English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Att

Att Çeviri Türkçe

25,538 parallel translation
On me bousculait dans les couloirs, on me traitait de violeur et de plein d'autres termes très durs...
Koridorda yürürken omuz attılar, tecavüzcü dediler. Bir sürü başka ağır söz de kullanıldı.
La semaine suivante, elle m'a envoyé des SMS vers 12 h, 12h30.
Sonraki hafta bana 12.00, 12.30 gibi mesaj attı.
J'ai roulé jusque chez lui, je me suis assis dehors et je lui ai envoyé un SMS : "Je suis là."
Arabaya atlayıp evine gittim. "Kapıdayım" diye mesaj attım.
Et ça n'implique pas toujours d'oublier le passé, mais de faire la paix avec.
Attığım bu adım, geçmişi unutmak anlamına gelmiyor. Geçmişi bağışlamak anlamına geliyor.
C'est là qu'il m'a frappé.
Yumruk attı.
Le monde a besoin de voir le danger qu'il représente pour nous tous.
Hepimizi attığı tehlikeyi tüm dünyanın bilmesi gerek.
Votre père l'avait jetée dehors?
Baban onu evden mi attı?
Nous voudrions savoir pourquoi il s'est arrêté au milieu pour vous appeler et pourquoi, à peine deux heures plus tard, il s'est fait recoudre le bras à l'hôpital Hamilton.
Sizinle konuşmak istediğimiz şey niye mumyalama işleminin tam ortasında durup seni aradığı ve iki saat sonra Hamilton hastanesinde neden koluna dikiş attırdığı.
À ta place, j'avancerais prudemment.
Ben olsan attığım adıma dikkat ederdim.
Ce sont les seules marches où quelqu'un a le droit de me prendre.
Birinin bana attıracağı tek 12 adım budur.
Mec, ne me force pas à te frapper.
Dostum, dayak attırma kendine.
Tu sais, j'ai risqué ma vie pendant tant d'années.
Biliyor musun? Hayatımı uzun yıllar boyunca riske attım.
Comment peut-tu dire de telles choses devant moi?
Zırvalarınla tepemi attırma!
pourquoi se voir aujourd'hui?
Sizi hangi rüzgâr attı?
Comment tu savais que je mourrais d'envie d'aller à Molécule?
Molekül'e gitmek için can attığımı nereden bildin?
Tout est sous contrôle. Oh mon dieu, tu viens de frapper un oiseau?
Aman Tanrım kuşa yumruk mu attın?
J'ai physiquement cogné un oiseau et je me sens horrible.
Fiziksel olarak bir kuşa yumruk attım ve korkunç hissediyorum.
En t'immiscant dans nos vies sans nous révéler tout ça ou partager tes infos pour que nous prenions nos propres précautions, tu nous as mis en danger.
Bu olanlardan hiç bahsetmeden ve aldığın istihbaratı paylaşmadan hayatlarımıza gizlice sızdın. Bunları söylesen kendi tedbirimizi alabilirdik. Bizi tehlikeye attın.
Je vous fais jeter dehors pour violation de propriété.
Haneye tecavüzden sizi dışarı attırıyorum.
- Tu devrais lui demander. Tu as risqué des vies.
Bir sürü hayatı tehlikeye attın.
Alors, mets le levier de vitesse pour démarrer.
Vitesi ileri attır.
Peut-être qu'ils ne réalisent pas qu'ils mettent les autres en danger.
Belki de insanları tehlikeye attıklarının farkında değillerdir.
M'ont arraché des bras de ma mère, ont assassiné mon frère. ont fait de moi une arme, et m'ont ensuite abandonné.
Beni annemin kollarından kopardı, kardeşimi öldürdü beni bir silah niyetine kullandı ve sonra beni bir kenara attı.
Est-il vrai que vous avez fait ces fausses allégations parce qu'elle a découvert que vous aviez des relations sexuelles avec votre frère adoptif, Brandon Foster?
Bu sahte iddiaları, Justina'nın üvey kardeşiniz Brandon Foster'la seks yaptığınızı anladığı için ortaya attığınız doğru mu?
Puis, oncle Curtis m'a envoyé un mail.
Sonra, Curtis amcam bir mail attı.
Prépare de belles chaussures.
Ortalığın tozunu attırır.
Les ambulanciers ont relevé un faible pouls.
Ambulanstakiler nabzın zayıf attığını fark etmiş.
E Corp, Google, ATT, Uber,
E Corp, Google, ATT, Uber,
Si c'est la partie de la conversation où tu commences à lister des idées comme de l'acide et une déchiqueteuse, je ne vais pas être complaisant.
Burası konuşmanın aklından asit ya da ağaç öğütücüsü gibi fikirler attığın kısmıysa yardım etmem bilesin.
et j'ai jeté un coup d'œil rapide pendant que j'étais là-bas.
Oradayken etrafa biraz göz attım.
Moi qui pensais que nous allions de l'avant mais nous voilà un bond en arrière.
Ben de ileriye bir adım attığımızı düşünüyordum. Ama iki adım geride dikiliyoruz.
Comment suis-je censé aider les personnes que j'aime lorsque chaque pas que je fais les met dans un plus grand danger?
Attığım her adım onları daha büyük tehlikeye atarken önemsediklerime nasıl yardım edeceğim?
On y comptait jusqu'à ce que quelqu'un que tu as bernée est littéralement tombée du ciel.
Kazık attığın biri gökyüzünden düşene kadar öyle yapmayı planlıyorduk.
Tu as fait une chose horrible, mais parce que tu as fait un mauvais choix... ou 30... ne veut pas dire que tu ne peux pas en faire un bon maintenant.
Korkunç bir şey yaptın ama sadece tek bir kötü adım attın diye veya 30 kötü adım... Şimdi iyi bir adım atamayacağın anlamına gelmez.
As-tu entendu ce que j'ai dit, ou est-ce que la magie t'a brouillé les idées?
- Önceleri söylediklerimi işitmedin mi yoksa sihir onları kafandan attı mı?
Je retiens un.
Biri sola attık.
Elle continue à m'envoyer des textos.
Yine mesaj attı, kanka.
Pour m'avoir livrée.
Beni içeri attığın için.
Maintenant je sais pourquoi Sinatra était toujours entrain de taper des gars.
Sinatra'nın niye herkese yumruk attığını şimdi anlıyorum.
Ils sont énervants à trouver et te font sentir mal quand tu les rejettes
Yanında taşıması da gıcıktır ama attığın zaman da vicdan azabı çekersin.
Elle ne fonctionne pas. C'est peut-être un plomb.
Çalışmıyor, sigorta attı herhâlde.
Je ne lui ai envoyé que trois textos.
Sadece üç kere mesaj attım.
Vous avez donc envoyé des menaces à d'autres gens que Baskerville Genetics?
Yani siz Baskerville Genetik'teki diğer çalışanlara da.. tehdit mesajları attınız?
Je l'ai jeté hier.
Onu dün çöpe attım.
Oh, je nous ai achété des bacs de douche assortis, et quand j'y ai mis ta bouteille, il n'y en avait presque plus, alors je l'ai jeté.
Yeni duş rafı aldım ve seninkini oraya koyarken içinde az kaldığını gördüm ben de çöpe attım.
Attends, non. Pourquoi le jeterais-tu sans me demander?
Neden bana sormadan attın?
C'est un juste retour, sachant que c'est ton fils qui n'a pas voulu me ramener à la vie et toi, tu as dissous mon James le meilleur jouet existant.
Adil olan bu çünkü beni hayata döndürmeyi reddeden senin oğlun. Ve sense çocuk parkındaki tek oyun arkadaşım James'i suya attın.
Alors, j'ai twitté une photo.
Ben de fotoğrafını tweet attım.
- Non, que vous la défendiez après qu'elle vous ait viré de la campagne de Peter Florrick.
Sizi Florrick'in kampanyasından attırmış olmasına rağmen onu savunmanıza.
Son tweet sur la Foil rentre dans la définition du journalisme.
Akıllı telefonuyla ilgi meraklısı biridir. Foil sızıntısıyla ilgili attığı twitler gazetecilik kriterlerini karşılamaktadır.
A cause de ça, je vous ai tous mis en danger, c'est impardonnable.
Bu yüzden hepinizi tehlikeye attım ve bu affedilir değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]