Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Ve
Ve Çeviri Türkçe
2,053,432 parallel translation
Y terminó con cáncer de esófago.
Ve yemek borusu kanseri oldu.
" ¿ Quién es este hombre que se sienta ante mí asustado y real?
Karşımda duran bu korkmuş ve gerçek adam kim?
"El hombre que amo en la enfermedad, en la riqueza o la pobreza, por siempre".
Hastalıkta, zenginlikte ve fakirlikte, sonsuza dek seveceğim adam.
Cuando reabrieron el caso en los 90, una noche estaba lavando los platos y viendo las noticias de las seis, y dijeron que habían reabierto el caso.
Dosya, 1990'larda tekrar açıldığında bulaşıkları yıkarken akşam haberlerini izliyordum ve dosyayı yeniden açtıkları söylendi.
Solía rogarle a mi padre antes de que muriera y le preguntaba una y otra vez, y la única respuesta que recibí de mi padre fue :
Babam ölmeden önce ona yalvarmıştım ve bunu tekrar tekrar ona sormuştum. Babamın bana verdiği tek cevap şuydu :
Soy un investigador externo que trabaja en la historia de la hermana Cathy Cesnik.
Ben evden araştırma yapan birisiyim ve Rahibe Cathy Cesnik'in hikayesi üzerinde çalışıyorum.
Fui a buscar a mi tío, pero cuando lo encontré, me llevó de prisa al departamento y cerró la puerta de ella.
Amcamı bulduğumda beni aceleyle tekrar dairesine götürdü ve kapıyı kapattı.
Entonces mi tío Bill y Skippy fueron a recoger a mi tío Bobby.
Sonra Bill amcam ve Skippy gidip Bobby amcamı aldılar.
Mire, yo era un niño y no recuerdo que nadie fuera asesinado ni nada.
Yani, ben bir çocuktum ve kimsenin öldürüldüğünü gördüğümü hatırlamıyorum.
Supongo que saber que esto molestó a mi hermano en gran medida, y que no haya dicho nada... Solo me enteré después de su muerte.
Bunun kardeşimi bu kadar rahatsız ettiğini bilmek, onun hiçbir şey söylememiş olması ve bunu onun ölümünden sonra öğrenmiş olmam, yani...
Marilyn se está tomando su tiempo, y su amiga dijo que se comunicará conmigo.
Marilyn acele etmiyor ve arkadaşı onun benimle iletişime geçeceğini söyledi.
Tiene mi dirección de correo electrónico y mi número telefónico.
E-posta adresimi ve telefonumu biliyor.
Así que espero que sea una perla de información nueva para nosotras, y que se pondrá en contacto conmigo cuando se sienta a gusto con ello, probablemente después de las vacaciones.
Yani umarım bu, bize verebileceği yeni bir bilgi olur ve biraz daha içine sindiğinde, herhalde Noel'den sonra benimle iletişime geçer.
Es decir, me siento muy honrada, y me siento realmente emocionada porque suenas como Cathy.
Yani, şeref duydum ve şu anda çok duygulandım çünkü sesin Cathy'ninkine çok benziyor.
Y su voz significa mucho para mí por su...
Ve onun sesi benim için çok önemliydi çünkü...
Sí, ¿ y sabes qué?
Evet ve biliyor musun?
Y ahora tenemos dos :
Ve iki kişi bulduk :
Podría estar inventando esto, y es difícil mantener tus historias si estás inventando algo, así que lo entiendo.
Bunu uyduruyor olabilirim ve uydurduğun hikayeleri toparlamak bir yerden sonra zorlaşır, yani bunu anlıyorum.
Me decía que su tío tenía una camisa ensangrentada y afirmaba que había peleado con su jefe.
Dayısının gömleği kanlıymış ve patronuyla kavga ettiğini iddia etmiş.
No había motivo ni razón para ninguno de los cambios en su comportamiento.
Sebepsiz ve dengesiz bir şekilde davranışları değişebilirdi.
Parece que, cuando tienes todas estas pistas, y tienes a gente relacionada íntimamente con él que dice : "Creo que él lo mató", e hicieron esto y aquello, la policía aparecerá y lo arrestará.
Sanki bu kadar ipucumuz olunca ve onu yakından tanıyan kişiler "Bence o öldürdü" falan deyince polis gelip onu tutuklayacak sanıyoruz.
Creo que podrías ver a alguien que es honesto y que quiere decir la verdad o alguien que jugará juegos, y eso también sería obvio.
Ya dürüst ve doğruyu söylemek isteyen birisiyle karşılaşacağız ya da oyun oynayan birisiyle, ki bu da çok bariz olur.
Hay un elemento de diversión, provocación y placer antes de atacar.
Saldırıya geçmeden önce biraz eğlenir, sataşır ve bunun keyfini çıkarır.
WJZ mostró un video retrospectivo del periodista Jerry Turner, que recibió una llamada de alguien que dijo tener información sobre el homicidio de Cathy y sobre quién tenía su rosario.
WJZ, spiker Jerry Turner'ın geçmişteki bir haber klibini yayınlamış. Onu, Cathy'nin cinayeti hakkında bilgisi olduğunu ve tespihinin kimde olduğunu bildiğini söyleyen bir adam aramış.
Eran los detectives Tincher y Marll.
Dedektif Tincher ve Dedektif Marll gelmişti.
Trajeron un grabador y cuando reprodujeron la cinta, era el programa radial de llamadas de oyentes de Jerry Turner.
Bir kasetçalar getirmişlerdi ve kaseti çaldıklarında Jerry Turner'ın radyo programı başladı.
Era un estuche negro pequeño y tenía el nombre Cesnik.
Küçük, siyah bir kılıftı ve üzerinde Cesnik yazıyordu.
Y luego de unos segundos de distorsionar la voz, dejó de distorsionarla, habló claramente, y yo dije : "Dios mío, es él".
Adam sesini değiştirerek birkaç saniye konuştuktan sonra sahte sesinden vazgeçip kendi sesiyle konuşmuştu. Ve "Tanrım, bu o" dedim.
¿ Cuándo fue eso y qué creyeron?
Ne zaman oldu ve ne düşünmüşlerdi?
Y lo que le pasó.
Ve ona olanlar hakkında.
Era un estuche negro pequeño con el nombre Cesnik.
Küçük, siyah bir kılıftı ve üzerinde Cesnik yazıyordu.
Intento entender, entonces, por qué llamó a un programa popular de radio muchos años después, para dar información que hizo creer a la policía y su familia que sería una pista.
Şunu anlamaya çalışıyorum : Neden uzun yıllar sonra popüler bir radyo programını arayıp polise ve ailesine bunun bir ipucu olduğunu düşündürecek bilgiler verdin?
Porque hizo que lo creyera, y todas estas pistas y lo de Jerry Turner hacen creer que estuvo involucrado.
Onu buna inandırdın, tüm o ipuçları ve Jerry Turner olayı yüzünden senden şüpheleniyorlar.
HERMANA DE CATHY
RAHİBE CATHY'NİN KARDEŞİ Ve kimse çıkıp da...
Y si pasan cinco minutos o 45 años, sigues echando de menos a esa persona y sigues sintiendo esa pérdida.
İster beş dakika ister 45 yıl geçsin, o kişiyi hâlâ özlüyorsunuz ve yokluğunu hâlâ hissediyorsunuz.
Cuando lo hablábamos con la familia, llorábamos y todos se ponían tristes. Mi papá siempre nos paraba en ese momento y decía :
Bu konu hakkında aile içinde konuşulduğunda ağlamaya başlardık, herkes üzülürdü ve babam da hep bizi durdurup şöyle derdi :
Y tenían dos pequeños que criar.
Ve hâlâ yetiştirmeleri gereken iki küçük çocukları vardı.
Cuando mi madre falleció hace un año, Bob y yo limpiamos su departamento y yo no serví de nada porque en cuanto empecé a ordenar...
O yüzden annem geçen sene vefat ettiğinde Bob'la onun dairesini temizledik ve ona hiç yardımcı olamadım çünkü temizliğe başlar başlamaz...
Y yo leía eso por primera vez.
Ve ben bunları ilk kez okuyordum.
Gemma y Abbie parecen tener mucha información.
Rahibeye Ölümcül Darp Gemma ve Abbie'nin elinde çok fazla bilgi var.
Fue un viaje largo y difícil.
Bu uzun ve zorlayıcı bir yolculuktu.
Gemma y su equipo me contaron que fueron con Koob a Carriage House.
Gemma ve ekibi bana Carriage House'a Koob'la beraber gittiklerini söyledi.
Cuando descubrieron su cadáver, la policía me persiguió porque era un hombre que ella conocía, y su teoría era que la había asesinado alguien que la conocía.
Cesedi bulunduktan sonra polis bana çok baskı yaptı. Çünkü ben onun tanıdığı bir adamdım ve teorileri buydu. Onu tanıyan biri tarafından öldürüldüğüne inanıyorlardı.
Pete y yo estuvimos juntos toda la noche ".
Pete ve ben bütün gece beraberdik. "
Recuerdo ser interrogado dos o tres días en la estación de policía, y recuerdo decirles :
Karakolda iki veya üç gün boyunca sorguya çekildiğimi hatırlıyorum ve onlara şöyle demiştim :
HOMICIDIO Koob y McKeon se sometieron al polígrafo sobre las declaraciones que hicieron sobre regresar a la casa y luego ir a donde Russell.
Kayıtlara göre Koob ve McKeon önce evlerine, sonra Bayan Russell'a gittiklerine dair iddiaları için yalan makinesine bağlanmış.
Una de las muchas tareas que se debe hacer todavía, y es importante, es encontrar a McKeon y ver si dice algo desde su punto de vista.
Yapmamız gereken işlerden önemli bir tanesi McKeon'ı bulmak ve bu hikayeyi bir de onun ağzından dinlemek.
La noche en que Cathy desapareció, estaban Russell, Gerry y una tercera persona, un tipo llamado Pete McKeon.
Cathy'nin kaybolduğu gece, Russell, Gerry ve üçüncü bir kişi oradaymış, Pete McKeon adlı bir adam.
Creo que ha contado la historia tantas veces que tuvo que contármela.
Bence bu hikayeyi çok anlatmış ve anlatmak zorunda kalmış.
Cenamos juntos, fuimos al cine y, cuando regresamos, nos llamó Russell.
Yemek yedik, sinemaya gittik ve Russell bizi aradığında evdeydik.
Edgar Davidson y Billy Schmidt.
Edgar Davidson ve Billy Schmidt.