Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Air
Air Çeviri Türkçe
89,453 parallel translation
Vous avez l'air apaisée.
Çok huzurlu görünüyorsun.
- Vous avez l'air déçue.
- Hayal kırıklığına uğramış gibisin.
T'as l'air mal à l'aise.
Tanrım, çok gergin görünüyorsun.
Ça a l'air sympa.
Eğlenceli bir şeye benziyor.
Ce n'est pas aussi prenant que ça en a l'air.
Düşündüğün kadar bunaltıcı değil.
- Elle a l'air en colère.
- Çok sinirli gibi.
Tu as l'air vannée.
Yorgun görünüyorsun.
Tu as l'air fatiguée.
Yorgun görünüyorsun.
Il a l'air mignon.
Tatlıymış. Herhâlde.
Il avait l'air inquiet.
Bayağı endişeliydi aslında.
Ça m'a l'air désert.
Kimse yok gibi.
Comme si l'air était constipé. S'il nous chiait un bel orage, ça irait mieux.
Sıkıcı bir hava gibi sanki bir fırtına kopup gelse geçecek gibi.
Il y a un mot pour définir la peur de l'air constipé.
Evet, sıkıcı havalardan kaynaklanan korkuyla ilgili özel bir kelime vardır.
Vous croisez ce vieil escroc. Il a l'air de s'y connaître.
Yaşlı bir üçkâğıtçıyla tanışırsın işini bilen biri gibi gözükür.
Les mains en l'air!
Ellerini kaldır!
Putain, je rêve. Vous flottez en l'air!
Nasıl havada duruyorsun amına koyayım?
Je dis pas ça en l'air.
Tanrı'nın adını kibirli olarak kullanmıyorum burada.
Jerome Valeska aspirant l'air avec
Jerome Valeska ve arkasında...
Alors.. De quoi ça a l'air?
Nasıl görünüyorum?
De quoi j'ai l'air?
Nasıl görünüyorum?
Vous avez tous l'air élégants en uniforme.
Hepiniz üniformalarınızla çok züppe görünüyorsunuz.
De quoi j'ai l'air?
Ben nasıl görünüyorum?
Ça m'a l'air délicieux.
Lezzetli duyuluyor.
Mes actes ont l'air... fous à vos yeux?
Yaptıklarım sana delice mi görünüyor?
Tu as l'air bizarre, comme si t'allais vomir.
Garip görünüyorsun, sanki kusacak gibisin.
- Vous savez, l'air frais vous fera du bien.
- Biliyor musun temiz hava sana iyi gelecek.
Ça m'a l'air léger.
Biraz hafif gibi.
Mais la souche ne survit que quelque minutes dans l'air, dans cet espace restreint, il n'affectera que les invités.
Yani alttaki oda gibi kapalı yerlerde misafirlerimizle sınırlı kalacak.
Mais à l'air libre, le rayon d'infection sera de près d'un kilomètres.
Ama açık bir alanda virüsün etki alanı bir kilometreye yakın.
Qu'est-ce que j'ai l'air de faire? Je pars.
- Ne yapıyorum gibi görünüyor?
Je n'aime pas ça plus que toi, mais si j'insiste trop, on pourrait foutre en l'air notre seule chance d'empêcher ça.
Ben de çok memnun değilim ama eğer çok zorlarsam bunu önlemekteki tek şansımızı mahvedebiliriz.
Vous avez l'air...
Sanki biraz...
Strange m'a foutue en l'air.
Strange beni epey mahvetti.
Tu m'as l'air chaude.
Biraz ateşlisin.
Tu vas devoir conserver ton air.
Havanı muhafaza etmen lazım.
J'ai enterré Jim vivant. À un endroit que tu pourrais trouver si tu regardais assez longtemps, mais certainement pas avant qu'il n'ait plus d'air.
Jim Gordon'u yeterince uzun bakarsanız bulabileceğiniz fakat kesinlikle havası bitmeden önce bulamayacağınız bir yere diri diri gömdüm.
Coupe ton walkie, tu dois conserver ton air.
Telsizden uzak dur. Havanı muhafaza etmen gerek.
Ça a l'air bon.
Oldukça iyi görünüyor.
Quand tu vibres à la fréquence naturelle de l'air, ton corps et tes cellules sont dans un état d'excitation qui te permet... à traverser
Havanın doğal frekansında titreştiğinde vücudun ve hücrelerin uyarılmış bir duruma geçer ve bu da nesnelerin içinden geçmene olanak sağlar.
Connecte toi à l'air.
Havayla bağlantı kur.
Tu as l'air plus en vie par contre.
Gerçi şu anda daha hayat dolu duruyorsun.
Ça avait l'air marrant.
Kulağa eğlenceli gelmişti.
Je sais. DoD l'a listé Général Matthew McNally de l'Air Force.
Savunma Bakanlığı onu "Hava Kuvvetleri Generali Matthew McNally" olarak kaydetmiş.
Tu n'as pas l'air très désolé.
- Pek öyle durmuyor.
L'air...
Hava...
Je ne pouvais pas avant parce qu'il était dans la Force Véloce, mais maintenant qu'il en est sorti, qu'il est libre comme l'air, je suis sûr...
Daha önce yapamamıştım çünkü Hız Gücü'ndeydi ama artık oradan çıktığına ve kafasına göre takılabildiğine göre...
C'est comme s'il s'était dématérialisé dans l'air.
Sanki hiç yoktan var oldu.
Mains en l'air, copain.
- Ellerini havaya kaldır.
Il a l'air génial.
Muhteşem olurdu.
Vous n'avez pas l'air très proches.
- Yakınsınız gibi duyulmadı.
Tu as l'air un peu effrayé.
Biraz korkmuş gibi duruyorsun.