Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Vidéo
Vidéo Çeviri Türkçe
14,996 parallel translation
La señal del satélite está en línea.
Uydu video görüntüleri yayında.
Jugamos videojuegos.
Video oyunu oynadık.
¿ En serio? ¿ Tienen videojuegos ahora?
Video oyunların mı var artık?
Revolucionario gestor detrás de Sentinel, la empresa de videojuegos... de más rápido crecimiento del mundo.
Dünyanın en hızlı gelişen video oyunları şirketi olan Sentinel'in arkasındaki parlak zeka.
Sin embargo, aún tiene una clásica configuración de videojuego.
Yine de, klasik bir video oyun planı.
Aquí hay cinco imágenes de cinco empleados de Sentinel.
Bak burada beş Sentinel çalışanının beş ayrı video görüntüsü var.
Imagen 4.
4. video.
¡ Imagen 4!
4. video!
¡ Vamos, imagen 4!
Hadi, 4. video!
Después de una cadena muy extraña de acontecimientos que uno sólo... podría encontrar en un vídeo juego, el directorio de Sentinel... por unanimidad nombró a este joven hombre como su nuevo director.
İnsanın ancak bir video oyununda rastlayabileceği gibi, bir dizi garip olaylar zinciri sonucunda Sentinel yönetim kurulu bu genç adamı oybirliğiyle yönetim kurulu başkanı olarak seçmiş bulunmaktadır.
Están enviando el vídeo desde el aparcamiento.
Park yerinden video gönderiyorlar.
Pondré un video para ti.
Sana video izleteceğim.
Así que ponme mi video, por favor.
Hadi video koy lütfen.
¿ Qué hace en la basura mi video de gimnasia?
Egzersiz kasedimin çöpte ne işi var?
Igual que no moviste mi video de gimnasia, supongo.
Egzersiz kasetlerime dokunmadığın gibi galiba?
Hay un video.
- Görüntüsü var.
Hay un video tuyo, saliendo de Rockingham con ella.
Rockingham'dan çantayla birlikte çıkarkenki görüntülerin var.
Después de eso, el Jurado tuvo un vistazo de un video de ejercicios que Simpson grabó sólo dos semanas antes de los asesinatos.
Bu ifadeden sonra jüri, Simpson'un cinayetten iki hafta önce çektiği bu görüntüleri izledi.
Genial, Capitán Video. Mientras estás en el futuro, yo, en el presente, intento seguir a flote.
Peki bu harika Kaptan Video sen orada gelecekteyken ben burada işleri ayakta tutmaya çalışıyorum.
¿ Crees que tienen el video de la redada?
Sence baskını filme almışlar mıdır?
Es mi visión de un video de Edward Sharpe.
Edward Sharpe video'sunun vizyonu ve bu benim. Vay, vay.
Valores de Blockbuster Video. ¿ Qué?
- Blockbuster hisse senediymiş.
Al parecer les encantó nuestra video presentación.
Görünen o ki, sunumumuza bayılmışlar.
Sé que no rezo seguido, pero si me oyes, Jesús Negro del video "Like a Prayer" de Madonna, dame una señal.
Çok sık dua etmediğimi biliyorum, fakat eğer dinliyorsan... Madonna'nın "Like a Prayer" klibindeki Siyah İsa gibi, bana bir işaret ver.
Y pasamos al video del que habla toda la ciudad.
Şu an bu video, tüm şehir çevresinde vızıItı oldu.
Pese a la atención por la protesta, los promotores dicen que van al día y que el video puede haber despertado conciencia del vecindario entre los usuarios de Internet.
Dikkat yazısına rağmen protestosunu yaparken inşaat sahipleri hala programa uygun gittikleri söylediler ve video aslında, İnternette boş konuşanlar arasında mahalle hakkındaki farkındalığı yükseltmiş olabilir.
Es webcam. Honestamente es exactamente como el video-chat.
Tıpkı FaceTime gibi.
Es muy similar al video-chat.
FaceTime'a çok benziyor.
Puedo revisar la retroalimentacion de video y ver si está sucediendo algo anormal.
Adınızı ve şifrenizi verirseniz anormal bir durum var mı diye gördüğünüz görüntüleri kontrol edebilirim.
Vimos el video.
Kaseti izledik.
Hace vídeos para el tipo.
Adam için video çekiyor.
¿ Qué tipo de vídeos?
Ne tür video?
¿ Qué cabo? Vas a tener que hacer un vídeo.
- Video çekmen gerekecek.
Bueno, para ser justos, creo que el video le puso la puntilla.
Dürüst olmak gerekirse, işten sıyrılmayı sağlayan video oldu.
Hice un vídeo.
Sadece video çektim.
Vale, Andy, te va a gustar este video que te hemos hecho.
Pekala Andy, sana hazırladığımız bu videoyu beğeneceksin.
Y ahora cada video se ha vuelto más brutal y más ambicioso que el ultimo.
Ve şimdi her yeni video bir öncekinden daha vahşice ve daha iddialı.
¿ Un videojuego?
Video oyunu mu?
Le dispararon jugando videojuegos.
- Video oyunu oynuyordu.
Sí, bueno, trabajamos juntos, así que me pide ir almorzar o me manda mensajes con enlaces graciosos a YouTube, o algo.
- Sonuçta aynı yerde çalışıyoruz. Yemeğe davet ediyor, komik video linkleri falan yolluyor.
- Bien. Te envié por correo electrónico un video que debes ver ya mismo.
Sana elektronik postayla hemen izlemen gereken bir video yolladım.
¿ Hace videojuegos?
Video oyunları mı yapıyor?
Es el momento perfecto para mostrarles un video.
Umarım bir video göstermek için doğru zamandır.
Ayuda a esta chica, o este video llegará a la Junta Estatal de Examinadores, a Trent, al doctor Gursky y a todos nuestros padrastros.
Ya bu kıza yardım edersin ya da bu küçük video kaydı eyalet ruhsat komitesindeki, Trent, Dr. Gursky'e ve bütün üvey babalarımıza gider.
¿ Por qué le pide a un chico de 16 años que se vean a solas en un estacionamiento vacío con una videocámara?
O neden 16 yaşında video kamerası olan bir çocukla boş bir otoparkta buluşmayı istiyor?
Es decir, los conocí a ustedes... es como, ya saben, Estar lejos de los amigos y los juegos de video y esas mierdas.
Yani, sizi tanıyorum çocuklar arkadaşlarınızdan ve video oyunlarınızdan falan uzaksınız.
La mujer del hombre que la policía dice ser el Estrangulador de Belfast estuvo involucrada en un extraño incidente esta mañana. capturado en video por un transeúnte mientras se desarrollaba.
Belfast Katili olduğu iddia edilen adamın eşi bu sabah yoldan geçen biri tarafından görüntülenen tuhaf bir olaya karıştı.
¿ Vio el video de las noticias?
Görüntüleri izlediniz mi?
Hay registros en video.
Video kayıtları var.
La Sra. Reade envió una grabación de ustedes teniendo sexo en su apartamento.
Bayan Reade onun dairesinde sevişmenizin video kaydını attı.
Alguien envió el video al "Chicago Lister".
Biri videoyu Chicago Lister'a yollamış.