Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Crû
Crû Çeviri Türkçe
20,558 parallel translation
J'ai cru qu'il s'agissait de vos investisseurs. Cela m'a semblé légitime.
Bende yatırımcılarınızla bir alakası var sandım, mantıklı ve meşru gelmişti.
J'ai cru comprendre que M. De Groot le commanderait.
Onu komuta etmesi için Bay De Groot'u yerleştirme niyetini de anlıyorum.
J'ai cru comprendre que vous dirigiez l'hôtel maintenant.
- Affedersin.
Je n'aurais pas cru que la vie pouvait être si belle.
Hayatın bu kadar güzel olabileceğini hiç düşünmezdim.
J'ai cru que tu me haïssais.
- Benden nefret ettiğini sanmıştım.
J'ai cru que c'était une cigarette électronique.
Elektronik sigara içtiğini düşündüm.
Il a cru que j'étais soldat aussi, car je suis forte comme un soldat.
Ve benim de asker olduğumu düşündü. 'Çünkü bir asker gibi kuvvetliyim.
J'ai cru que tu voulais t'ouvrir à quelqu'un.
Nihayet kendini açabilecek birini bulduğunu düşündüm.
J'ai cru que c'était pour l'île de la Tortue. L'île où les gens comme moi se déguisent et tripotent des tortues.
Turtle Island için olduğunu sanıyordum benim gibi insanların kaplumbağa gibi giyineceği ve kaplumbağ gibi....... oynayacağımız özel bir ada olduğunu.
J'ai toujours cru que je ne méritais pas l'amour de mon père!
İşte bu yüzden babamın sevgisini hak etmediğimi düşünüyorum!
J'ai cru que tu ne demanderais jamais.
Bunu hiç sormayacaksın sanıyordum.
Quand mon assistante m'a dit qu'une 2e femme taupe voulait me voir, j'ai cru que ce devait être une autre farce délicieuse que me faisait mon très cher ami, William Joel.
Asistanım ikinci bir Köstebek kadının beni görmek istediğini söylediğinde önce, sevgili arkadaşım William Joel'un oynadığı başka bir keyifli şaka olmalı diye düşündüm.
L'accessoiriste qui a cru que Norman était un mannequin et qui l'a enfermé dans un placard à Noël.
Sahne elbiseleri ayarlayan adam, Norman'ı bir manken zannetmişti ve Noel de onu bir dolaba kiiltlemişti.
J'ai cru, comme tu as beaucoup de temps libre...
Bu kadar çok vaktin olduğuna göre düşünmüştüm ki...
J'ai cru voir Joan Blondell.
Sanırım Joan Blondell'i gördüm.
Qui aurait cru, à mon arrivée...
Böyle olacağını kim hayal edebilirdi ki?
J'ai cru mourir.
Gülmekten öldüm.
Alvarez a cru naïvement qu'on le relâcherait s'il avouait.
İtiraf ederek bu işten sıyırabileceğine inandırmışlar. O da bunu yemiş.
Avez-vous vraiment cru que j'allais vous remettre ma machine?
Makinemi sana öylece vereceğimi düşünmedin değil mi?
- Tu y as cru à fond.
- Hemen inandın ya.
J'ai cru que t'allais te tirer dessus!
Kendini vurdun sandım!
J'ai cru que j'allais vous perdre.
Sizi kaybedeceğimi sandım.
- Vous avez vraiment cru, même une seule seconde, que c'était cette idée qu'elle avait en tête quand elle lui a dit sans broncher d'aller au diable avec sa campagne?
- Kadın karşısındaki adama "Teklifinizi rulo yapıp silahınızın namlusuna sokun" derken bir an için aklından bunun geçtiğine inanıyor musun sen?
Qui l'eût cru? - Écoutez, si vous alliez droit au but?
Sadede gel dedim.
- Rodolfo, j'ai cru comprendre, quand vous m'avez proposé de diriger cette campagne, que vous aviez une certaine confiance dans mon expertise.
Rodolfo, beni buraya çekmeye çalışman açıkça gösteriyordu ki bu kampanyayı yürütmek için gereken yeteneğe sahip olduğuma dair güçlü bir inancın var.
- Peut-être que dans sa grande naïveté, elle a cru que ce serait bon pour sa carrière.
Belki o saf aklınca, kariyeri için iyi olacağını düşünmüştür.
T'as cru que je t'évitais les visites à la cabine?
Ankesörlü telefona kadar yürüme diye mi verdim onu sana?
Pour la première fois, j'ai cru que ça pouvait changer.
Hayatımda ilk kez, bir şeylerin farklı olabileceğini düşündüm.
Fils de pute, je vous ai cru.
Orospu çocuğu. Sana inanmıştım. Güvenmiştim.
J'aurais pas cru qu'on pouvait tirer autant d'argent des SDF.
Evsizlerden bu kadar para kazanabileceğin hiç aklıma gelmezdi.
J'ai dit aux flics qu'il s'était faufilé par là, mais ils ont cru que j'étais défoncée.
Memurlara şu tarafa doğru süründüğünü söyledim ama kafam iyi sandılar.
À un moment, j'ai cru que c'était peut-être toi.
Yani bir süre seni katil sanmıştım.
Pendant une seconde, j'ai cru
Ajan Einstein.
Les autres ont cru à un miracle.
Diğer anneler bunun bir mucize olduğunu düşündü.
J'ai cru que j'allais mourir.
Öleceğimi sanmıştım.
Si tu ne m'avais pas fixé si souvent, j'aurais cru que vous étiez ensemble.
Defalarca bana bakışını yakalamasaydım onunla yattığını düşünürdüm.
Ils y ont fait entrer votre famille, comme vous l'aviez cru.
O herifler, tıpkı tahmin ettiğiniz gibi, ailenizi oraya götürmüşler.
C'était un écrivain, et je n'ai pas cru en lui.
Bir yazardı. Ama ona inancım yoktu.
J'ai cru voir quelqu'un.
Birini gördüğümü sandım.
J'ai cru que Josh était destiné à de grandes choses!
Josh'ın kaderinde en mükemmel olmak var! Bir doktor olabilir!
Ragnar lui-même a toujours montré sa gratitude à ceux qui lui ont fait confiance et ont cru en lui.
Ragnar! Ragnar da, kendisine güvenip inananlara karşı olan minnetini her daim göstermiştir.
Tu as fait part de ton désir de renverser la dynastie des Lothbrok et nous t'avons cru.
Bütün Lothbrok hanedanını devirmek istediğini söylemiştin biz de sana inanmıştık.
Deux fois j'y ai vraiment cru...
İki sefer o gelir diye düşündüm...
Je vous ai cru, vous savez.
Ben diye düşündüm.
Et lui, la fois où il a cru avoir grandi, c'était vrai.
Ve biliyor musun? İlk kez olgunlaştığını sanıyor, haklı da.
Je n'aurais pas cru que vous ayez besoin de demander.
Sormana gerek yok.
J'ai cru que j'avais vu quelque chose de brillant.
Parlak bir şey gördüm sandım.
Vous avez tous cru ça. On s'est battus.
- Sanırım hepiniz öyle düşünmüşsünüz.
J'ai cru qu'après avoir vécu derrière ces murs pendant si longtemps que... peut-être qu'ils ne pouvaient pas apprendre.
Bunca zamandır bu duvarların ardında yaşadıkları için artık öğrenemezler sanmıştım.
J'ai cru que vous m'aviez abandonnée.
- Beni bıraktınız sandım.
Quand les adeptes ont cru les portes de l'enfer ouvertes et que les fantômes d'ancêtres rendaient visite, traditionnellement, des offrantes étaient faites au défunt.
Müritler cehennemin kapılarının açıldığına ve ataların hayaletlerinin yaşayanları ziyaret ettiğine inanır, geleneksel olarak da ölülere kurban sunulur.