English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Basket

Basket Çeviri Türkçe

3,236 parallel translation
Et le basket ball, aussi?
Basketbolu da seviyormuş, ha?
Si tu appelles un gamin blanc et potelé "LeBron", c'est lui qu'on retrouvera coincé dans le panier du terrain de basket.
Tombiş, beyaz bir çocuğun adını Lebron koyarsan sürekli basketbol potasına geçirir dururlar onu.
Ankara, sur le terrain de basket.
Ankara'da, basketbol oyununda.
On se capte plus tard pour jouer au basket.
Kenny, basketbol falan oynamak istersen mesaj atarsın.
Beaucoup d'Africains ont été professionnels de basket mais à ma connaissance, très peu ont été professionnels de football.
Afrikalıların çoğu profesyonel basketbol oynuyor. Ama bildiğim kadarıyla çok azı profesyonel futbol oynuyor. Hiç şaşırmadım.
Du basket.
Basketbol kulübü.
Je m'étais promis de faire du basket une fois au collège!
Ortaokulda basketbol oynamak istediğime karar verdim!
Et si tu faisais du basket avec moi?
Evet! Neden sende basketbol kulübüne katılmıyorsun?
Comme je suis petite j'espérais grandir en faisant du basket.
Ben kısayım. Basketbolu seçmemin sebeplerinden biride bu....... böylece daha çok uzayabilirim.
Ce n'est pas le club de basket, mais c'est tout comme.
Basketbol değil ama ona yakın bir şey.
Ah Yomi, tu te rappelles de Yu, la secrétaire du club de basket?
Ah, Yomi, bu Yuu. Tanıyorsun, değil mi? Basket kulübünün başkanı.
Oh, ça ne doit pas t'intéresser, Les histoires du club de basket tu m'excuses?
Ah, basketbol kulübünün mevzuları sana biraz yabancı kalıyor sanırım? Afedersin.
Si tu as le cafard, j'ai le cafard aussi et ça déteint sur l'ambiance de l'équipe.
Seni o kadar depresif görünce, benim de içim kararıyor, Basket kulübünün üyeleri de aynı şekilde.
Je suis aussi bon au basket-ball et en natation.
Basketbol ve yüzmede de iyiyimdir.
Puis un jour, alors que je rentrais de jouer au basket avec Garrett, c'est devenu étrange.
Bir gün Garrett'la basketbol oynadıktan sonra eve dönerken işler garipleşti.
Un peu de basket-ball au primaire.
Ortaokulda bir süre basketbol oynamıştım.
Je joue au soccer, au basket-ball, au baseball.
Ben futbol, basketbol, beysbol oynarım.
Tu montres comment tu tires?
Kate'e nasıI basket attığını göstersene.
D'accord, je vais lui acheter... Pourquoi pas un ballon de basket-ball?
Küçük basketbol topu alabilirim.
Avec ce score, on aurait dit une équipe de basket
Futbol maçi falan da degildi.
Les filets de basket sont tout neufs.
Fileleri fark ettin mi bilmiyorum ama o fileleri yeni taktım.
On m'a dit que vous aviez joué au basket contre Danny Greene au lycée.
Birileri bana lisedeyken Danny Greene ile basketbol oynadığınızı söyledi.
Panier!
Basket.
Tu joues au basketball.
Basket oynuyorsun.
Je vous ai vu jouer au basket avec les jeunes.
Dışarıda çocuklarla basketbol oynadığını gördüm.
Et à moins que tu fasses une branlette à LeBron, c'est impossible que tu aies vu un joueur de basket-ball ici.
LeBron'a 31 çektirmediğin sürece basketbolcu görme şansın yok.
Il avait grandi dans la banlieue de Chicago et pendant que ses potes jouaient tous au basket, lui rêvait de faire du ski nautique.
O güney Şikago'dandı ve arkadaşları basket oynarken o su kayağı hayali kurmakla meşgulmüş.
... pour les étoiles du basket-ball, TJ et Mickey D!
... basketbol yıldızı TJ ve Mickey D için!
- Ca arrivera, le jour où les poules auront des dents.
- Tüm olan biten bütün gün kollarını basket potası yapmak.
- Foot ou basket?
- Futbol mu basketbol mu?
Le pire nom pour un joueur de baseball.
Gelmiş geçmiş en kötü basket oyuncusunun adı.
J'ai fait un basket.
Hayır, basket için.
Je me suis blessé au pied en jouant au basket.
Basket oynarken ayağımı burktum.
Tendon d'Achille déchiré au basket.
Basketbol oynarken topuğum ezildi.
Je vais faire un basket avec les mecs.
Bana sorumluluk öğretmesi gerekiyormuş. Pekâla. Çocuklarla biraz basketbol oynayacağım.
T'as pas le droit d'avoir un bébé et d'aller faire du basket.
Bir bebeğin olduğunda, basketbol oynayamazsın.
Tu es le nouveau qui joue au basket?
Basketbol oynayan yeni bir arkadaşımız var.
Je suis en retard pour le basket.
Maça geç kalıyorum.
Le basket est ma seule issue pour sortir de cet enfer.
Bu cehennemden çıkmamın tek yolu basketbol!
Gros ballon de basket, petit panier.
Basket topumuz büyük, potamız küçük.
Le prochain article est une paire de Platinum Kick Pros.
Şimdiki ürün Platin Süper Basket Pro.
Baby-foot, panier de basket, une moto...
Futbol, basketbol, motorsiklet...
♪ Et j'ai adoré ce ballon de basket ♪ ♪ J'ai pris ce ballon de basket avec moi partout où j'allais ♪
O basketbol topunu öyle sevdim ki gittiğim her yere onu da götürdüm.
♪ Ce ballon de basket était comme un ballon de basket pour moi ♪
O basketbol topu, benim için bir basketbol topu gibiydi.
♪ J'ai même mis ce ballon de basket en dessous de mon oreiller ♪
O basketbol topunu yastığımın altına bile koydum.
Quand il est venu voir dans la salle de gym, il a marqué un panier.
Spor salonundan geçerken basket attı.
M. Zander et moi jouons au pick-up basket-ball le week-end.
Dr. Zander ile hafta sonları adam seçmeli basketbol oynuyoruz.
Applaudissez l'équipe de basket d'East Dillon.
Doğu Dillon basketbol takımını alkışlamanızı istiyoruz.
Tu fabriques des portes?
- Basket dahisi mi?
Regardez, c'est le nouveau qui joue au basket.
Gelsene! Bu çok güzel.
Certains jouent même au basket.
Tıpkı senin gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]