English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Deo

Deo Çeviri Türkçe

317 parallel translation
Screenplay by : OGUNI HI DEO, HASHI MOTO SHI NOBU, KIKUSHI MARYUZO, KUROSAWA AKIRA
Senaryo HASHIMOTO SHINOBU, KIKUSHI MARYUZO, KUROSAWA AKIRA
Gloria in excelsis Deo!
Tanrı'ya şükürler olsun!
Jusqu'à ce que la Divine Providence, Deo Gratias, nous mène jusqu'à votre bateau, propriété du bon Roi d'Espagne.
Tanrı'ya şükür. İlahi takdir bizi İspanya Kralı'na ait olan bu gemiye layık gördü.
C'est toi qui as piqué mon chargeur de piles, alors!
Demek "Zor Ölüm" vıdeo oyunumun başına gelen buydu.
Segment vidéo : A-19.
Viıdeo segmentiA-19.
In Excelsis Deo et tout le bordel.
"Yüce yaratan" ve tüm bu boklar. Haa!
La prochaine fois, je sortirai le "déo" et il se pissera dessus.
Bir dahaki sefere bizim "deodorant" ı kullanacağım. O zaman görür.
A vec le déo Pour l'Homme
Kuru erkek deodorantıyla
Je m'en souviens car c'était le même jour que j'ai essayé mon nouveau deo, ils m'ont demandé de partir à 15 heures.
Hatırlıyorum çünkü o gün Rock deodorantını sıkmıştım bu yüzden gitmemi istediler.
- T'as du déo?
- Deodarantın var mı?
Mon déo?
- Deodorant?
In excelsis Deo. Amen.
In excelsis Deo.
Au sud de Jefferson, ça s'appelle roh-deo.
- Güney Jefferson'da öyle denir.
Deo gratias!
Tanrıya şükür.
J'espérais que c'était un truc que j'aurais oublié, comme par exemple, dire ou non à Kirk la différence entre un produit antitranspiration et un déo.
Unuttuğum bir şey vardır diye umuyorum. Belki Kirk'e terleme önleyiciyle deodorant arasındaki farkı söyleyip söylememeyi düşünüyorsundur.
T'as mis du déo?
Deodorant kullandın mı?
Je suis aveugle, maintenant. Donc tant que tu mets du déo, je vais bien.
Ama artık körüm, sadece deodoran kullansan yeter.
Tu es obligé de me croire. Quand je te tends le déo, qui te dit que ce n'est pas le nettoyant du four?
Topkı, sana deodoranı verdiğimde, onun ocak temizleyicisi olmadığına inanmak zorunda olduğun gibi.
Du déo, des barres de céréales, des sous-vêtements...
Deodorant, Rulokat, iç çamaşırı...
Maman m'a donné du déo.
Annem bana deodorant aldı.
Et je leur mettrai quand même du déo, au cas où.
Ayrıca yine de onlara deodorant sıkacağım.
Il économisera en karaoké et en déo.
Karaokeden ve deodorant masrafından kurtulur.
Du savon, du déo, des trucs de ce genre.
Sabun, deodorant, o tarz şeyler.
Sanctus Deo!
Oldu işte!
J'ai essayé Something Special, Royal Line, Deo Volente...
Something Special, Royal Line, Deo Volente gibi isimler denedim.
Deo Volente. "Si Dieu le veut."
Deo Volente. "Tanrı Rızası."
Deo Volente.
Deo Volente.
- T'aimes pas le déo, toi?
- Hiç deodorant diye bir şey duymadın mı sen?
C'était les cigarettes ou le déo.
Sigaralardı. Deodoranttı!
Il se met du déo tous les matins. Et il s'exfolie tous les soirs, religieusement, avec un machin dermabrasif qui vibre.
Her sabah deodorant sürüyor şu titreşimli aletlerle yüzünü temizliyor.
On ne partage ni fringues, ni livres, ni argent, ni déo.
Gitch, kitap, para ya da deodorant paylaşımı yok.
C'est du déo.
Deodorantı yapmıştır.
Ni dentifrice, déo, shampooing.
Diş fırçası yok, deodorant yok, şampuan yok.
Désolée, moi, je me contente pas d'enfiler une veste et d'oublier de remettre du déo.
Spor ceket giyip, deodorantı tekrar sürüp hazırlanmış olmadığım için üzgünüm.
Je ne t'oblige pas à mettre du déo, moi!
Sen istemiyorsun diye deodorant da sıkmayayım!
- Herbe. Mauvais déo.
Esrar, ucuz deodorant.
Beaucoup mieux que le jour où j'ai essayé ce déo pour chats malades.
Hasta kediler için hazırlanmış olan TAG'dan üzerime sıktığım günden de fazla.
Ce déo n'est pas pour moi.
Evet, hayır, bu sprey benim için değilmiş.
Non, juste mon bon vieux déo.
Sadece saçma sapan bir roll-on.
Vous avez oublié de mettre du déo?
Parfüm sıkmayı unuttunuz mu?
C'est mon déo Pluie battante.
Bu yeni parfümüm Fırtına.
Je suis figé et je mets du déo.
Ben parfüm kullanan bir odun parçasıyım.
- Du déo?
Parfüm mü?
Il me faut vraiment du déo pour effacer ces foutaises.
Tamam. Artık bütün bu saçmalıklardan kurtulmak için parfüm kullanmalıyım.
J'ai du boulot et la fille du déo va passer.
Bir de şu parfüm kızı uğrayacak.
Attends. Tiens, ça, c'était en 7e, quand j'ai commencé à puer et que ma mère a refusé que je mette du déo.
Baksana ; yedinci sınıftayken yazmıştım.
Bureau, tiroir du haut à droite, à côté de sa bouteille de déo.
Masasında, sağ üst çekmecede, Old Spice şişesinin yanında.
Hunter et l'équipe l'ont installé en échange de mon déo aux herbes.
Hunter, özel kokulu losyonuma karşılık monte etmeyi kabul etti.
On va acheter du déo et des capotes pour gay.
Yolda eczaneye uğrayalım da sana biraz göt prezervatifi alalım.
Ce n'est pas le mot qui convient pour un déo.
Teknoloji kelimesini kol altına sürülen bir şey için kullanamazsınız.
Me dis pas que t'es allergique à Ed Hardy ou au déo Axe.
Lütfen bana Ed Hardy kıyafetlerine veya Axe parfümüne alerjin olduğunu söyleme. Hayır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]