English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Brutal

Brutal Çeviri Türkçe

1,161 parallel translation
Ici, c'est assez brutal.
Burası vahşi bir yer.
Il est brutal.
Sertmiş.
Si j'étais cruel, brutal même, c'était parce que si je tuais son amour, tout aurait été plus facile pour nous deux.
Eğer ona karşı sert olduysam, hatta kaba. Bunun sebebi onun aşkını öldürmek ve nefrete dönüştürmekti. Bu ikimiz içinde daha kolay olacaktı.
Si ce n'était pas le cas, un changement brutal de trajectoire en direction de la Zone Neutre m'aurait rendu très... nerveux.
Eğer öyle olmasaydı Tarafsız Bölge'ye doğru ani rota değişikliği beni oldukça gergin yapardı.
Ce vieillissement a été brutal.
Acımasız bir şekilde yaşlandım.
Et ce satané immunosuppresseur... est brutal, inutile.
Şu bağışıklık sistemi safsatası faydasız ve aptalca.
Mon retour du champ des rêves est brutal face à l'entrée du pays du quotidien.
Uyanmak, rüyalar ülkesinden gerçekliğin ortasına sert bir zorunlu iniş yapmaktır.
L'atterrissage sera brutal.
Pist yetersiz, iniş için hazırlıklı olun.
- Brutal.
- İnsafsız.
Souviens-toi, c'est pas tant la chute, mais l'arrêt brutal.
Unutma, mevzu düşmek değil, ani duruştur.
Je joue une beauté du Sud sur le retour qui devient folle à cause de son beau-frère brutal, Stanley. Ouah!
Görgüsüz eniştesi Stanley yüzünden cinnet geçiren Güneyli yaşı geçgin bir güzeli oynuyorum.
- Ca a l'air très brutal.
Bu son derece sert görünüyor.
Accident brutal à Saint-Sébastien :
San Sebastian'da ki büyük kaza.
La grue a été menée au bord de l'extinction par un système patriarcale agressif et brutal qui a pour but de soumettre la Terre et de dominer toute chose, au nom de Dieu le Père, de la loi, de la sécurité et du progrès économique.
Bu turnalar nesillerinin tükenmesiyle karşı karşıya. Ataerkil sistemin Tanrı adına, Kutsal ruh adına, yasa veya ekonomik sistem adına saldırgan ve şiddet dolu bir tavırla... dünyayı kontrol altına almak ve her şey üzerinde... egemenlik kurmak istemesi, bu kuşların neslini tüketti.
Un acte si brutal et si prémédité, que tout être civilsé pourrait craindre... que celui qui l'a commi soit un danger pour le reste de la société.
Böyle bir suçu işleyen birisi toplum için büyük bir tehlikedir.
C'est du genre brutal.
Biraz katı bir iş.
Pourquoi être si brutal?
Neler oldu? Niye bukadar kabasınız?
- Un adversaire brutal.
- Vahşi bir düşmanla.
C'était brutal et sanglant et...
Vahşi ve çirkindi ve...
Montrez-vous brutal.
Şiddetli olması gerekiyor.
Il s'agit d'une vengeance, d'un crime brutal commis de sang-froid.
Bu bir intikamdı daha çok acımasız, soğuk kanlı bir şekilde. Şunu dikkate alın :
J'ai été un peu brutal envers vous, vous voudrez bien m'excuser.
Az önce sana biraz sert davrandım galiba. Beni affedebilecek misin?
Tu peux être un peu brutal, tu sais.
Daha kibar olabilirsin.
Le jeu est devenu plus brutal qu'à mon époque.
Bu oyun benim zamanımdakinden daha da şiddetlenmiş.
Je sais. C'est brutal et violent.
Biliyorum, biliyorum.
Qu'est-ce qui a pu causer ce passage brutal en distorsion?
Anlamıyorum Data. Motorların warpa geçmesini ne sağlayabilir?
Strohbecker est très dangereux, brutal et imprévisible...
Strohbecker son derece tehlikeli, zalim ve ne yapacağı bilinmeyen...
Il est brutal, impitoyable.
Zalim, acımasız.
- Il faut vraiment être si brutal? - Oui.
- Bu kadar kaba olman gerekiyor mu?
"Pour le meurtre brutal de Thel Russell et Charles Dickinson."
"Thel Russell ve Charles Ludlow Dickinson'ın vahşice katledilmesinden sorumlu."
Nina n'était pas emballée par ce départ brutal.
Nina, kısa tahliye süremiz konusunda hiç heyecanlanmamıştı.
Qui était ce fils brutal?
Kaba adam kim?
Je sais qu'il peut être vraiment brutal.
- Onun gibi ipsiz sapsız birini yola getirdin.
Ces preuves sont le témoignage muet du crime brutal qu'a perpétré Henri Young.
Bu gri kanıt sessiz kalan tanıkları Henri Young tarafından işlenen bu cani suça karşı ayaklandıracak.
Sur le mode du dépucelage brutal.
Sert, koparıcı bir tarzda.
C'est sans doute le plus brutal bombardement de l'histoire.
O şüphesiz ki Amerikan tarihindeki en zalim bombalama.
Car moi, Mary Ellen Moriarty... j'ai un jour parlé à des étrangers... et je suis devenue l'innocente victime d'un brutal enlèvement.
Ben, Mary Ellen Moriarty olarak... Bir keresinde tanımadığım insanlarla konuşmuştum... Ve bu masum bir kurbanın, benim, vahşice kaçırılışının öyküsü aslında.
Si je suis trop brutal, dis-le!
Sana karşı çok sert davranıyorsam söyle.
Tu aimes quand c'est brutal, n'est ce pas?
Sert seviyordun, değil mi?
C'est pas que ça me faisait de la peine... mais c'était brutal de mourir comme ça.
Üzüldüğümü söyleyemem... ama yine de hoş bir ölüm tarzı değildi.
" Son bonjour sera-t-il courtois ou brutal?
Selamı ince midir yoksa kaba mı?
il n'est que trop dur, trop brutal, trop impétueux, et il pique telle une ronce.
Öyle kaba, Öyle hoyrattır ki, acıtır diken gibi.
Si l'amour est brutal avec toi, sois brutal avec lui.
Aşk sana hoyratsa, sen de ona hoyrat ol.
C'est trop brutal, trop irréfléchi, trop soudain, tout comme l'éclair qui cesse d'être avant qu'on ait pu dire "il éclaire".
Pek acele, birden oldu, Yıldırıma benziyor daha "çaktı" demeden çakıp kaybolan.
Mais sa fait aussi mal que ça qui est beaucoup plus brutal.
Ama en az bunun kadar da can yakar kaldı ki, bu daha çok can yakar.
C'est brutal. Quand repartent-ils en Floride?
- Ne zaman dönecekleri hakkında bir fikrin var mı?
On ne sait pas ce qui a provoqué cet incident, mais c'était assez brutal pour arrêter la cassette.
Şimdi, ne olduysa o çantaya öylesine şiddetliymiş ki teybi durduruvermiş.
Il semble étrange. Il n'est pas aussi brutal que la plupart des officiers de sécurité cardassiens.
Kardasyalı güvenlik görevlilerinden bekleyeceğim gündelik vahşeti yok mu?
Brutal, mais amusant.
Vahşi ama eğlenceli.
Ce qu'il a fait était illégal. Avec ce genre de truc, il faut être brutal.
Bilirsin, bu gibi şeylerle, zalim olmalısın.
Rien de brutal.
Aslında şanslıyım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]