English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Éñ

Éñ Çeviri Türkçe

3,744,729 parallel translation
¿ Y si hacemos un aeropuerto falso, del mismo tamaño que el nuestro, con aviones y de todo, y nuestras figuras en cartón, y cada día, Scoop iría a trabajar ahí?
Sahte havalimanı inşa etmeye ne dersiniz? Bizimkiyle tam olarak aynı boyutlarda. Uçaklar falan da olur.
Estamos todos en el mismo bando.
Hepimiz aynı takımdayız.
No quiero meterte prisa, pero espabila de una puta vez y concéntrate en Scoop.
Seni sıkıştırmak istemem ama bir an önce Scoop'a odaklanmalısın!
Y yo siento haber pensado en llamarte cierta palabra en referencia a tus mayores.
Ben de sana ırkınla ilgili kötü bir söz söylemeyi düşündüğüm için özür dilerim.
Henrietta, yo creo en el escurridor, pero también creo en mi matrimonio, así que perdón, no puedo ir.
Henrietta, Salata Kurutucu'ya inancım tam ama evliliğime de inanıyorum. O yüzden, olmaz.
La hora de la ardilla tarda un rato en ponerse emocionante.
Sincap Saati sonradan heyecanlı oluyor.
Podéis terminar en nuestra casa.
Bizim evde bitirebilirsiniz!
¿ En serio?
Gerçekten mi?
Pero tened cuidado si entráis en el baño. Hay un tiburón martillo en la bañera.
Dikkat edin, banyoya girdiğinizde küvette bir çekiç balığı görebilirsiniz.
Sí, acabo de oírte decirlo por teléfono y lo he oído esta mañana, y en mi clase, en esa reunión sobre mí.
Evet. Demin telefonda söylediğini duydum, sabah da duydum. Sınıfta da, benimle ilgili toplantıda.
En las discusiones entre mamis y papis, a veces hay gritos y aparece la policía, pero eso no significa que no nos queramos.
Bazen anne baba kavgaları gürültülü olur, polis gelir ama bu, birbirimizi sevmediğimiz anlamına gelmez.
¿ Qué tal si soltamos a Scoop en las profundidades de la selva, le damos cinco segundos de ventaja y luego le cazamos?
Bence Scoop'u vahşi bir ormanın derinliklerine bırakalım, ona adil bir şekilde beş saniye avans verelim ve onu avlayalım.
¡ Es la mayor tontería que he oído en mi vida!
Bu, hayatımda duyduğum en aptalca şey!
Es como en El juego más peligroso.
En Tehlikeli Oyun gibi.
El juego más peligroso era el antiguo baloncesto azteca.
En tehlikeli oyun antik Aztek basketboluydu.
¡ Centraos en Scoop!
Scoop'a odaklanın!
Sue está a esto de mandarme en un viaje solo de ida a un motel.
Sue beni bu gidişle tek yön biletle YMCA'ya yollar.
Metemos a Scoop en un avión, rumbo al culo del mundo.
Scoop'u uçakla ıssız bir yere göndereceğiz.
Bueno, será mejor que me...
Peki, ben en iyisi...
"Cagarme en sus pies, cagarme en su cadáver...".
"Ayağına sıçmak, cesedine sıçmak..."
Tengo más gente en la lista a la que pedir disculpas antes de que me recoja mi padre.
Tamam, listemde bulmam gereken başkaları da var. Sonra babam beni alacak.
Solo se inventa historias sobre la guerra y lo que cuentan sobre él en el barrio.
Sürekli uyduruyor. Yok savaşa katılmış, yok çocuklar bir şey demiş...
He estado con los chicos en la pizzería de los osos robots sexuales.
Robot ayı seks pizzacısında Pogo ve çocuklarla buluştum.
En cuanto vuelva a Mohican, ya no tendré que trabajar por las noches.
Mohikan'a geri döndüğümde artık gece çalışmak zorunda kalmayacağım.
¡ En 1958!
1958 yılında!
Por ejemplo, en 1922, mi padre contrató a un joven veterano de la Gran Guerra para pintar nuestra casa.
Örneğin, 1922'de babam evimizi boyatmak için Birinci Dünya Savaşı gazisi birini tuttu.
¡ Y me cagaré en los pies de tu madre!
Annenin ayağına sıçacağım!
Muy bien, Sue, te doy unos minutos para pensar en lo que has hecho y luego puedes pedirme perdón.
Peki, Sue. Ne yaptığını düşünmen için birkaç dakikan var, sonra benden özür dilersin.
Salgo de cuentas en julio.
Temmuzda doğum yapacağım.
Seguro que me harían fijo en Mohican.
Eminim Mohikan'da tam zamanlı çalışabilirim.
Pero tu sueño es convertirte en piloto.
Ama pilot olmak senin hayalindi.
Sí, y en todo lo que quieras hacer, yo te apoyaré hasta el final.
Evet, ne yapmak istersen iste, sonuna kadar destek olacağım.
Fijaos en lo suave que gira.
Şu ipeksi çevirme hareketine bakın.
Nos vemos en casa.
Evde görüşürüz.
No ha salido de su cuarto en toda la tarde.
Bütün gün odasından çıkmadı.
El teléfono está en la nevera.
Telefon numarası buzdolabının üstünde.
¡ Dios, déjame en paz!
Tanrım! Rahat bırak beni!
Cuarenta y cinco botellas de confianza En la pared, 45 botellas
Duvarda var 45 şişe güven 45 şişe güven duvarda
Cuarenta y cuatro botellas en la pared
Duvarda kaldı 44 şişe güven
En la pared
Duvarda
Hay un área de descanso en la salida 37.
37. çıkışın orada bir mola yeri var.
La única solución para ti y Sue es que habléis y compartáis vuestros más profundos sentimientos.
Seninle Sue için tek çare, birbirinize açılmak ve en derin hislerinizi paylaşmak.
Esto suena de pena, pero al menos lo sienten.
Bu, götüm gibi ama en azından samimiler.
- Me pondré su cara en Halloween.
- Cadılar Bayramı'nda yüzünü takarım.
Dios nos ha proporcionado un día precioso y a Ginny y Greg, nuestra mayor historia de éxito, que son nuestros monitores sénior.
Tanrı bize güzel bir gün, ayrıca, en büyük başarı öykümüz ve kıdemli danışmanlarımız olan Ginny ve Greg'i bahşetti.
Y viene a casa de muy buen humor, con una comida caliente en su tripita y todo va bien en el mundo de Ginny y Greg Chupón.
Sonra midesinde sıcak bir öğünle, keyfi yerinde eve geliyor ve Ginny ile Greg Throater'ın dünyasında her şey güllük gülistanlık oluyor.
¡ Me siento como si me abriesen en canal!
Parçalanıyormuş gibi hissediyorum!
Te destripé en mi diario.
Günlüğümde, bağırsaklarını söktüm.
Estirando al profesor Huevos en llamas
BAY ÖĞRETMENİ ESNETMEK TAŞAK YAKICI
Eres un genio en estas cosas.
Sen bu işte bir dâhisin!
Podrías pensar algo para que Jimmy nos deje en paz.
Belki Jimmy'nin peşimizi bırakması için bir çare bulursun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]