Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Blâme
Blâme Çeviri Türkçe
1,460 parallel translation
- Roy! - Dégagez du bercail avant d'avoir un blâme pour insubordination.
Emre itaatsizlikle suçlanmadan Ahır'dan defol git.
Écoute, ça ne me dérange pas de porter tout le blâme, mais il faudra que tu me donnes quelque chose en échange.
Bak dostum istersen suçu üstüme alabilirim. Fakat şey, karşılığında bana bir şey vermen gerekir.
Je blâme ses parents.
- Suç anne babada.
Il a fallu que j'assume tout le blâme et que je mente.
Biliyorsun, aynı zamanda suçu üstüme alıp yalan söyledim.
Un blâme ou peut-être la révocation. J'ai une famille.
Bana ihtar verirler veya kovabilirler.
Les enfants idolâtrent leurs parents, et quand un parent les abandonne ils en reportent sur eux le blâme.
Çocuklar ebeveynlerini putlaştırır, ve bir ebeveyn onları terk ettiğinde genellikle suçu kendileri üstlenir.
- Je ne peux pas dire que je le blâme, Monsieur.
- Onu suçladığımı söyleyemem, efendim.
Ecoute mon cœur, je ne te blâme pas d'être en colère.
Dinle hayatım, neden öfkeli olduğunu anlamıyorum.
Même s'il est mort à cause de ton interrogatoire, je ne te blâme pas.
Senin sorgun yüzünden öldüyse bile... seni suçlamam.
C'est lui que je blâme.
Onu suçlarım.
Les russes nous blâme pour le vol du composant par les chinois et ils sont prêts à répliquer militairement.
Ruslar alt devre kartının hırsızlığı konusunda bizi suçluyorlar ve bize karşı bir misilleme hazırlıyorlar.
Non, je ne vous blâme pas, Jack, mais tout le monde a été intoxiqué.
Jack, seni suçlamıyorum ama herkes gıda zehirlenmesi geçiriyor.
Bien, ne me blâme pas.
Beni suçlama.
Ne les blâme pas...
Ama onları cezalandırma.
-... a fait porter le blâme.
... suçu üzerinden attı.
Ne blâme pas Saul!
- Hayır! Saul'u suçlayamazsın!
Sarah, le blâme peut être largement partagé.
Sarah, ortalıkta herkese yetecek kadar suç var.
Tu sais, je ne te blâme pas.
Biliyorsun, seni suçlamıyorum.
Mais je ne blâme pas ceux qui l'ont fait.
Ama yemin edenleri de suçlamıyorum.
Le blâme ne devrait pas retomber sur elle.
Blake, suçu üstlenmesine izin vermem.
Clem couche avec 12 hommes, pourtant elle blâme l'alcool.
Clem on iki adamla yatıyor. Ve içkiyi suçluyor.
Un blâme...
Uyarı mı?
Je veux simplement qu'il aille mieux... c'est pas en lui mettant un blâme que ça va s'arranger.
İyi olmasını istiyorum... Uyarı verirseniz bu bir şeyi halletmez...
C'est pour me donner un diplôme de musique ou un blâme que vous êtes monté?
Bana diploma mı yoksa uyarı mı vereceksiniz?
Tout le monde me blâme toujours!
Herkes, daima beni suçluyor.
Vous savez qui je blâme pour tout ça?
Bunun için kim suçlanmalı biliyor musunuz?
Bien, personne ne blâme le chien.
Köpeği suçlayan yok zaten.
Le propriétaire vous blâme.
Sahibi sizi suçluyor.
Est un piètre ouvrier celui qui blâme ses outils.
O sadece alet / edevatını suçlayan zavallı bir işçi.
Je vous blâme pas. Je vous accuse pas.
Seni suçladığım, seni sorumlu tuttuğum yok, ben sadece...
Quelqu'un a empoisonné l'eau et l'on blâme les déviants?
Birileri suyu zehirleyip, suçu Deviate'lara mı atmış?
On blâme les déviants de tous les malheurs de cette planète.
Gezegenimizde ki tüm talihsizliklerden Deviate'lar suçlanır.
Quelqu'un l'a fait sachant que les déviants en subiraient le blâme.
Birisi suyu zehirledi,.... Deviate'ların suçlanacağını bilen biri.
Usage abusif de la force, violence conjugale, blâme, ou autre chose.
Aşırı güç kullanımı, aile içi şiddet, rütbe indirme falan.
- Mme Bloom te blâme de ruiner sa vie.
Bayan Bloom hayatını mahvettin diye seni suçladı.
Vous prenez le blâme, allez en prison, et on donne les pilules à votre fils?
Sen üzerine alırsan, hapse girdiğinde birisi oğlun için ilaçları alacak değil mi?
Toute ma vie, je l'ai blâmé pour beaucoup de mes problèmes.
Hayatımdaki birçok sorunun suçlusu olarak hep babamı gördüm.
- Je ne te blâme pas.
- Seni suçlamıyorum.
Non, vous l'avez blâmé dès le départ.
Hayır. En baştan onu suçladın.
On a beaucoup blâmé une autre innocente, le Dr Sara Tancredi.
" Pek çok suçlama, yine aynı şekilde başa birinin üzerine daha atıldı.
On a beaucoup blâmé une autre innocente...
"Aynı şekilde pek çok suçlama bir başka kişinin üzerine de atıldı..." Başkanın konvoyu bölgeye varmak üzere.
Vous vous en êtes blâmé?
Kendinizi suçladınız mı?
Ma mère m'a assez blâmé pour nous deux.
Annem beni ikimizin yerine de suçladı zaten.
Je ne l'en blâme pas.
Onu suçlayamam.
Je mens à mon père depuis si longtemps, et c'est toi que j'ai blâmé.
Uzun zamandır babama yalan söylüyorum ve seni suçladım.
Le roi m'a blâmé, je sais qu'il croit que c'est de ma faute.
Kral beni suçluyor.
Kitty, chérie, personne ne t'aurait blâmé si tu n'avais pas insisté avec véhémence sur le fait que tu savais la réponse.
- Evet. Kitty, tatlım, cevabı bildiğine dair o kadar hiddetle ısrar etmeseydin kimse seni suçlamazdı.
Je ne blâme toujours pas le roi.
Hala Kral'ı suçlamıyorum.
Je vais tout nier et dire que vous êtes désolé pour votre frère, que vous m'avez blâmé ma vie durant, parce que vous m'avez toujours considéré comme de la vermine, pas une belle personne.
Her şeyi inkar ederim. Senin baban için üzüldüğünü ve her şeyi benim üzerime attığını, çünkü daima beni bir mikrop ve kötü biri olarak gördüğünü söylerim.
C'est à ça que servent les subalternes, à être blâmé.
İşte bu yüzden hep astlarımız vardır. Birilerini suçlamak için.
Je ne le blâme pas.
Ama onu suçlamıyorum.