Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Thomás
Thomás Çeviri Türkçe
10,415 parallel translation
La postura de Thomas fue agresiva.
Thomas'ın karşılığı saldırgancaydı.
Da igual, el sol había salido, y Thomas y tú estabais haciendo crepes de chocolate en una hoguera de Dios sabe qué.
Her neyse, güneş doğmuştu... ve Thomas ile sen çikolatalı krep yapıyordunuz. Ateş için odunu nereden buldunuz acaba.
Doy... doy por hecho... que Thomas no ha...
Ben... Varsayıyorum da...
Así que escapaste del hotel en el coche de esa loca, ¿ y todo lo que llevas contigo es tu ingenio, tu encanto y esa chaqueta mugrienta?
Thomas...? Yani, bu otelden çılgın bir... kadının arabasıyla kaçtın, ve ince zekanla caziben dışında... yanında bu enfes süet paltodan başka bir şey yok.
Le robaste a Thomas.
Thomas'dan çalmıştın.
¿ Thomas murió creyendo que le querías?
Thomas, onu sevdiğini düşünerek mi öldü?
Según esa lógica, interrogad a los condes de Gramont, a Colbert de Croissy, Thomas Armstrong, Henry Howard,
Bu mantıkla Gramont Kontu ve Kontesi'ni, Colbert de Croissy'yi, Sör Thomas Armstrong'u,
Thomas Clifford, Henry Bennett, Anthony Ashley Cooper,
Henry Howard'ı, Thomas Clifford'ı, Henry Bennett'i,
En París, Sir Thomas Armstrong.
Paris'teler. Sör Thomas Armstrong, efendim.
Sir Thomas la conocerá mañana, y por él se sabrá en Londres.
Sabah Sör Thomas Armstrong'a, ertesi gün de Londra'ya.
Yusuf Ibrahim Qasim, será acusado más tarde en el día de hoy por el asesinato del senador Thomas Darnell.
Yusuf Ibrahim Qasim, Senatör Thomas Darnell cinayeti nedeniyle bugün mahkeme önüne çıkarılacak.
Jimmy, no puedo conseguirte más revistas luego de que Megan Thomas te demandó por escribir sobre tener sexo con ella.
Jimmy, Megan Thomas onunla yattığını dergide yazdığın için seni dava ettiğinden beri dergi işi bulamıyorum.
Thomas, sobre su costado izquierdo.
Thomas, sola çevir.
Eso sería como Thomas Keller haciendo la salsa mexicana para las hamburguesas de taco de Guy Fieri.
Thomas Keller'ın, Guy Fieri'nin tako burgeri için sos hazırlaması gibi bir şey olur bu.
¿ Thomas se cortó las muñecas?
Thomas bileklerini mi kesmiş?
Ni siquiera Thomas Barrow.
Bay Barrow'dan bile.
Thomas Darnell.
Thomas Darnell.
¿ Quién es Thomas Darnell?
Thomas Darnell de kim?
El senador Thomas Darnell, su antiguo jefe...
Senator Thomas Darnell, eski patronun...
Buenos días, Thomas.
- Günaydın Thomas.
¿ Y por qué tienes el libro de texto abierto en la mesa del desayuno, Thomas?
Öyleyse neden ders kitabın kahvaltı masasının üzerinde Thomas?
Puedes estudiar en la mesa del desayuno, Thomas.
Kahvaltı masasında ders çalışabilirsin Thomas.
Thomas.
- Thomas.
Dom... pedí al agente Thomas que investigara las compañías de taxis.
Dom. Ajan Thomas taksi şirketlerini araştırıyor.
¿ Confirma que son los cuerpos de Laura Frink Crothers, Emily Alice Crothers y John Thomas Crothers?
Bu cesetlerin, Laura Frink Crothers, Emily Alice Crothers ve John Thomas Crothers'a ait olduğunu doğruluyor musunuz?
Sí, había fotos de Jonathan Taylor Thomas en su juventud por toda la casa.
Gördüm. Evin her tarafında hayatının baharındaki Jonathan Taylor Thomas fotoğrafları vardı.
Tomás.
Thomas.
Joe, este es Thomas y Amy y Jennifer.
- Joe, bunlar Thomas, Amy ve Jennifer.
Si pones un dedo en Thomas...
Thomas'ın kılına zarar gelirse...
Thomas.
Thomas.
- Thomas...
- Thomas...
Thomas, cálmate.
Thomas, sakin ol.
Pon a Thomas de nuevo en el teléfono.
- Telefonu Thomas'a geri ver.
El nombre de la víctima es Thomas Palmer, corredor de bolsa.
Özgün Terken Kurbanın adı Thomas Palmer, borsacı.
Y dice que nada ni dentro ni fuera del vehículo de la víctima coincide con nadie de la base de datos de delincuentes. Y Thomas Palmer tampoco tenía antecedentes.
Ve rapor, kurbanın aracının içinde ya da dışında kriminal veri tabanındaki biriyle eşleşen hiçbir şey olmadığını söylüyor.
¿ Y qué estamos investigando,
- Ve Thomas Palmer'ın da sabıkası yoktu. O halde, neyi araştırıyoruz biz...
Sr. Curtis, ¿ conoce a un hombre llamado Thomas Palmer?
Bay Curtis, Thomas Palmer adında bir adam tanıyor musunuz?
Y esta mañana a las 4 : 30 su cliente volvió con un arma y golpeó a Thomas Palmer hasta matarlo.
- Sam, lütfen. - Ve bu sabah saat 4 : 30'da, müvekkiliniz bir silahla oraya geri gidip Thomas Palmer'ı döverek öldürmüş.
Thomas Jefferson habría protestado... en contra de la pausa para el café hasta su último aliento.
Thomas Jefferson son nefesinde bile kahve molası vermezdi.
Es un selfie con una copia... de "El sentido común" de Thomas Paine.
Thomas Paine'in Sağduyu'su ile selfi çekip yollamış. - Thomas Paine.
- Thomas Paine. - Sí. Ninguno de... estos mensajes tiene nada que ver con tu ciudadanía.
- Bu mesajların hiçbiri vatandaşlık başvurun ile alakalı değil.
De hecho, el homónimo de su institución... Thomas Jefferson, informó una vez de contactar... con una especie extraterrestre.
Sizin kurumuzun adaşı olan Thomas Jefferson bir keresinde uzaylılarla iletişim kurduğunu rapor etmişti.
Thomas tiene una cita con el Dr. Adler.
Thomas'ın Dr. Adler'la randevusu var.
No presumas, Thomas.
- Böbürlenme Thomas.
Thomas no se ha hecho un simple tirón luchando, obergruppenführer.
Thomas yalnızca güreşirken kasını incitmemiş General.
Organicé un seminario sobre Thomas Carlyle.
Thomas Carlyle'da düzenlenen bir seminere ev sahipilği yapıyordum.
Thomas, te advertí sobre bajar corriendo las escaleras.
Thomas, merdivenlerden hızlı inmemen konusunda seni uyarmıştım.
Tu chico, Thomas, es un jovencito estupendo.
Oğlun Thomas, çok iyi bir delikanlı.
DOCKRAY, NORESTE DE INGLATERRA - 1985 Amén.
"Dockray, İngiltere'nin Kuzeydoğusu 1985" * Thomas Dolby - One Of Our Submarines *
- Ya basta, Thomas.
- Bu kadarı yeter, Thomas. - Dur bi'.
Míralos, Thomas.
Ay, şunlara bak Thomas.