyor musunuz?
Y me senté ahí.
Oraya oturuverdim.
Así que me senté con ella.
Ve kızın yanında oturdum.
Me ofreció asiento, parecía emocionada así que me senté junto a ella.
Oturmamı rica etti. Çok duygusal görünüyordu. Ben de yanına oturdum.
Era extraño pero parecía tan desesperada que me senté de nuevo.
Tuhaftı ama kadın çok umutsuz görünüyordu. Geri oturdum.
Me senté frente a ella y no sabía quién era.
Karşısında oturdum. Kendi benliğini bile unutmuş vaziyette.
Me senté aquí durante 12 horas.
12 saattir burada bekliyorum.
No me senté con Ud. en el tren por casualidad.
Karşına tesadüfen çıkmadım.
cuando me senté el tipo se sentó allí
Yerime oturdum adam da şuraya oturdu.
Me senté allí... y sonreí.
Oturdum... ve gülümsedim...
También me senté aquí y lo acepté de nuevo porque tuve una caída.
Bir keresinde de, şurada otururken yaptım.
Y más tarde en otra grado, me senté allí atrás y lo acepté de nuevo.
Başka bir yıl da, şu bankta otururken yapmıştım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]