Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Sofá
Sofá Çeviri Türkçe
7,025 parallel translation
Necesitaba ayuda para mover un sofá o algo, así que se lo va a perder.
Kanepesinin mi ne yerinin değişmesi gerekiyormuş. O yüzden gelemeyecek.
¿ Hay algo entretenido detrás del sofá?
Kanepenin arkasında eğlenceli bir şey mi var?
Solo nos sentamos en el sofá cuando sabemos que no estamos sucios.
Sadece kirli olmadığımız zaman bu kanepeye oturacağız.
Por eso le dimos el sofá.
Bu yüzden ona o kanepeyi aldık.
Bueno, adiós, buenos recuerdos, hola a nuestro sofá de visitas, la nube.
Kötü hatıralara güle güle, bulutlar gibi misafir koltuğumuza merhaba.
¿ Qué tal si duermo en el sofá del living?
Salondaki kanepede yatsam olmaz mı?
Estabas teniendo una pesadilla, y luego te caíste de nuestro incómodo sofá.
Çok kötü bir kâbus görüyordun ve rahatsız koltuğumuzdan yuvarlanıp düştün.
Todo para proteger un sofá.
- Sırf bir kanepeyi korumak için.
No es solo un sofá.
- O sıradan bir kanepe değil.
Excepto que oriné un poco en su sofá. Te traeré algo.
Kanepenize az önce biraz işemiş olmamın dışında.
cerca del bar, te desmayaste en el sofá... y yo no.
Kanepede sızıvermişsin. Ben sızmadım ama.
Bueno, cuado desperté, todavía estabas aserrando troncos en el sofá.
Ben kalktığımda, sen hala kanepede uyuyordun.
Mw quedé dormido en el sofá
Kanepede içim geçmiş.
Estoy durmiendo en el sofá de mi patrocinador y alimentando a sus gatos con vomito.
Destekçimin kanepesinde yatıyorum ve kedilerini kusmuğumla besliyorum.
Ya sabes, estoy pensando en algún lugar en la carretera donde comprar un lindo sofá desplegable para la sala de estar.
Yol üstünde bir yerden oturma odası için güzel bir çek-yat tarzı bir koltuk almayı düşünüyorum.
Pensé que tú dormirías en el sofá.
Kanepede sen yatarsın diye düşünüyordum.
Pero no quiero dormir en el sofá.
Ama ben kanepede yatmak istemiyorum.
Bueno, Blanche DuBois, entonces una de nosotras puede dormir en el sofá.
Pekala, Blanch DuBois o zaman birimiz kanepede yatarız.
Y luego volví a casa y vi a Nolan sentado solo en el sofá con un cronómetro y una caja vacía de Oreos.
Sonra eve gittim ve Nolan'ı gördüm. Kanepede kendi başına oturmuştu ve yanında kronometre ile boş bir kutu Oreo vardı.
Se pueden ocultar dos docenas de pistolas en un sofá... unas pocas mas grandes... envolver todo en plástico, y enviar todo al sur.
Tek bir koltuğa iki düzine tabanca saklayabilirsin. Büyük olanları için de plastikle sarıp altına koyarsın.
¡ No pongas los zapatos sobre el sofá!
Ayakkabılarını kanepeye koyma.
¿ Entendido? Nos sentaremos aquí, en el sofá y miraremos tus dibujos animados favoritos, ¿ de acuerdo?
Şimdi kanepeye oturacağız ve favori çizgi filmlerini izleyeceğiz, tamam mı?
¿ Sabes? , si quieres limpiar la casa, tienes que barrer debajo del sofá.
Bildiğin gibi temiz bir ev istiyorsan kanepelerin altını da süpürmelisin.
Baxter no hacía nada salvo fumar porros, sentarse en el sofá y gritar respuestas equivocadas en Jeopardy.
Baxter ot içmekten, kanepede oturup Jeopardy'ye yanlış cevapları bağırmaktan başka bir şey yapmadı.
¿ Ve? Le dije que yo debería dormir en el sofá.
Orada ben yatayım demiştim.
Entonces el primero que deje la cama y vaya al sofá... o el primero que se aleje del otro... debe sentir algo por el otro.
Yataktan ilk çıkan kanepeye gider ya da yataktan çıkıp yerde uyuyanın diğerine karşı hisleri vardır.
Yo... mejor dormiré en el sofá.
Sanırım kanepede uyusam daha iyi olacak.
El gordo en el sillón, la mujer en el sofá y hay otro en la cocina.
Kollu koltuktaki adam, kanepedeki kadın, mutfaktaki de kız.
Penny, es un honor estar de vuelta en este sofá contigo, y quisiera aprovechar esta oportunidad hacer algunas aclaraciones.
Penny, tekrar bu kanepede senin yanında olmak büyük bir onur. Bu durumu sözde melek meselesindeki birkaç yanlış anlaşılmayı düzeltmek için...
¿ Vendiste un sofá?
Kanepe mi sattın?
¿ Qué hacemos con un sofá así?
Böyle bir koltukla ne yapmalıyız?
Creo que me quedo con el sofá.
Ben kanepede alacak düşünün.
No se deja que una amiga termine en el sofá... porque quieres ir a tomar desayuno... con algún tonto niñito de la banda.
Şapşal bir grupla kahvaltı etmek için arkadaşını koltuğa uzanmış halde bırakamazsın.
Ya sea un sofá, una bailarina... o mi ex-novia, no toque las cosas.
Kanepe, bir dansçı... İster ya da benim eski kız arkadaşı, şeyler dokunmayın.
Es demasiado estresante dormir contigo en un sofá cama en el comedor de tu amiga.
Arkadaşının yemek odasında kanepede seninle birlikte yatmak rahatsız edici.
El otro día lo encontré en el sofá y se lo puse a esta cadena vieja.
Bunu geçen gün kanepede buldum ve bu eski şeyi taktım.
Y cuyo sofá estabas durmiendo en antes de mudarse a este lugar?
Buraya taşınmadan önce sen kimin kanepesinde uyuyordun?
- ¿ Sofá?
- Kanepe mi?
Lo Eso no es ninguna sofá... ( AMBOS DISCUSIÓN indistintamente ) que marca del campeón sexta defensa del título recta, y todavía le hace invicta. Oh, así que ahora eres...
- Yani sen şimdi...
He perdido grandes sumas en los cojines de mi sofá.
Koltuk minderimin arasında daha çok para kaybetmişimdir.
Lo es. Compras un sofá.
Bir koltuk al, şuraya koy.
¿ Irse a casa, estirarse en el sofá?
Eve gidip, divana uzanacaksınız?
Tengo a mi amigo Martínez me consiguió el sofá Roll de su tío.
Dostum Martin, bana amcasının eski yiyecek kamyonetini sattı.
Gracias por el sofá.
- Kanepeni verdiğin için teşekkürler.
¿ Quién mierda puso un sofá lleno de mujeres en este lugar?
Kim buranın orta yerine kadınlarla dolu bir koltuk koydu?
Un sofa blanc de blanc hecho a mano por Edgar Vanderkoff.
Edgar Vanderkoff marka, el yapımı, bembeyaz bir kanepe.
¿ Durmiendo en un sofa-cama con la cara llena de culos de gatos?
Kedilerle birlikte çekyatta yatacağımızı mı? Hayır.
Yo dormiré en el sofá, ¿ sí? Buenas noches.
İyi uykular.
¿ Que tal se duerme en un sofa?
Kanepede uyumak nasıl?
¿ Sabes por que tienes una mansion y ya no duermes en el sofa de tu tía?
Neden büyük bir evin olduğunu ve teyzende kalmadığını biliyor musun?
Especial navideño, recordaba servirles la cena navideña a sus hermanos, mientras su madre, con seis ponches de huevo encima, dormía en el sofá.
Annesi altı "eggnog" içip kanepede sızmıştı.