Translate.vc / Fransızca → Türkçe / Desk
Desk Çeviri Türkçe
21 parallel translation
Dorothy, desk tame Em _.
Dorothy, çanım. Benim, Em teyzen.
- Et y coller son desk.
Ulusal işler masasına vermek istiyor.
Mais il faut déjà parvenir jusqu'au bureau.
Provided you can get to his desk. Masasına gidebilirseniz tabii.
Desk Sergeant m'a dit que vous me cherchiez.
Nöbetçi polis beni aradığını söyledi.
Passez-moi le desk.
Şehir masası lütfen.
Midwest Steel Desk... le dossier de papa dans son tiroir.
Midwest Steel Desk Babamın dosyaları camlı çekmeçedeydi.
Alors, c'est le Palmer Johnson tri-pont.
Demek ki PalmerJohnson tri-desk.
Tu m'as mis sur un desk de trading.
Beni bir ticaret masasına koydun.
- Could you please wait 5 minutes in the lounge, please, while I check with the desk.
Acaba rica etsem lobide beş dakika bekleyebilir misiniz?
Le travail de bureau ne finit jamais.
Bir Desk Jokey'in işi hiçbir zaman yapılmaz.
Il a organisé une réunion entre son desk de trading et moi.
Beni simsarlarıyla buluşturdu.
Vous récupèrerez votre téléphone à la sortie.
Telefonunuza alabilirsiniz ve dizüstü senin çıkarken front desk.
Vous irez à la réception, vous vous inscrirez, prendrez vos clés et irez dans vos chambres.
Welcome to front desk, kayıt gidecek......get senin anahtar taşı ve senin oda yerleşmek.
♪ For the desk clerk that we meet ♪ ♪ Pour l'employé de bureau qu'on a rencontré ♪
♪ Bizi karşılayacak resepsiyonist için ♪
Desk a dit qu'il s'est enregistré sous le nom de Ed Munte au moment même ou les gars et toi vous prépariez.
Resepsiyon, sizin baskın yapmak için hazırlandığınız saatlerde Ed Munte ismiyle giriş yaptığını söyledi
Desk dit qu'il s'est présenté sous le nom de Ed Munte environ au même moment où toi et les garçons vous vous prépariez.
Resepsiyon, sizin baskın yapmak için hazırlandığınız saatlerde Ed Munte ismiyle giriş yaptığını söyledi.
Sergeant Desk a été submergé par les demandes des médias.
Masa çavuşu oldu Medya istekleri ile deluge.
Sur le bureau, le téléphone, même sur sa paperasse.
Desk, telefon, daha evrakları bile.
Ce bureau sera peut-être à toi, un jour.
That desk might be yours one day.
Je suis dans le bureau ovale, assise au Resolute desk.
- Ben Oval'deyim, çalışma masasında oturuyorum.
* Working on a desk when Ivor * * peered above a spectacle *
çalışıyordu bir masanın üzerinde.