English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Bois

Bois Çeviri Türkçe

22,435 parallel translation
Assieds-toi en bout de table. Pendant que tu attends tes pancakes, bois donc ce milkshake avant ton petit-déjeuner.
Masanın başına kurul bakalım ve en sevdiğin pankekleri beklerken kahvaltı öncesi milkshake'in tadını çıkar.
Bien sûr... on n'est pas de bois.
Tabii ki... Geliriz.
Dis, Jess, cette crosse de hockey, elle est en bois?
Jess, desene, şu hokey sopası tahtadan mı yapılma?
Assieds-toi. Bois ta bière.
Otur şöyle, biranı iç.
Soit tu bois cette bière, soit je vais me promener au parc plus tard.
Ya sen bu birayı içersin ya da parkta yürüyüşe çıkarım.
Bois.
İç şunu.
- Donc la cabane est dans les bois...
- Bu da aradığımız yer ormanlıkta demektir.
Donc dans les bois profonds, la cache parfaite.
Yani az nüfuslu yoğun ağaçlıklar, kusursuz bir yer.
C'est pas moi qui bois seule avec mon chien.
Köpeğimle tek başıma içen ben değilim.
J'ai traversé les bois jusqu'au bord d'une falaise.
Bir ormanı geçtim ve oranın çıkışına geldim.
Le bois aurait besoin d'être entretenu.
Buradaki ahşap biraz bakım istiyor.
Tu bois un coup avec le programmateur. Tu fais une interview.
Gidersin, müzik yönetmeniyle bir şeyler içersin, canlı yayında röportaj yaparsınız.
Vous l'auriez avec manche en bois de rose?
Bunun gül ağacı saplı olanı var mı?
Ils sont dans les bois.
Ormandalar.
Ohh, c'est mon petit Robin des Bois.
Benim ufak Robin Hood'um.
Il faut vraiment crier. En même temps, tu bois...
İyice bağırman lazım çünkü bu esnada kafaya dikiyorsun.
Tu bois du vin direct au goulot.
Yalnız şu an direkt şişeden şarap içiyorsun.
Je bois beaucoup de saké.
Çok sake içiyorum.
Dehors dans les bois hors chez nous avec une force de maintien de la paix?
Ormanda, evimizin yanı başında barış koruma gücüyle?
Regarde Hakon. Bois un peu d'eau.
Buraya bak, Håkon, biraz su var.
Bois ça.
İç şunu.
Tiens, bois ça.
Al, iç şunu.
- Aux fruits des bois.
- Orman meyveli.
Bois ça!
Bunu al.
Je ne bois pas de thé.
- Ben çay içmem.
Tu bois quoi le matin?
- Peki sabahları ne içersin?
Je bois du thé.
Ben çaycıyımdır.
Hey, il y a du bois sous le lino.
Yer döşemesinin altında tahta varmış.
Oui, une putain de gueule de bois.
- Akşamdan kalma falan mısın? - Evet, kral akşamdan kalma.
T'as la gueule de bois?
Akşamdan kalma mısın?
On va dans les bois avec ce truc et on l'enlèvera là-bas.
Bu şeyle ormana kadar yürüyüp kurtulacağız.
Ton haleine sent le "ne bois pas ça".
Nefesin içmiyormuşsun gibi kokuyor.
Tu restes ici, tu regardes des nichons, tu bois une bière.
Sen burada bira içip büyük göğüsleri izleyerek oturmaya devam et.
- Non, je ne bois pas d'orangeade.
Hayır, kazozla aram yoktur.
Quand j'ai quitte Sasha et Abraham, il etait dans ce bois, avec ces filles.
Sasha ve Abraham'dan ayrıldığım zaman şu yanan ormanda kızlarla birlikteydi bu adam.
Dis-moi en plus sur l'homme dans les bois.
Bana ormandaki adamdan bahset.
Au fin fond des bois, à peine peuplé. C'est là qu'on cherche.
Az nüfuslu yoğun ağaçlıklar böyle bir yer arıyoruz.
Un malade avait un repère dans les bois.
Ormanda sapığın tekinin sığınağı varmış.
Je ne bois pas Ryan, et je ne sors pas.
Kullanmam, Ryan, çıkmam da.
Parle moi de l'homme dans les bois.
Bana ormandaki adamdan bahset.
Bois juste pour tenir.
Ayakta duracak kadar iç.
Bois.
İçiver.
Je ne bois pas, ok?
Alkol almıyorum, tamam mı?
Les quatre marques dans les bois viennent du même véhicule.
Ormandaki tüm lastik izleri aynı araçtanmış.
[Donnie] Lot de bois.
Yavaş yükseliyor.
Bois!
Yudumla!
Bois.
Bir şeyler iç.
En bois de rose?
Gül ağacı olanı var mı?
Tu bois quoi?
- Sarhoş olmak İstiyorum.
T'as la gueule de bois?
İyi değilsin.
Comme Robin des Bois.
- Robin Hood gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]