Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Bonne
Bonne Çeviri Türkçe
122,312 parallel translation
Bonne chance.
Sana bol şans.
J'ai appris à la connaître en fouillant son placard, mon père avait tout gardé, ce qui était une très bonne chose.
Onu tanımamın tek yolu, kıyafet dolabına bakmaktı çünkü babam ondan kalan her şeyi saklamıştı ve bu çok iyi oldu.
Bien vu, Gail, tu es une bonne modératrice.
İyi yakaladın, Gail ve çok iyi bir moderatörsün.
Tu ne reconnaîtrais pas une bonne actrice si elle te chiait dans la bouche.
Ağzına bile sıçsa iyi bir oyuncuyu tanıyamazsın.
Quatre, trois, deux, un, bonne année!
Dört, üç, iki, bir, yeni yılınız kutlu olsun!
Bonne année!
Yeni yılınız kutlu olsun!
C'était une bonne journée.
- Bugün harika bir gün.
On a écouté mon conseil et ramoné sa cheminée dans la bonne humeur?
Birisi tavsiyemi dinleyip iyi bir tutum sergilemeye mi karar verdi?
Pourquoi ne serais-je pas de bonne humeur?
Hey, neden iyi bir tutum içinde olmayayım?
Bonne chance à lui.
- Ona her şeyin en iyisini diliyorum.
Vous avez frappé à la bonne porte.
Tam yerine geldiniz beyler.
Bonne idée.
- Harika bir fikir.
Alors bonne chance.
Sana bol şans.
Ce qui est une bonne chose.
Hâlâ hayatta ki bu iyi.
J'admets, j'aime une bonne chasse.
Kabul ediyorum, güzel kovalamacayı severim.
Donc, bonne chance, et je vais juste tracer ma route.
İyi şanslar, kolay gelsin, ben de çıkayım artık.
Tu as eu toutes les chances de faire la bonne chose.
Doğru şeyi yapmak için şansın vardı.
La bonne chose?
Doğru şey mi?
La bonne chose pour qui?
Kime göre doğru?
Erlich, bonne nouvelle.
Erlich güzel haber şu ki :
Bonne chance.
Kolay gelsin.
Mais c'est pour la bonne cause.
Ama bu iyi bir amaç için.
Il y a une très bonne raison pour laquelle Mace n'est jamais bien loin de cette mallette.
Direktör Mace'in o çantadan çok uzaklaşmamasının iyi bir nedeni var.
Il y a une bonne et une mauvaise nouvelle. La bonne, c'est que le camion transmetteur est garé à côté de cette cabane à outils, ce qui nous donne une chance de le désactiver.
İyi haber, verici kamyonu kulübenin yanına park etti, yani etkisiz hâle getirebiliriz.
Vous êtes clairement détendue. C'est une bonne chose.
Belli ki çok rahatlamışsın.
Elle est en sécurité et en bonne santé... et sous ma protection.
Güvende ve sağlıklı durumda.
Mais cette fois, il a une bonne raison.
Evet. Ama bu sefer hakkı var.
C'est la bonne chose à faire.
Bu yapılacak en doğru şey.
C'est pas une bonne nouvelle, j'en ai peur.
Haberler iyi değil ne yazık ki.
Vous prendrez la bonne décision, au bon moment. Ou vous vous prendrez un bâton d'Asgardien à travers la poitrine.
Ya doğru zamanda doğru kararı verirsin ya da göğsüne Asgard mızrağı saplayıverirler.
Peut-être que tu ne trouves pas la bonne contre-vibration.
Belki de doğru karşı titreşimi bulamıyorsun.
J'ai toujours trouvé que ça serait une bonne musique pour naître... mais pas pour...
Her zaman bunun doğmak için iyi bir müzik olduğunu hayal ederdim.
Bonne idée.
- Güzel fikir. - Zaman ilerliyor.
- C'est une très bonne chose.
Bu çok iyi bir şey.
- Bonne chance.
Orada iyi şanslar.
C'est pas une bonne idée, crois-moi.
- Şu an iyi bir fikir değil güven bana.
C'est la première à m'avoir dit que je pouvais être une bonne personne.
Bana iyi biri olabileceğimi söyleyen ilk insandı.
J'aime à penser que ça signifie que je suis sur la bonne voie.
Bunların doğru yolda olduğumu gösterdiğini düşünmek hoşuma gidiyor.
- Bonne chance.
- Bol şans.
Tu n'as pas vraiment une bonne influence.
Şu an gerçekten iyi bir etki bırakmıyorsun.
Tu as une bonne excuse.
Yani hiçbir şey yapmıyor değilsin.
Bonne chance.
İyi şanslar.
Comme j'ai dit, tu as loupé une bonne partie.
Söylediğim gibi, çok şey kaçırdın.
Eh bien, tu l'as presque dit comme une bonne nouvelle.
Sanki iyi bir habermiş gibi söyledin.
On peut également récupérer une bonne quantité de bois.
Kerestenin epey bir kısmını da kurtarabiliriz.
ils veulent un bon travail, une bonne éducation.
Güzel bir işleri olsun istiyor. Güzel okulları olsun istiyorlar.
Bonne nuit, papa.
İyi geceler baba.
Si c'était une bonne personne, elle rejoint le Paradis.
İyi biriyse, cennete gider.
Comment sait-on si c'était une bonne personne?
İyi olup olmadığına kim karar veriyor?
- Allez bonne nuit.
- Hadi iyi geceler.
May, c'est une bonne chose.
May, bu iyi bir şey.