English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Vista

Vista Çeviri Türkçe

24,636 parallel translation
Mantén tu vista en la vía.
Gözünü yoldan ayırma.
Todos tienen su punto de vista sobre lo más importante en la improvisación pero incluso 60 años después, todo se resume a tres reglas básicas.
Herkes iyileştirmede en önemli olanı alıyor. Ancak 60 yıl sonra bile hâlâ üç temel kuralla kaynıyorlar.
Luego, tres de sus identidades recuperaron la vista.
Sonra kimliklerinden üçü görmeye başlamış.
Se ha embolsado 16 millones y medio de dólares de los contribuyentes, al mismo tiempo que sobornaba a políticos para que hicieran la vista gorda.
16.5 milyonluk vergi parasını cebine atmıştı. Satın aldığı politikacılar da bunu görmezden gelmişti.
Si volvemos la vista atrás, en muchos casos, mucha de la gente que imponía la ley y el orden eran en algunos casos, tan malos como los mismos elementos criminales.
Geriye dönüp baktığınızda yasa ve düzen uygulayıcıların bazı durumlarda suçun kendisi kadar kötü olduklarını görürsünüz.
La Gran Matanza fue vista como el paradigma de la anarquía del oeste y de la violencia del Salvaje Oeste.
Büyük öldürüş, batı anarşizminin ve vahşi batı şiddetinin bir örneği olarak görüldü.
Bueno, creo que las cosas cambiaron drásticamente desde el punto de vista de los forajidos cuando se crearon negocios, como el ferrocarril y los bancos.
Demiryolları ve bankalar gibi iş alanları geliştikçe kanun kaçakları açısından işler değişti.
Un antiguo cazador de búfalos con vista de francotirador, Garret es conocido por su habilidad como rastreador.
Eski keskin nişancı buffalo avcısı Garrett izcilik yetenekleriyle bilinirdi.
Hay buena vista desde esa torre.
O kulenin manzarası çok iyi.
A plena vista.
İnsanların arasında işte.
Aún nos tienen a la vista.
Yine de görüş açısı var.
Estaremos fuera de su vista.
Lütfen artık.
Nuestro sudes está familiarizado con la zona y se encuentra seguro deshaciéndose de los cadáveres a simple vista.
Şüpheli bölgeyi tanıyor ve kurbanları açığa bırakacak kadar güveni var.
Hasta la vista.
- Görüşürüz.
Adiós, Eldritch. Disfruta tu magnifica vista de la caída de la ciudad de Nueva York y del mundo.
Dünyanın ve New York'un çöküşünün muhteşem manzarasının tadını çıkar.
- Vista al frente. ¿ De acuerdo?
- Yukarıya bakın, tamam mı? - Evet.
Con esta corona venerable y más antigua, y a la vista de todos los presentes, y a la vista de Dios, lo corono rey de Wessex y Mercia.
Bu çok eski ve kutsal taçla, hepimizin önünde ve tanrının önünde... Seni Wessex ve Mercia kralı ilan ediyorum.
Fue vista dirigiéndose a la piscina hace cinco minutos.
Beş dakika önce havuza giderken görülmüş.
Porque papá me pidió que no te perdiera de vista.
Çünkü babam sana göz kulak olmamı söyledi.
Pritchard, sé que algunos de los otros agentes lo miran con desconfianza por haber entregado a su compañero y a su jefe, pero desde mi punto de vista, usted hizo un buen trabajo.
Pritchard, diğer ajanların sana patronunu ve ortağını ele verdiğin için yan gözle baktıklarını biliyorum. Ama bana kalırsa çok büyük bir iş başardın.
Encerrarlo fuera de vista para siempre.
Sonsuza kadar gözden uzak bir yere kilitler.
María, aparta la vista.
Mary bakma sen.
¿ Qué le parece una vista panorámica y despejada de la campiña antioqueña?
Peki ya 360 derece, önü açık kırsal Antioquia manzarasına ne dersiniz?
Debo pedirle que se vista y venga conmigo al Quai des Orfevres.
Giyinip benimle birlikte polis merkezine gelmenizi rica edeceğim.
Desde mi punto de vista, parece que estás ignorando algo que podría, no sé, matar a Wally.
Alışmaya çalışıyorum. Bana soracak olursan, Wally'nin ölümüne sebep olacak bir şeyi görmezden gelmeye çalışıyorsun.
Vives en Mar Vista, no en Venice.
Venice'de değil, Mar Vista'da yaşıyorsun sen.
- Tiene vista a la ciudad. - ¿ Has dispuesto una oficina para mí?
Orası şehre tepeden bakıyor.
Mira, ella hace la vista gorda a la corrupción de Vorza,
Vorza'nın yediği rüşvetlere göz yumuyor,
Solo mantengámosla fuera de la vista cuando nuestros niños estén en el salón, ¿ sí?
Sadece çocuklar dükkândayken gözden ırak bir yerde tut yeter.
Tu hombre tiene una rara habilidad. Salta a la vista.
- Adamında nadir bir yetenek var.
Nos hemos perdido de vista cuando estaba en París.
Paris'e gittiğimde irtibatımız kesildi.
Este es un regalo para la vista.
Seni görmek ne güzel!
Tu vista es lo último que la gente va a ver de ti.
İnsanlarin seni son kez gorecegi gun olacak.
Ventanas con vista al sur, un balcón, accesorios de acero inoxidable, y adivino que alguien con un TOC extremo que vive aquí para mantener este sitio limpio.
d d Güneye bakan pencereler, balkon, paslanmaz çelikten elektrikli eşyalar... sanırım burada opsesif kompulsif bozukluğu olup her yeri temizleyen biri yaşıyor.
Bueno, por no mencionar que tenemos distintos puntos de vista de lo que significa la democracia.
Ayrıca demokrasinin anlamı konusunda da farklı görüşlerimiz var.
Creo que vamos a tener una vista del interior.
Sanırım içeriye bakacağız.
Estamos a plena vista.
Önümüz açıktı.
¡ Quítate de mi vista!
Bakma lan bana.
Rara vez mis empleadores me exigen que vista de blanco.
İşverenlerim nadiren beyaz giymemi talep eder.
Bueno, esta sí que es una vista para recibir a un buen hombre en casa.
Bak bu iyi bir adam için güzel karşılama şekli.
Ya conozco a algunos de ustedes... de vista.
Bazılarınızı tanıyorum, sima olarak.
curarlo de sus impulsos y luego se desvaneció de la vista.
Şiddetten arındırılmak ve hücresinde kapalı bırakılmak için.
Sí, pero Linsay fue vista viva una hora antes. En el cibercafé. O sea, es mucho tiempo para que llegara a casa
Evet ama Lindsay en son bir saat öncesinde bir İnternet kafede canlı görülmüştü.
Coche de Steve. A primera vista sí, pero...
- Steve'in arabası.
Voy a añadir la ubicación del cibercafé donde Lindsay Denton fue vista con vida por última vez esa mañana.
Şimdi, Lindsay Denton'ın o sabah canlı olarak son görüldüğü İnternet kafenin konumunu ekliyorum.
Y antes de en el cibercafé, Lindsay Denton fue vista en su alojamiento aprobado la noche anterior.
Evet. Ve İnternet kafeden önce de Lindsay Denton, önceki gece, yerleştirildiği evde görülmüştü.
¿ Le presionaban... para que hiciera la vista gorda?
Göz yumacak kadar baskı altında mıydınız?
Así que ¿ cuánto dinero estamos dispuestos a gastar persiguiendo a famosos pedófilos achacosos cuando la gente que conocía estos actos depravados... y / o hacía la vista gorda, y / o estaba implicada en ella... están usando ese poder para cubrir sus huellas?
Alkışlanan DJ'leri takip etmek için ne kadar para harcayacağız. Ve bu ahlâksızlıkları bilen insanlar veya buna göz yumanlar, ya da işin içinde olanlar kendi pisliklerini kapatmak için güçlerini mi kullanıyorlar?
No voy a dejar eso fuera de mi vista...
Gözümün önünden ayırmayacağım.
No quieres ser vista entrando en el auto con el... lunático del pueblo.
Kasabanın delisinin arabasına binerken görülmek istemiyorsun.
Debo pedirle que se vista y venga conmigo al Quai des Orfevres.
Giyinip benimle birlikte polis merkezine gelmenizi rica edeceğim. Siz giyinirken müfettişim yanınızda olacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]