T Çeviri Türkçe
199,138 parallel translation
La otra decía que necesitaba su número de expediente de arresto.
Diğeri tutuklanma kayıt numarasının gerektiğini söylüyordu.
He dicho "D", no "T".
"8" demedim "A" dedim.
Esa parece una manera muy desagradable de referirte a una mujer que acaba de sufrir un trauma médico dando a luz a un bebé.
Bebeğini doğurmak üzere olan ve tıbbi travma yüzünden acı çeken bir kadını tarif etmek için çok çirkin bir yol.
¿ Puedes ponerla en la incubadora a ver si se despierta?
Isıtıcının altına koyup hareketlenecek mi diye bakar mısın?
Dra. Robbins, los rayos X torácicos muestran que el bebé tiene una hernia diafragmática.
Dr. Robbins, göğüs röntgen sonuçlarına göre bebekte diyafragmatik fıtık var.
Eso es realmente poner mi método en funcionamiento.
Çalışma yöntemimi tam olarak yansıtıyor.
Vamos a empezar a ponerle solución salina caliente a un ritmo de 150 y toma una manta térmica.
150'ye ayarlayıp ılık salin verelim. Hemen ısıtıcı battaniye getirin.
¿ Puede decirme algo de su historial médico?
Tıbbi geçmişiyle ilgili bir şey söyleyebilir misiniz?
Solo te estoy recordando que hiciste un juramento sagrado como médico de dar buenos consejos médicos a mujeres que ya son hermosas.
Ben sadece, zaten güzel olan bir kadına tıbbi önerilerde bulunurken bir hekim olarak verdiğin kutsal yeminini hatırlatmak istiyorum. Senin için güzelim.
Y tienen rocódromos y hasta noches de cine.
Tırmanma duvarı ve film gecesi bile var.
Y ese horrible tumor esofágico está en la basura, donde pertenece.
Ayrıca çirkin özofagus tümörü tıbbi atık olarak ait olduğu yerde.
Del instituto, del bachillerato, de la facultad de medicina...
Lise, önlisans, Tıp fakültesi.
No estoy de acuerdo, pero no quieres escuchar una opinión contraria.
Buna katılmıyorum ve sen karşıt bir fikir duymak istemedin.
Luego de que sea dada de alta y esté estable, todo va a depender de ella.
Tıbbi olarak stabil hale geldikten sonra olacaklar tamamen ona bağlı.
Bien, parece que ella está respondiendo a los medicamentos.
İlaçlara yanıt veriyor gibi görünüyor.
¿ No hay más imágenes antes de este momento?
- Öncesine dair herhangi bir kayıt yok yani?
Fue entregado a todos los agentes del condado de County hace tres años, a fin de prevenir demandas precisamente como esta.
Üç yıl önce Cook County polislerine dağıtıldı. Bu tür olayların yaşanmasını engellemek amacıyla.
No en pruebas documentales.
Kanıta dayalı değil. Zerre kanıt parçası yok.
Solo quiero que sepas que aquí hay una asociada que encontró la pieza clave que cambió el rumbo del caso y acaba de ser despedida.
Sadece şunu bilmeni istiyorum ki, burada davayı tersine çevirmek için kanıtı bulan bir avukat var ve yeni kovuldu.
Se hacen los duros, ¿ pero qué tienen?
Blöf yapıyorlar ellerinde kanıt olarak ne var ki?
- Vi las pruebas.
- Kanıtı gördüm.
- ¿ Qué pruebas?
- Hangi kanıtı?
- ¿ Alguna grabación?
- Herhangi bir kayıt var mı?
No tiene antecedentes e, incluso así, la empresa, BMI, ha decidido descontarle un 40 por cien de su salario.
Buna dair hiçbir kayıt yok ve öte yandan BMI gelirinin neredeyse % 40'ını haczediyor.
Maia, ¿ puedes levantarte y decir tu nombre completo?
Maia kalkıp kendini tanıtır mısın?
¿ La empresa quería mantener a Frank en su puesto para descontarle su salario?
Yani şirket Frank'i işinde tuttu ki maaşını tırtıklayabilsin, öyle mi?
¿ Y en el paso número cinco de su método, el entrevistador le presenta la prueba de culpabilidad al sospechoso, sea verdadera o no?
Tekniğinizin beşinci maddesine göre görüşmeci, şüpheliye suç kanıtı sunmakta serbesttir. - Gerçek olsun ya da olmasın?
Queda, por lo tanto, prohibida en nuestra jurisdicción ".
Bundan dolayı yargı kararında kanıt olarak kullanılamaz.
Protesto, no hay prueba de eso.
İtiraz ediyorum. Böyle bir kanıt yok.
Happy, dame ese clip que sujeta los papeles del gobierno.
Happy, bana şu kâğıt mandalını versene ; devletten gelen özellik dosyasındaydı.
La sangre está siendo forzada a salir del clip porque el corazón bombea la sangre de la arteria cortada. así que necesitamos, necesitamos...
Kan, kâğıt mandalının dışına taşmaya zorlanıyor çünkü kalp, kesik arterden kan pompalıyor demek ki bizim...
Soy psiquiatra. La última vez que hice una cirugía vascular fue en la escuela de medicina.
Ben deli doktoruyum, son damar cerrahisi yaptığımda tıp fakültesindeydim.
Así que estoy poniendo mi móvil en vibración, y usando múltiples aplicaciones para calentarlo, y metiéndolo en mi calcetín.
Ben de telefonumu titreşime alıp birçok uygulama çalıştırarak ısıtıyor ve çorabımın içine koyuyorum.
Un clip saliendo.
Bir kâğıt mandalı geliyor.
Voy a compartir mis datos médicos con los doctores.
Elimdeki tıbbi verileri doktorlarla paylaşayım.
Como cuando Allie me preguntó si me gustaba la comida vegana.
Tıpkı Allie'nin bana vegan yiyecekler sevip sevmediğimi sorması gibi.
Y puedes esperar que un disco duro así guarde los registros durante un mes.
Bunun gibi bir sabit diskin bir aylık kayıt tutması beklenir.
Hay una posibilidad de que todo este polvo pueda obstruir la prensa.
Bu tozun matbaa makinesini tıkama ihtimali var.
¡ Vamos a subirnos a esos árboles!
- Şu ağaçlara tırmanalım!
Calla y frótalo por todo - el árbol arriba.
Çeneni kapat ve bunu ağacın her yerine sürdükten sonra tırman.
Pero te manejaste como una campeona.
Fakat sen tıpkı bir şampiyon gibi kendini idare ettin.
Hidden Treasury son locales por todo el país en los que se almacena dinero en efectivo antes de distribuirlo a los bancos.
Paraların bankalara dağıtılmadan önce tutulduğu ülkenin çeşitli bölgelerinde bulunan gizli Maliye Bakanlığı konumları.
Cinco figuras de piezas raras de motocicleta.
Beş yüz kâğıt değerinde nadir motosiklet parçaları.
No timaré nunca más.
Artık üçkâğıt yapmıyorum.
Una última vez por mamá.
Annecik için son bir üçkâğıt.
Borra la sonrisa de tu cara y empieza la inspección o este tío no será el único buscando un sueldo nuevo.
Yüzündeki sırıtışı sil ve incelemeye başla yoksa yeni bir iş arayan tek kişi bu adam olmayacak.
Ese dinero está siendo comido por el ácido químico como mi madre.
Para da tıpkı annem gibi asidik kimyasallarca yok edildi.
¿ Y qué te hace pensar que nos ayudará extraoficialmente?
Bize kayıt dışı yardım edeceğini nereden biliyorsun?
Tiene un trozo de tela metido en la boca.
Boğazına bir kumaş parçası tıkılmış.
Nuestro sudes metió un trapo en la garganta de Robbie.
Adam Robbie'nin boğazına tişört tıkamış.
Tenía una grabación mía haciéndolo.
Elinde DVD kanıtı vardı.