Translate.vc / İspanyolca → Türkçe / Ña
Ña Çeviri Türkçe
744,727 parallel translation
Está dispuesto a hacer lo que sea.
Ne pahasına olursa olsun onu alma niyetinde.
En este momento, hay más preguntas que respuestas después del primer ataque híbrido en la Costa Este.
Doğu Yakası'na olan ilk melez saldırısından bu yana... cevaplarımız değil sorularımız arttı.
Ha funcionado ; Todos los híbridos voladores han seguido la baliza hacia el volcán, pero aún tenemos que llegar a Abigail antes de que haga daño a más personas.
İşe yaradı ; tüm uçan melezler... ışığı volkanın içine kadar takip etti, ama Abigail başkasına zarar vermeden... ona ulaşmamız gerekiyor.
Vas a necesitar algo más que amigos para sacarte de esta, Jamie.
Seni bundan kurtarmak için... bir arkadaştan fazlasına ihtiyacın olacak.
Bueno, la última vez que me disculpé, recibí un tortazo en la cara, así que no estaba seguro de cómo iría una segunda disculpa.
Son özür dilediğimde, suratıma tokat yedim, o yüzden ikinci özrümün nasıl olacağına karar veremiyorum.
No necesito tu ayuda.
Yardımına ihtiyacım yok.
Soy científico, por el amor de Dios.
Ben bir bilim insanıyım, Tanrı aşkına.
A la habitación de Clementine.
Clementine'ın odasına.
Supongo que podemos despedirnos de cualquier ayuda animal.
Sanırım artık hayvanların yardımlarına elveda diyebiliriz.
Quizás Clementine volvía a padecer su enfermedad de Glazier.
Belki Clementine... yeniden Glazier hastalığına yakalanmıştır.
Vaya, gracias.
Vay canına, teşekkürler.
Vaya, papá, estás impresionante.
Vay canına baba, müthiş görünüyorsun.
Eso dice que tengo dinero.
Bu, ne kadar paralı olduğumu biliyorsun manasına gelir.
Sí, venga, déjala jugar.
Evet, hadi ama oynamasına müsade et.
¡ Vaya, la estrella de los ochenta Wade Boggs!
Vay canına, 80'lerin allstar'ı Wade Boggs!
Deja que le ponga este gorro de bebé en la cabeza y un cigarro en la boca.
Şimdi de bu bebek şapkasını kafasına takmama ve ağzına sigara vermeme müsade et.
¿ Dejarás que tu mujer juegue?
Karının oynamasına müsade edecek misin?
Con solo leerlo... muy caliente.
Vay canına, sadece okuyorum. Çok sıcak.
¡ Vaya, no puedo creer que esté fingiendo que juego a los bolos con un perro drogado!
Vay canına, uyuşturucu almış bir köpekle bowling oynuyor gibi yaptığıma inanamıyorum.
Vaya, qué bien que os hayan preparado una fiesta.
Vay canına, seni böyle ziyafete çağırmaları çok güzel.
Todos queremos sentarnos a tu lado.
Hepimiz senin yanına oturmak istiyoruz.
Vamos, Lois, te sentarás entre Pedro Martinez y la cabeza de Ted Williams.
Hadi şimdi seni Pedro Martinez'le Ayrık Kafa Ted Willims'ın arasına oturtalım.
Después de los anuncios, tendremos lo más destacado de la eliminatoria entre...
Molanın hemen ardından maçın önemli anlarına bakacağız...
Me juego mil dólares a que tengo un problema con la bebida.
İçki problemim olduğuna seninle binlerce dolarına bahse girerim.
Oye, que ya esté escrito no significa que no sea nuevo.
Bak, henüz yazılmış bir şey yeni anlamına gelmez.
Le dijo a su mujer que en las salchichas había zumo.
Hayır. Karısına hot doglarda su olduğunu söyledi.
La escayola huele mal, así que no la dejaré dormir en la habitación hasta que se la quite.
Alçıları kokuyordu onun için çıkartana kadar yatak odasında yatmasına müsade etmeyeceğim.
Pero así es el béisbol.
Beyzbol aşkına!
Me siento mal de que este niño viva aquí con todo este desastre.
Sadece kendimi çok kötü hissediyorum Bu çocuğun burada yaşadığını Tek başına bu karmaşa içinde.
Tras años de investigación y práctica, desarrollé un sistema de técnicas psicoterapéuticas matizadas que garantiza brindarles a los clientes la ayuda que necesitan.
Araştırma ve uygulamayla geçen yılların sonunda psikoterapi tekniklerinin müşterilerine tam da ihtiyaç duydukları yardım elini uzatacağını garanti altına alan detaylı bir sistem geliştirdim.
Pasé por el autoservicio de Baxby's cuando venía.
Aslına bakarsan yolumuzun üzerindeki Baxby'nin arabaya servisinde durdum.
- Exactas.
- Dakikası dakikasına.
- Con miras a la transparencia total...
Tam bilgi sağlama yararına...
Lo siento, pero antes de cada encuentro converso con mis clientes para establecer límites específicos respecto de lo que va a funcionar y lo que no.
Kusura bakmayın ama her karşılaşmadan önce neyin işe yarayıp yaramayacağına dair çok kesin sınırlar belirlemek için müşterilerimle görüş alışverişinde bulunuyorum.
Por la reputación de este banco, hoy esperaba un nivel de profesionalismo.
Ve bu bankanın itibarına dayanarak bugün belli bir düzeyde profesyonellik bekliyordum.
Para los que buscan emoción y adrenalina.
Tüm maceraperestlere ve adrenalin bağımlılarına sesleniyoruz.
Hice absolutamente todo lo que me pediste hasta ahora.
Benden şu ana kadar istediğin her şeyi tamı tamına yaptım.
- Cuidado con la cabeza.
- Başına dikkat et.
Me alegra oír que estás de buen ánimo otra vez.
Yeniden keyfinin yerinde olmasına sevindim.
Debo quedarme toda la semana en Las Vegas, en una conferencia, así que no pude tomar el sobre.
Aslına bakarsan tüm haftadır Vegas'ta bir konferanstayım bu yüzden paketini alamadım.
- Sí. De hecho, sí.
- Evet, aslına bakarsanız öyle.
Debes tener varios clientes insatisfechos.
Hoşnutsuz müşterilerden payına düşeni almış olmalısın.
Sólo quiero que hablemos de lo que pasó y que lleguemos a una conclusión que nos beneficie a ambos.
Sadece olanları konuşmamızı ve ikimizin de ortak yararına bir sonuca varmamızı istiyorum.
Mis clientes recurren a mí para escapar de sus problemas cotidianos y sumergirse en un escenario, que a pesar de ser poco ortodoxo, los ayuda a tener una buena perspectiva de la vida.
Müşterilerim bana günlük sıkıntılarından kaçmak için geliyorlar ve kendilerini bir senaryonun içine sokuyorlar, ne kadar alışılmışın dışında olsa da bu hayata dair sağlam bir bakış açısı kazanmalarına yardım ediyor.
- Lo cuidaré con mi vida.
Hayatım pahasına korurum.
Y gracias a ti, tengo un hijo de 14 años que aún cree en cuentos de hadas. - ¡ Oiga...!
Ama senin yüzünden hâlâ peri masallarına inanan 14 yaşında bir oğlum var.
Está atacando las creencias de Emma.
Emma'nın inancına saldırıyor.
- Operación "El Nido del Cuco".
Operasyon Guguk Kuşu'na hoş geldin.
Así que, sí... treparé este tallo y encontraré esa alubia... porque no voy a perderlo todo por la maldición de un hada amargada.
Kim olduğumu hatırlamıyor. Yani evet. O fasulye sırığına tırmanacak, o fasulyeyi bulacağım.
- Nos vemos en una hora... Te prometo que luego tendrás la vida que siempre quisiste.
Bir saate buluşalım, sonrasında hep istediğin o hayatı bulacağına söz veriyorum.
¿ Qué son unos muebles enormes cuando acabas de trepar un tallo de alubias?
Yapma. Fasulye sırığına tırmanmış adamsın. Büyük boy mobilyadan ne olacak?