Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Vivo
Vivo Çeviri Türkçe
39,304 parallel translation
Pero Garcia Flynn sigue vivo y se ha llevado una bomba atómica.
Ama Garcia Flynn hala hayatta ve bir atom bombası ile birlikte kaçtı.
Han cambiado muchas cosas en el trabajo recientemente y tengo que tener la cabeza despejada, y no sé si voy a ser capaz de hacerlo si vivo aquí.
İşim son zamanlarda çok değişti ve artık başımı dik tutmam gerek ve burada yaşarken bunu başarabileceğime inanmıyorum.
Vivo por aquí cerca, en la calle 35.
35.Caddede yaşıyorum, yakın.
¿ Un donante vivo?
Canlı donör mü?
El donante vivo es la mejor opción.
Canlı donör en iyi seçeneğimiz.
¡ pero yo vivo con ellos cada día! No sé si pueda hacer esto.
Bunu yapabilir miyim bilmiyorum.
, esta es la primera vez que vivo con alguien al que disfruto cuidando.
Biliyor musun, ilk kez biriyle yaşayıp onunda ilgilenmekten keyif alıyorum.
Porque vivo con una alcohólica que me tiene loca.
Çünkü beni deli eden bir alkolikle yaşıyorum.
Está rodeado de chacales y me temo que lo van a devorar vivo.
O çakallarla sarıldı, ve korkarım O'nu canlı canlı yiyecekler.
No muy mala. Pero poco después casi me come vivo una escalera mecánica.
Çok değildi ama sonradan yürüyen merdiven tarafından az kalsın yutuluyordum.
Nadie saldrá vivo de aquí.
Buradan kimse sağ çıkamayacak.
Sr. presidente, nunca se ha capturado o dejado atrás en un campo de batalla a un SEAL, vivo o muerto.
Sayın Başkan, savaş meydanında ölü ya da diri hiçbir komando esir alınmamıştır.
Un equipo de SEAL liderado por el comandante Max Clarkson entrará en la República de Argelia y capturará vivo o muerto a Majid Nassar, líder del grupo terrorista Al-Sakar.
Komutan Max Clarkson liderliğindeki bir deniz komandosu ekibi Cezayir Cumhuriyeti'ne girecek. El-Sakar isimli terörist grubun lideri Majid Nassar'ı ölü ya da diri ele geçirecek.
Gracias a él pudimos capturar vivo a Nassar sin bajas civiles.
Sayesinde sivil kayıplar olmadan Nassar'ı yakalamayı başardık.
Quédate vivo, Mac.
Ölmeyin, Mac.
Eso saldría en vivo.
Az önce canlı yayına başladı.
Tienes suerte de estar vivo.
Hayatta olduğun için şanslısın.
SILVESTRE : Entonces corremos un simple programa de Geo-mapping sobre el material en vivo y la referencia cruzada,
Sonra da canlı görüntü üstünde basit bir haritalama programı kullanarak çapraz karşılaştırma yaparız.
Tengo una transmisión en vivo de ella arriba ahora,
Hemen canlı görüntüsüne ulaştım. - Bitmek üzere.
Este tío parece que está vivo.
Bu adam gözüme çarpiyor.
Tome la decisión que nunca iba a causar el miedo a la muerte y sufrimiento a otro ser vivo, y de meter animales muertos a mi cuerpo.
Bir daha asla vücuduma başka bir canlının ölüm korkusunu ve acısını sokmamaya ve hayvan yememeye karar verdim.
Durante los últimos días, se les ha comunicado que el Führer está vivo y se encuentra bien, de vacaciones en su retiro de Austria.
Geçtiğimiz birkaç günde size Führer'in hayatta ve sağlıklı olduğu, Avusturya'daki dinlenme evinde tatilde olduğu söylendi.
El servicio de noticias lo llama propaganda terrorista y están tranquilizando al público diciendo que el Führer está vivo y se encuentra bien.
Haber servisi bunu terörist propaganda olarak adlandırdı ve halkı Führer'in hayatta ve sağlıklı olduğuna dair rahatlattı.
Parece que traer a Nassar vivo ha sido más una carga que una ventaja.
Nassar'ı canlı ele geçirmenin bize faydadan çok zararı oldu gibi.
Le necesitamos vivo.
Onun canlı kalması lazım.
Tom está vivo y no tienes a Agnes.
Tom yaşıyor. Agnes elinde değil.
Te contó que tu padre estaba muerto, pero gracias a ti, por lo que hiciste en el agua, estoy más vivo que nunca.
Sana babanın öldüğünü söyledi, ama senin sayende- - suda yaptıkların sayesinde- - oldukça hayattayım.
¿ Quedó algún testigo vivo?
Hiç görgü tanığı kalmış mı?
Pat está vivo.
Pat hayatta.
Está completamente vivo.
- Hayır. Adam hayatta.
Sabes, esto va a sonar egoísta, porque Pat está vivo y el grupo está en peligro, pero, sí, la verdad que sí.
Bu kulağa çok bencilce geliyor ama, Pat hayatta ve grup tehlikede ama gerçekten iyi hissettirdi bu.
Chicos, Pat está vivo.
Arkadaşlar, Pat hayatta.
Pero la verdad es que Pat está vivo, y cabreadísimo con nosotros.
Ama gerçek şu ki, Pat hayatta ve bize çok kızmış bir vaziyette.
- Sí. Vale, y la verdad es que... Pat está vivo.
Pekâlâ, gerçek şu ki, Pat hayatta.
- Está vivo.
- Hayatta.
Está vivo.
Hayatta.
Philip Tandrew Miller, ¿ está vivo o está muerto?
Philip Tandrew Miller, adam öldü mü, hayatta mı?
Vale, pero cariño, voy a necesitar que bajes, porque parece que Pat está más vivo - de lo que se nos advirtió previamente.
Tamam tatlım, ama aşağı gelmeni istemem gerekiyor çünkü son söylenilenin aksine Pat hayattaymış gibi görünüyor.
Pero... tú dijiste que estaba vivo.
Ama hayatta olduğunu söylemiştin.
¿ Pat está vivo?
- Pat hayatta mı?
Sabes, Tandy, podrías haberle dicho a Todd que volviste a la casa, viste a Pat vivo, y lo mataste tú.
Tandy, Todd'a eve gelip Pat'in hayatta olduğunu ve onu senin öldürdüğünü söyleyebilirdin.
Me necesita vivo para salir de aquí.
Buradan çıkmak için bana canlı ihtiyacı var.
Además, la policía de Coral Palm encontró al jefe de policía en el escondite de Figgis, vivo también.
Ayrıca, Coral Palms Emniyeti senin memuru Figgis'in evinde sapasağlam buldu.
Esta vivo.
Yaşıyor.
En vivo desde Le Mans, Francia, son las 24 Horas de Le Mans.
Le Mans, Fransa'dan canlı yayındayız. Le Mans 24 Saat'ten.
Vivo preocupado por ella.
Onlar için hep kaygı duyarım.
Tras 16 horas bajo los escombros, un bebé de menos de un mes, todavía vivo, bajo el polvo,
Enkazın altında 16 saat kalmış henüz bir aylık bile olmayan bir bebek toprağın altında
Gracias a Dios, está vivo y goza de buena salud.
Allah'a şükür hayatta ve sağlığı iyi.
Estás vivo.
Hayattasın.
Vivo en el pasado.
Wifi yok.
- Sí, está vivo.
- Evet, Pat hayatta.