English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Defi

Defi Çeviri Türkçe

2,846 parallel translation
Adapter mon four pour le processus d'oxydation thermique Été un defi, mais je pense que vous serait content par les résultats, shérif.
Fırınımı termal oksidasyon işlemine uyarlamak biraz zorlu oldu fakat sanırım sonuç sizi memnun edecek Şerif.
On est au bord d'une crise, mais on a encore une chance de relever le plus grand défi de notre génération, et probablement de notre siècle.
Neredeyse bir krizin eşiğindeyiz. Ancak dönemimizin ve hatta bu yüzyılın en büyük zorluğuyla başa çıkmak için hâlâ bir fırsatımız var.
Ne me mettez pas au défi.
Beni sınamak istemezsin.
Mes services ne sont pas monnayables et on dit "détruire", car je vous mets au défi de tuer ce qui est déjà mort.
Para karşılığında hizmet vermiyorum. Ve kullanman gereken sözcük'yok etmek'. Zaten ölmüş bir şeyi bir kez daha öldüremezsin.
Sinon, où est le défi?
Yoksa ne zorluğu olur ki?
un défi. Je lui ai dis de ne pas perdre son temps.
"Ona vaktini ziyan etmemesini söyledim."
Ça rajoute du défi.
Sorun degil, kendi kasindi!
Elle ne signifie rien pour toi, à part un défi.
O senin için sadece bir av.
C'est le défi qui compte.
Av çok önemlidir.
L'opposition à cette sélection sera considérée comme un défi envers M. Fuse.
Bu yönetime yapılacak muhalefet Bay Fuse'ye saygısızlık olarak görülecek.
N'y a-t-il plus de défi intéressant que l'on puisse relever?
Gerçekten zor bir mücadele kalmadı mı?
Silver est un défi intéressant.
Silver gerçek bir mücadele.
- Qui me mettra au défi?
- Kim bana meydan okuyacak?
Je relève le défi.
Meydan okumanı kabul ediyorum.
Non, j'accepte de défi.
Meydan okumaları severim.
Peuple de Berlin et peuples du monde... le défi devant nous est immense.
Barack : Berlin halkı ve dünya halkı mücadele skalamız harika
Ce n'est pas ce que je, je le lis comme un défi.
Göründüğü gibi değil... Birine meydan okuduğum için okuyorum.
Je te mets au défi de ne pas le toucher,
Sana ellerini ondan uzak tutabilmen için meydan okuyorum.
Défi stupide.
Aptalcayıdı.
Je cherche peut-être un défi.
Belki, meydan okuyacak birşey arıyorum. Bu o yüzden...
Je... c'était un défi.
Doğruluk mu cesaretlik mi oynuyorduk.
C'est un défi de taille, même pour Logan la Légende.
Ve bu Efsane Logan için bile zor bir iş.
Est-ce un défi?
Bu bize resmen bir meydan okuma!
Tous les autres groupes ont tout un défi à surmonter, John.
Diğer tüm grupların planlarına çalışmaları gerek, John.
Ce sera tout un défi, si c'est vrai.
Eğer doğruysa, bizim için de değişiklik olmuş olur.
Je n'ai pas eu de défi à relever depuis longtemps, alors essaie de ne pas mourir trop vite.
İyi ya, ne zamandır dişime göre bir şeyler arıyordum ben de. Sakın çabucak öleyim deme.
Hmm... est-ce un défi?
Bu bir meydan okuma mı?
C'est un défi directe contre les ordres papaux.
Bu papalık emrine direk karşı çıkış.
Je vous met au défi, ici dans le temple de Dieu.
Sana burada, tanrının mabedinde meydan okuyorum.
Je prends ça comme un défi.
Bunu bir meydan okuma olarak alıyorum.
Bien peut être qu'il y voit un défi
Belki de bir zorluk seziyordur.
Je la mets pas au défi, mais me moquer, c'est marrant.
Ağır başlılığını falan sınamıyorum ama dalga geçmek eğlenceli oluyor.
Il faut que la sobriété de Richard soit mise au défi.
Richard'ın ağırbaşlılığını sınamak bence çok önemli.
Je te mets au défi d'ouvrir les yeux de cette poupée.
Size söylüyorum şu bebeğin gözlerini açın.
Voilà, le défi.
Pekâlâ, anlaşma şu.
Je vous ai appelé parce que vous êtes le meilleur et vous aimez les défis, et c'est un défi.
Başkan yardımcına ne olacak?
Il y a une différence entre un défi et le défier. Ce cas va faire scandale. Ça pourrait être un désastre.
Moron, muhafazakar çatlak çay partilerinin yat vergilerini düşürmek için düzenlendiğini düşünen evrimin bir fikir olmayıp gerçek olduğunu pek anlamamış görünen yardımcına.
Ce sont les répliques du Grand défi?
Koç, Hoosiers'ten alıntımıydı bu?
Tu viens de voir Le grand défi?
Hoosiers'imi izledin sanki?
- Le discours du Grand défi a bien marché.
- Hoosiers konuşman işe yaradı.
Je n'ai pas relevé le défi.
Sana gelememiştim.
Il y a un défi.
Buradaysa bir meydan okuma vardı.
C'est la meilleure des choses à faire avec le défi de Thanksgiving à venir.
Yapabileceğin en iyi şey, önümüzdeki Şükran Gününde dayanmak olabilir.
L'art-performance a émergé dans les années soixante en tant que défi envers la peinture.
Çağdaş sanatlar... 60'larda resme tepki olarak doğmuştu.
Dès le départ, on a pu voir cette mère confrontée au dur défi d'avoir à protéger ses petits des ours mâles.
Uzun zaman önce, yavruları erkek kutup ayılarından korumak ne zor bir iştir, gördüm.
♪ I fell right through the cracks ♪ Le défi n'est pas seulement de trouver Le plus talentueux chanteur,
- Olay sadece en yeteneklisini bulmakla da bitmiyor.
C'est un tel défi de peser le pour et le contre de mes études et de ma carrière musicale je me lance vraiment dans ces deux directions différentes
Bu adeta akademik ve müzikal kariyerimizi dengeleme adına bir davet.
- en mai 2010 j'étais à la fac, et j'étais dans une maison en feu ça a vraiment été un gros défi mais c'est aussi quelque chose qui m'a apporté énormément d'optimisme chanter, c'était quelque chose que je gardais caché en fait
Üniversiteyken evimde yangın çıktı. Bu beni kamçılayan bir durum, ama bu sanılanın aksine, daha pozitif olmamı sağladı. Şarkı söylemek, benim derinlerde beslediğim bir tutkum.
On doit relever un défi.
Bir numara çeviriyoruz.
C'est un défi?
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Un défi.
- Cesaret oyunuydu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]