Translate.vc / Fransızca → Türkçe / At
At Çeviri Türkçe
75,574 parallel translation
As-tu du crottin de cheval sur toi?
Üzerinde hiç at pisliği var mı?
Atticus, rends-moi mon cheval.
- Atticus atımı geri ver.
Atticus, tu voles mon cheval et laisse ton nom en évidence... que veux-tu?
Atticus atımı çalıp ismini bıraktın. Peki... ne istiyorsun?
"Dégage ou je t'égorge, " puis je te jette dans le fleuve à la place de ce bon capitaine. "
O yüzden dedim ki, "Toz ol yoksa kursağını kesip Kaptan Delaney için planladığın o akıntıya atıveririm seni."
Disons, 15 livres. Et je te rends ton cheval.
- 15 sterlin de olur. - 15 sterlin... atını da teslim ederim.
Il y avait toutes ces crevettes qui, comme des diablotins avec leurs arcs, m'entouraient et piquaient ma chair.
Bütün karidesler iblismişçesine beni kuşatıp vücuduma küçücük yaylarla minik oklar atıyorlardı.
Et il n'y aura pas de deuxième coup de feu.
Ayrıca her iki silah tarafından ikinci atış yapılmayacak.
Joli tir.
Gerçekten mükemmel bir atıştı.
Fais-le sortir!
At onu aklından.
Fais-le sortir!
At onu aklından! At!
Crache-le hors de toi...
Tükür, tükür. Tükür de dışarı at.
Mon père a plongé ma mère dans la folie, avant d'y sombrer lui-même.
Babam annemi cinnetin kucağına atıp hemen ardından kendi de atladı.
Nous nous sommes disputés.
- Atıştık biraz.
À propos?
- Ne atışması?
Chichester est leur fou. Le roi est en sécurité. Delaney est un cavalier et Prinny est leur reine.
Chichester filleri, Kral emniyette Delaney bir at ve Prinny de kraliçeleri.
C'est de la merde de cheval, en fait.
- Aslında at pisliği.
Je vais dire à Brace de préparer un fiacre.
Brace'e bir at arabası ayarlamasını söyleyeceğim.
J'ai un tir à faire.
Yapmam gereken bir atış var.
Et quand vous aurez tiré, j'aimerais discuter avec vous.
Atışınızı yaptıktan sonra sizinle konuşmak isterim.
Vous pourrez rester assis ici, avec la même pétoire sur les genoux. avec ce même regard méfiant, et je vous poserai la même question : pourquoi risquez-vous votre vie?
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
- Leurs têtes décapitées...
- Kelleleri Sen Nehri'ne atılan...
Le président Karzaï a hâte de vous rencontrer.
Başkan Karzai sizinle tanışmaya can atıyor.
J'apprécierais aussi que vous la mettiez en veilleuse et que vous me laissiez gérer.
Ama geriye doğru bir adım atıp şu boku halletmeme izin versen daha da müteşekkir olurum.
Super tirs, les gars.
İyi atıştı çocuklar.
Il dit qu'on insulte notre président.
Başkanımıza bok atıyormuşuz.
Jette-le à l'eau!
Suya at gitsin.
C'était vicieux.
Tehlikeli bir uyarı atışıydı bu.
BALTIMORE, MARYLAND - 1960... ont été expulsés de chez eux, et elle n'a nulle part où aller.
MARYLAND, BALTIMORE 1960 Bebeğiyle birlikte sokağa atılmış ve kalacak yeri yok.
Tu arnaques les gens au nom de ta cause.
Davan uğruna insanlara kazık atıyorsun.
En ce moment, cet endroit tient debout avec des câbles et du chewing-gum.
Şu aralar burayı ayakta tutmak için kırk takla atıyoruz.
Il sont venus avec la tempête, à cheval.
Fırtınayla geldiler. At sürüyorlardı.
Il a été jeté dans le réservoir et la blessure a infecté l'eau.
Tüpün içine atıldı ve yara suya bulaştı.
- Oui, même au tir.
- Evet, atıcılıkta bile.
Envoie un S.M.S. quand tu rentres.
Eve gidince bana mesaj at.
Envoie-moi un message.
Mesaj at.
Tu tires mieux que moi.
Benden daha iyi atıcısın.
Au stand de tir?
Atış poligonu mu? Jane.
Tu t'entraînais au tir?
- Atış talimi yapıyordun yani?
On va aller voir ton violeur et tu t'entraînes au tir.
Sana saldıran kişiyle görüşme öncesinde atış talimi yapıyorsun.
Ils prennent un plat dans le congélateur et le mettent au micro-ondes.
Yani yemeklerini buzluktan çıkarıp mikrodalgaya atıyorlar ve ısınmasını izliyorlar.
Mon cheval est le gibet.
Atım dar ağacı.
Les poubelles sont sous l'évier.
Çöpler lavabonun altına atılıyor.
Je suis descendu de l'avion et les femmes jetaient leurs culottes et leurs clés. "Johnnie!"
Uçaktan indiğimde kadınlar iç çamaşırlarını, anahtarlarını falan atıyordu. "Johnnie!"
Mange un truc.
Atıştırmalığını al.
Envoie un SMS si tu rentres tard.
Çok geç kalacak olursan mesaj at.
Ou bien jette la carte et je ne le saurai jamais... ou quoi que?
Ya da istersen haritayı at gitsin, ne de olsa haberim olmaz yoksa olur mu?
Ma mère peut-être, mais mon père est flic, alors tant que je file droit, que je suis bon en sport et qu'on fait du tir...
Annem panikleyebilir ama babam polis olduğu için dik durup beden eğitiminden geçtiğim ve onunla atış talimine gittiğim sürece...
rend-moi mon cheval.
- Atımı geri ver.
Dehors!
At!
Je m'entraînais.
- Atış talimi.
( Servez-vous )
Sen abur cuburdan atıştır.