Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Teléfon
Teléfon Çeviri Türkçe
35,678 parallel translation
¡ No, vive en una cabaña abandonada sin teléfono cultivando una piña en un perchero!
Hayır, telefon çekmeyen bir kulübeyi işgal etmiş, palto askılığından ananas yetiştirmeye çalışıyor!
Porque es el teléfono en el que Bell gritó : "Watson, ven aquí. Te necesito".
Belki bu Alexander Graham Bell'in "Gel Watson" dediği telefon olduğu için.
Trabajas para una compañía de teléfonos, así que llamas a los teléfonos "unidades".
Telefon şirketinde çalışıyorsun, o yüzden telefonlara "birim" diyorsun.
El teléfono está donde siempre.
Telefon her zamanki yerinde.
Se acabó el teléfono en el trabajo.
Artık, işte telefon kullanmak yok.
¡ FUERA TELÉFONOS!
Telefon yok!
Aquí. Mi mitad de la factura del teléfono.
Telefon faturasının yarısını getirdim.
El servicio secreto no está permitiendo teléfonos dentro.
Gizli servis içeriye telefon sokmaya izin vermiyor.
Pensé que no nos permitían tener teléfonos en aquí.
Buraya telefon sokmamızın yasak olduğunu sanıyordum.
cuando quieras, a la derecha del teléfono aquí.
Ne zaman istersen, telefon burada duruyor.
¿ Tiene sus números de teléfono?
Sizde telefon numaraları var mı?
Un vecino vió el camión en las noticia y llamó por teléfono.
Komşular çekiciyi haberlerde görüp telefon etmiş.
- Hubo algunas feas llamadas de teléfono - por la borda cuando su nave llega
- Bazı çirkin telefon görüşmeleri oldu.
Cuando el teléfono fue desconectado.
- Telefon orada çevrimdışı olmuş.
Sólo tengo números de teléfono
Bende sadece telefon numaraları var.
Tengo una llamada de teléfono.
- Neden? Telefon hakkım var.
Teléfono que tenía mensajes de texto y fotos de su hija.
İçinde kızınızın mesajları ve resimleri bulunan telefon.
- llamada de teléfono, llamada
- Evet, burada. - Telefon.
- Esa era la llamada que he recibido.
- Bugün. Gelen telefon onun içindi.
Yo estaba en el hotel, haciendo la contabilidad, usando la calculadora del móvil y sonó.
Ben oteldeydim, hesap defterlerine bakıyordum, telefonumda hesap makinesi açıktı. Birden telefon çaldı.
Y otra cosa. Es muy raro que tengas tres móviles distintos.
Ayrıca üç farklı telefon numaran olması da garip bir şey.
Mientras dormías recibimos una llamada.
Sen pineklerken bir telefon geldi.
Marcus acaba de pasar los registros telefónicos de Bader a Narcóticos.
Marcus, Bader'ın telefon kayıtlarını Narkotik Şubeye gönderdi.
Sí. reconocieron un número de registros telefónicos de Bader inmediato.
Bader'ın telefon kayıtlarında bir numarayı görür görmez tanıdılar.
Escribió esto mientras descansaba en el trabajo, que es montar la línea telefónica.
Bu maili ara verdiğinde yazdı, çünkü işi telefon hattında durmak.
Tengo una lista de tres páginas de llamadas de nuestros enemigos negando la responsabilidad del ataque.
Saldırının sorumluluğunu reddeden düşmanlarımızın numaralarından oluşan üç sayfalık bir telefon listem var.
Quién sigue llevando móviles, ¿ verdad?
Kim hâlâ telefon taşıyor ki?
Soy aún mejor en el sexo telefónico que en el sexo de verdad.
Telefon seksinde gerçekte olduğumdan daha da iyiyim.
Puedo hacer un par de llamadas telefónicas.
Birkaç telefon etmem yeter.
¿ Ella te llame hoy?
Bugün telefon etti mi?
Voy a hacer algunas llamadas telefónicas, y buscaremos un ministro ordenado.
Birkaç yere telefon edeceğim. Belki yetkili bir papaz bulabiliriz.
Recibí una llamada.
Telefon çaldı.
Steven Gallagher, por una campaña muy peleada.
Daha yeni Steven'dan galibiyetimizi kutlayan bir telefon aldım. Steven Gallagher'ı tebrik ederim, kampanyada çok iyi mücadele etti.
- Una llamada importante desde Londres.
- Londra'dan önemli bir telefon var.
Yo... he recibido una llamada de la policía de Edimburgo.
Edinburgh polisinden bir telefon aldım.
Sí, ni siquiera me llaman para entrenar y ya mi contrato está listo.
OTA'lar ve anlaşmanın hazır olup olmadığı hakkında bir telefon bile alamıyorum.
Una llamada telefónica para usted, Sr. Presidente, en su despacho.
Ofisinizde size bir telefon var, sayın Başkan.
Tengo que hacer una llamada.
Benim birine telefon açmam lazım.
Su móvil pertenecía a la Inmobiliaria, así que he conseguido la contraseña de su jefe.
Bu aralar çok arayanı var. Telefon emlak şirketi tarafından verildiği için şifresini patrondan aldım.
Eso no lo sabremos hasta que reciba la primera factura de móvil de un adolescente, pero sabemos que tendrá que ocuparse de otras cosas a parte de su trabajo.
Bir ergenin ilk telefon faturasını ödeyene kadar bunu bilemeyeceğiz. Ama şunu biliyoruz ki işi dışında bir şeyleri dert etmeye başlayacak.
Así que quizás le gustaría hacer unas llamada y ofrecerles unas palabras de consuelo.
Belki bir telefon edip taziyede bulunmak istersiniz.
Bueno, usted sabe, um... cartas, e-mails, llamadas telefónicas anónimas.
- Bilirsiniz işte... - Mektup, e-posta, isimsiz telefon.
Tenemos registros de su celda.
- Telefon kayıtları elimizde.
Me gustaría mi llamada telefónica.
- Telefon hakkımı kullanacağım.
Eres un ex-convicto con 40 extrañas armas encontradas en tu casa.
- Evinde kırk küsur tane silah bulunan eski bir sabıkalısın. - Telefon hakkı.
- Llamada telefónica
- Telefon hakkı.
- Llamada de teléfono.
- Telefon hakkı.
¡ Llamada telefónica, llamada telefónica!
Telefon!
¡ Llamada telefónica, llamada telefónica!
Telefon! Telefon!
¡ Llamada telefónica, dame la llamada telefónica!
Telefon verin bana!
¿ Ni siquiera tengo una llamada de teléfono?
- Telefon hakkım bile yok mu?