Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Suave
Suave Çeviri Türkçe
6,202 parallel translation
Hay que trazar la línea, No seas tan suave.
Kesin çizgilerin olsun. Bu kadar yumuşak olma.
Era un hombre suave y agradable.
Cana yakın ve hoş bir adamdı.
♪ Tierna y suave Qué maravilla ♪
Hassas ve taze, hantal değil. Merhaba küçük kız.
¿ Hubo música suave? Por favor, recuérdame, Tuck.
Hatirlatsana bana Tuck, Arka planda muzik caliyor muydu
La espuma siempre debe estar espesa, nunca espumosa. Y siempre debe ser suave, nunca pesada.
Köpük her zaman yoğun olmalıdır, vıcık vıcık değil ve her zaman biraz almalısın fazla değil.
# Podría atreverse a decir un suave hola.
yumuşak bir merhaba demeye cesaret eder
Y en un arranque suave es Charles St. James, quien marcha al frente.
Ve yarışın başlamasıyla birlikte Charles St. James.... biraz öne geçti...
Rubio, suave, su piel blanca como esa leche.
Sarışın, tüysüz ve cildi şu süt gibi beyaz.
Yin es presentado como lento, suave y pasivo... y se asocia con el agua y la feminidad.
Yin ; yavaş, yumuşak ve pasif olmakla birlikte su ve kadınlık ile bağlantılıdır.
SILLA SUAVE.
- Armut koltuk.
SILLA SUAVE.
Armut koltuk.
Tienes un poco de la gorrita tejida en la coronilla de tu cúpula de trueno de chocolate suave.
Çikolata renkli pürüzsüz kafandaki tacın üstünde de küçük bir şapkan.
- Ya sabes, el suave
- Ekşiliği giderilmiş olanından.
Suave y plateada Como una luz pálida cayendo a la tierra
Daha yumuşak ve ipeksi yeryüzüne düşen soluk renkli ışıklar gibi.
Un poco más suave.
Biraz daha yumuşak.
Es suave como la parte interna de tu brazo.
Kolunun içi gibi pürüzsüzdür.
Pero voy a ser suave.
Ama nazik olacağım.
Hey, usted no tiene que ser tan suave.
O kadar nazik olmana gerek.
Sí, pero ¿ cómo puedo estar seguro no vas a ir suave en mí, Jack?
Evet ama bana karşı ters bir şey yapmayacağından nasıl emin olacağım?
Escucha, sólo porque eres un caso perdido no significa que no tendrás una celda sin el acolchado suave.
Dinle, sırf kaçıksın diye yumuşak malzeme ile kaplanmamış bir hücreye gitmeyeceğini mi sanıyorsun.
# Todos los que la conocieron sintieron el suave vaivŽn # de Rosalie "La flor de la pradera".
# Onu tanıyan herkes hisseder nazik gücünü, # # Rosalie, Bozkır Çiçeği. #
Sabemos : "Fluye suave dulce Afton".
"Nazikçe ak, tatlı Afton" şarkısını biliyoruz.
# Fluye suave, dulce Afton, no molestes su sue – o.
# Nazikçe ak, tatlı Afton, sakın deme rüyalarını böleyim, #
Pero las usaré para cortar algo muy suave.
Ama ben daha yumuşak bir şeyi koparmak için kullanacağım.
No me jodas poniéndote suave y amable conmigo, chico.
Bana böyle yumuşak ve masum gözlerle bakma evlat.
La sentí su suave, algodón de fábrica.
Yumuşak, pamuk kumaşını hissettim.
Una forma de innovación de suave formalismo.
Yumuşatılmış formların sıkıcı istilası.
Es muy suave.
Gerçekten çok iyi.
Muy suave.
Çok iyi.
Tú sigues hablando tan suave.
Hala çok naziksin.
Nada como el suave toque de una madre.
Anne'nin yumuşak dokunuşu gibisi yok.
Eso es muy suave, por cierto.
Kumaş yumuşacıkmış.
Muy suave.
Yavaşça.
Suena bastante... suave.
Çok güzel ses çıkıyor.
He procurado mantenerla suave.
Güzel ve yumuşak tutuyorum.
Es jazz suave.
Hafif caz ya bu.
Es jazz suave.
Hafif caz ama bu.
Tengo que quedarme escuchando jazz suave.
Burada oturup hafif caz illetini dinlemek zorundayım.
No necesitamos la ayuda de un macho latino.
Bu Rico Suave'nin yardımına ihtiyacımız yok.
Auch. ¿ Macho latino?
Rico Suave, ha?
Fuentes cuyo suave fluír es un bálsamo para el oído exhausto. Arboledas fragantes, el aroma de los naranjos viajando en vientos templados.
Nazikçe akan fıskiyeleri kulaktaki çınlamayı dindirmeye yetecek merhem ve ılık rüzgârlarla tomurcuklanan portakal çiçeği kokulu bahçeleri...
Habla suave, pero lleva un garrote.
"Nazikçe konuş ama yanında da bir değnek olsun"
Tu sabes, estaba esperando un clase De luz suave que pase frente a mis ojos O una luz tranquilizante al final de un túnel.
Hayatımın gözümün önünden film şeridi gibi geçeceğini ya da kendimi tünelin ucundaki ışığa doğru giderken göreceğimi sanıyordum.
Suave, tú eres como una fragancia suave.
Sen... sen güzel ve hoş bir koku gibisin.
Ahora, un dulce, suave, con sabor a fresa...
Şimdi tatlı, yumuşak, çilek aromalı...
Porque ella es más suave que tú.
Çünkü senden daha kibar.
Eres guapo, competente, suave.
Yakışıklı, becerikli ve naziksin.
Piel suave.
Çok yumuşak bir cildi var.
Mi polla de... suave, como siempre. ¿ Qué mierda, amigo? el televisor.
Sikimsonsuza kadar sönük kalacak.
Suave.
Yavaş.
Está a una distancia nostálgica, acentuada por una brisa suave.
Özlem dolu bir uzaklık.