Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Ué
Ué Çeviri Türkçe
254 parallel translation
Ue nO eS a Ue a UeraMOS dormir justo después del sexo.
Biz seksten hemen sonra uyumak istemiyoruz.
Ué es mono de feria.
Sokak çalgıcısının maymunu için bu.
ué usted está mirando fijamente? ¿ Por qué usted está mirando fijam
Neden bakıyorsun?
Entiendo el propósito, pero ignoro qué es lo ue sugerirá.
Amacını anladım ama adamın ne teklif ettiğini bilmiyorum.
Averig : ué dónde estaba su estudio de grabación, y Ie obIigué a escucharlas.
Onu hissettirmeden izledim. Plak stüdyosuna kadar takip ettim. Şarkılarımı dinlemeye zorladım.
¿ Porq ué razón vienes ahora con esta estúpida pregunta?
Niye bu aptalca soruları soruyorsun?
Envíelos a Château de I'Aigle. ue el coronel Dax se presente ante mí.
Chateau de L'aigle'e gönderin Albay Dax hemen bana rapor versin.
ue venga el coronel Secord ya.
Hemen Albay Secord'u çağırın.
Sí. Eso f ue antes del gran deshielo.
O, buzullarin erimesinden önceydi.
Iba a preguntarle a Robert cuánto tiempo hace que se f ue.
Robert'a ne zamandan beri buradan ayrildigini soracaktim.
Aquí está alq ue van a echar a los perros, justo aquí.
İşte burada! Köpeklere atılacak olanlardan biri, tam burada!
Los bombardeos a nuestras bases en el norte... nos hacen creer... ue el próximo paso de los japoneses será una invasión masiva del continente australiano.
Son zamanlarda kuzeydeki hava üslerimizin bombalanması bizlere Japonların bir sonraki adımlarının Avustralya kıtasını istila etmek olduğunu gösteriyor.
Usted dijo ue mató al hombre de la cicatriz.
- Kendinizin öldürdüğünü söylemiştiniz.
Ue Shan, puerta sur... aquí.
Yue Shan, Güney kapısı... burda
Supongoq ue no hablará en serio.
Ciddi olmazsınız.
Pensé que eso era el por q ue decías que podi...
"Gidebilirsin" deyince sandım ki...
Okuhata me caía bien, pero no pensé ue pudiera pasar esto.
Okuhata'nın iyi olduğunu düşünüyordum, ama bunun olacağını bilmiyordum.
- Pero tengoq ue pensar en mi reputacion.
- Ama saygınlığımı düşünmek zorundayım.
Señor, con respeto sugiero q ue nuestra opción es luchar.
Efendim, saygıyla, tek şansımızın savaşmak olduğunu sunarım.
Esta tarjeta dice, "Monique DeCarlo, Calle Bleckman 21 0".
Elimde sadece "Moniıue DiCarlo, 210 Bleckman St." yazılı bir kart var.
La dirección de Monique DeCarlo que nos dieron estaba en la Pequeña Italia de la ciudad.
Moniıue DiCarlo'nun adresi İtalyan mahallesindeydi.
Enti tanto interés ue nada uede S justificar más el conocerlas.
Şu anki sevincim dışında hiçbir şeyin açıklayamayacağı bir ilgi duydum.
Le escribí la semana pasada y le dije ue si no venía a Bruselas dentro de 3 días...
Geçen hafta 3 gün içinde Brüksel'e gelmese intihar edeceğimi yazdım.
Pero no regreses tantoq ue cambies todo.
Ama sen sürekli öyle her şeye gitmemelisin.
Hey, has notadoq ue cuando saludas por un largo rato tus manos estan super mojadas?
Çok uzun süre el sıkıştığında, insanın elleri süper terliyor bunu daha önce fark etmiş miydin?
Los ministros de exteriores de quince países de la UE han exigido al presidente Milosevic que detenga la violencia en Kosovo.
On beş AB ülkesinin dış işleri bakanları, Başkan Milosevic'ten Kosova'daki şiddeti durdurmasını istediler.
El estado de N ue v a Hampshire contra Louis Wagner.
New Hempshire Şehri Louis Wagner'e karşı.
La noche del 5 de marzo, dos mujeres, inmigrantes noruegas, fueran as esinadas en las Islas de Shoals, a unos 22 kilómetros de la costa de N ue v a Hampshire.
Bunlar benim rezilliğimin en kara anında ortaya çıkan gözyaşlarımın dualarıydı. Karen ve Anethe'in ruhlarına ve Evan'a Dua ettim.
Creoq ue es posible construir una relación con cariño y no con pasión.
Bir beraberliği oluşturan şey tutku değildir.
Entonces sólo preguntale a Lisa. Te dirá loq ue quieras saber.
Bilmek istediğin her şeyi söyleyecektir.
- Quiero creer ue sí.
- Evet, umarım. İyi.
( Países Africanos, del Caribe y del Pacífico ) y la UE.
Afrika, Karayip, Pasifik ve Avrupa Birliğini kapsıyor. ACP ülkeleri sömürge geçmişindeki ayrıcalıklarını bitirmiş bulunuyordu bu anlaşmayla.
Creo que f ue él quien mató a Laughton.
Bence Laughton'u öldüren o!
Usted me pide creer ue la incorruptible Kathryn Janeway traicionaria a su propia tripulacion?
Benden, rüşvet yemez Kathryn Janeway'in mürettebatına ihanet etmesine inanmamı mı istiyorsun?
Entonces podría decirnos su opinión sobre el ERM de la UE.
O halde ERM hakkında görüşlerinizi anlatabilirsiniz herhalde?
Los turcos quieren entrar en la UE, organizar los Juegos, entrar en el juego internacional.
Görünüşe bakılırsa Türkler AB'ye girmeyi, Olimpiyatlara ev sahipliği yapmayı, uluslararası alanda söz sahibi olmayı istiyor.
Vamos, todo loq ue nosotros tenemos es levantar cosas pesadas y los deportes!
Ama bizde sadece ağırlık kaldırma ve spor var!
seducción y venganza... dos cosas ue siempre nos da gran disfrute.
Baştan çıkarma ve intikam. Bu iki şey bize daima inanılmaz mutluluk verir.
¿ ue acabas de hacer?
Az önce ne yaptın sen?
Como estaba pensandoq ue deberia ser mas como..
Oysa bence daha çok şöyle olmalı.
Sabés loq ue me gustaría ahora? Un poco de buena vida.
Ne izlemek istiyorum biliyor musun?
Dijoq ue tu no podias esperar.
Sabredemediğini söyledi.
Imaginoq ue eso te viene de vivir con Brian.
Sanırım bu Brian'la olduğum zamanlardan kalma bir şey.
Probablemente Lo ue crea este propiedad es un adhesivo mezclado con chakra, alguna secreción en particular.
Sanırsam. Bu örümcek ağını sağlamlaştırmak için..... bu ağı kendi vücut çakrası ile karıştırmış olmalı.
Cômo persuadir a la UE para que brinde asistencia humanitaria y tecnología médica a países en desarrollo.
Avrupa Birliğini gelişmekte olan ülkelere insani yardım ve tıbbi teknoloji verme planımızı benimsemeleri konusunda nasıl ikna edeceğimizi konuşuyorduk.
La industria pesquera del lago Victoria es la primera exportación de Tanzania hacia la UE
Victoria Gölü'ndeki balık endüstrisi... Tanzanya'dan AB'ye ihracatta birincidir.
Un inspector de la UE dijo en 1999 :
1999 yılında AB'den bir müfettiş şöyle dedi :
Pienso que la UE a hecho un trabajo espléndido :
AB'nin harika bir iş yaptığını düşünüyorum.
- La UE es buena para Grecia.
- AB, Yunanistan için iyi oldu.
La UE crea contactos entre personas de diferentes procedencias.
AB farklı geçmişlerdeki insanlar arasında bağlantı kuruyor.
La UE tiene una política dura hacia los inmigrantes.
AB'nin göçmenlere karşı merhametsiz bir polikitası var.